30'un üzerinde dünya medyası temsilcisinin katıldığı toplantıda Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal ile Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı ve Büyükelçi İbrahim Kalın hazır bulundu.
Toplantıda konuşan Erdoğan, Türkiye'nin hem içinde bulunduğu bölge, hem iç siyasetinde yaşanan gelişmeler itibariyle gündemi yoğun bir ülke olduğunu söyledi.
“Bizim hiçbir ülkenin toprağında, egemenliğinde, içişlerinde gözümüz yok”
Türkiye'nin coğrafi olarak Asya, Avrupa ve Afrika kıtasının kalbinde yer aldığını vurgulayan Erdoğan, “Daha birkaç asır öncesinde kadar Osmanlı'nın idaresi altındaki topraklarda bugün 45 ülke etki altındaki coğrafyanın tamamını göz önüne aldığımızda 64 farklı devlet mevcut. Bunların çoğunda soydaşlarımız bulunuyor. Ayrıca 2. Dünya Savaşı sonucu Avrupa başta olmak üzere çeşitli ülkelere giden vatandaşlarımız da ciddi bir yekun oluşturuyor. Avrupa'da 5.5 milyon civarında Türkiye kökenli kardeşimiz hayatlarını sürdürüyor. Bizim ne Avrupa'daki, ne Kuzey Afrika'daki, ne de Balkanlar ve Orta Asya'daki gelişmelere bigane kalmamız mümkün değil. Libyalı, Yemenli, Mısırlı kardeşlerimizin de sıkıntısı bizi sıkıntımızdır.
Buralardaki sorunlarla ilgilenirken asla müdahaleci, yayılmacı bir anlayış içinde değiliz. Bizim hiçbir ülkenin toprağında, egemenliğinde, iç işlerinde gözümüz yok. Biz kendi milli güvenliğimizi, kendi vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini sağlama almaya, ardında da bölgemizi ve gönül coğrafyamızın istikrar ve barışına katkı sunmaya çalışıyoruz. Son 8 yılda Suriye'deki zulme bu hassasiyetle çözüm yolları arıyoruz. Libya ve Yemendeki çatışmaları, Filistinli kardeşlerimizin çilesini sonlandırmak için bu anlayışla mücadele ediyoruz. İlk kıblemiz Kudüs'ün hakkını da yine bunun için savunuyoruz. Batıda yüksele İslam düşmanlığına, mülteci karşıtlığına, neonazi terörüne bunun için dikkat çekiyoruz. Terör örgütleri ile ilgili sergilenen çifte standarda bunun içini karşı çıkıyoruz” şeklinde konuştu.
“Sisi bir zalimdir, demokrat değildir”
Mısır Eski Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin ölümüne de değinen Erdoğan, “Bizlere hak hukuk özgürlük dersi verenler, Mısır halkının özgür iradesiyle seçtiği cumhurbaşkanının darbe mahkemelerinde ölümüne sessiz kalsa da biz sessiz kalamayız. Meslektaşınız olan merhum Cemal Kaşıkçı cinayetinin unutulmasına nasıl rıza göstermediyse, Mursi'nin dramının da birileri tarafından unutturulmasına izin vermeyeceğiz. Uluslararası hukukun verdiği imkanları sonuna kadar kullanarak, meselenin aydınlığa kavuşturulması için mücadele edeceğiz. Darbecilerin açıklamaları ne Mısır halkını ne uluslararası kamuoyu vicdanını rahatlamaktan uzaktır. Darbeci yönetim tarafından basın kuruluşlarına uygulanan abluka şüpheleri arttırmaktadır.
Bir ülkede seçimle gelen ilk cumhurbaşkanı 20-25 dakika can çekişiyor ve orada en ufak bir müdahale yapılmıyor. Ailesi bir vasiyetin yerine getirilmesini istiyor, ‘kendi köyüme gömülmek istiyorum' diyor. Ailesine naaşını vermiyorlar. Sadece iki oğlu ile avukatları bu defin esnasında bulunabiliyor. Böyle bir cinayet olabilir mi. İşte Sisi denilen kişi şu anda Mısır'da böyle bir yöneticidir. Ben kendisi için her zaman onu söylüyorum. Bir zalimdir, bir demokrat değildir. Gerçek manada bir demokrasinin neticesinde iş başına gelmiş biri değildir. Bizim bu ifadelerimiz gerek Sisi ve etrafındakileri aynı zamanda dünyada onu sevenleri rahatsız edebilir. Ama önemli olan bu dünyada haklıların yanında yer alanların buna nasıl baktığındır. Kaşıkçı cinayeti konusunda ülkemizin tutumunu haklı bulan BM'nin Mursi'nin şüpheli ölümünü muhakkak gündeme alacağına inanıyorum. Uluslararası basında konunun üzerine cesaretle giderek bir daha benzer dramların yaşanmasının önüne geçmeliyiz. Zira bu tarz olaylar devletler, kurumlar, siyasetçiler ve tüm insanlık için birer turnusol kağıdıdır” diye konuştu.
“Biz seçilmişler üzerinde antidemokratik vesayet organı gibi hareket eden kibirli, yanlı, art niyetli bir gazetecilik anlayışına karşı çıkıyoruz”
Gazetecilerin yaptığı görevin önemine dikkat çeken Erdoğan, “Gazetecilik hakikat arayışıdır. Çünkü her gazeteci aynı zamanda bir araştırmacıdır. Gazeteci de doğruların peşindeki insandır. Yalan ve manipülatif haberlere tevessül etmek, muhatabına saygısızlık olmasının yanı sıra bireyin doğru haber alma hakkını da ihlal etmektir. Medya özgürlüğü bunun için vardır. İnandırıcılığı ve itibarını kaybetmiş bir medyanın ne topluma, ne de insanlığa faydası olamaz. Takipçileri nezdinde güven erozyonuna uğrayan bir basın kuruluşu, öncelikle o meslek mensupları için ağır bir yüktür. Medya siyaseti dizayn etmenin, muarızlarını imha etmeni bir aracı haline dönüştürülmemelidir. Biz basın yayın organların halk adına siyasetçileri denetlemesine asla karşı çıkmadık, çıkmıyoruz.
Bilakis denetim aracı olması gereken medyanın bir tahakküm aracına, siyaseti kendi istekleri doğrultusunda biçimlendirme vasıtası haline dönüşmesine itiraz ediyoruz. Biz seçilmişler üzerinde antidemokratik vesayet organı gibi hareket eden kibirli, yanlı, art niyetli bir gazetecilik anlayışına karşı çıkıyoruz. Gerçeklerin ortaya çıkması için kimi zaman canı pahasına görev yapan basın emekçilerine saygımız sonsuz. Hakikaten tecellisi için çalışmak yerine, tek gayesi iktidarı devirmek olan muhteris bir siyasetçi gibi davrananlara da gazeteci gözüyle bakmıyoruz. Hele hele kalemini ve kamerasını terör örgütleri emrine verenler bizim nezdimizde asla gazeteci olamazlar.
Bizi sık sık eleştirenlerin bilerek gözden kaçırdığı nokta burasıdır” ifadelerini kullandı.
Konuşmasının sonunda yabancı basın mensuplarına çağrıda bulunan Erdoğan, şunları söyledi:
“Biz sizlerden ülkemizle ilgili meselelere hakkaniyetle yaklaşmanızı, bize dair haberleri etik ilkeler çerçevesinde değerlendirmenizi rica ediyoruz. Algının olgununu önüne geçtiği böyle bir dönemde sizlerden sadece gerçeklerin peşinde koşmanızı bekliyoruz. Bugünkü toplantını birbirimizi daha iyi anlamamıza vesile olacağına inanıyorum”