Belarus ziyareti dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan Vatan'dan İsmail Turgut Yuvacan'ın sorularını yanıtladı. AB’den gelen üyelik sürecini askıya alma söylemlerine cevap verdi: Gerekirse biz de halkımıza sorarız. Nasıl İngiltere halka gitti. Biz de sorarız
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko’nun davetlisi olarak başkent Minsk’e gerçekleştirdiği günü birlik ziyaret sonrası dönüşte gazetecilerin sorularını yanıtladı. Başkanlık sistemi için Başbakan Binali Yıldırım ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli arasındaki son görüşmeyi ‘İnşallah hayırlı olur temennisindeyim. Bardağın dolu tarafına bakıyorum, şu anda attıkları adımlar olumlu istikamette’ dedi. Avrupa Birliği’nden gelen ‘müzakereleri askıya alma’ tehditleri için “Eğer bizi istemiyorlarsa, ev sahibi olarak bunu açıkça söylesinler, gereken kararı alsınlar. Bize yapılanlara karşı ilanihaye sabredemeyiz. İleride gerekirse, biz de halkımıza sorma yoluna gideriz. Nasıl İngiltere halka gitti, halkına sordu. Biz de halkımıza sorarız. Bakalım halk ne diyor? Milli irade ne diyor? Milletimiz ne derse onu yaparız” diye konuştu. İşte Erdoğan’a yöneltilen sorular ve yanıtları:
- Anayasa değişikliği için Sayın Başbakan, Sayın Bahçeli’yle görüştü. Kritik noktalardan biri, referendum gerçekleşirse, kabul edilirse Başkanlık seçiminin 2019’a kalıp kalmayacağı. Cumhurbaşkanı olarak tavsiyeniz oldu mu? Türkiye’nin ihtiyacı hemen Başkanlık seçimi mi, 2019’u beklemek mi? Sizin düşünceniz nedir?
Şu anda, bu safhada benim takvimle ilgili açıklamada bulunmam doğru olmaz. Öncelikle, bildiğim kadarıyla Sayın Başbakan ile Sayın Bahçeli’nin yaptığı görüşmeyle alakalı olarak her iki taraf ikişer-üçer arkadaş belirleyip onlar bir çalışma yapacak. O çalışmadan sonra sanıyorum tekrar biraraya gelecekler. Onlar yol haritasını nasıl belirleyecekler. Dolayasıyıla takvimin nasıl belirleneceğine, sürece hep birlikte şahit olacağız. Temennimiz odur ki, bir an önce hayırlısıyla bu iş artık ülkenin gündeminde çok daha olumlu istikamette yerini bulsun.
- Sayın Başbakan ve Sayın Bahçeli’nin görüşmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Görüşme sonrası birkaç açıklama yapıldı. Sayın Bahçeli önce olumlu mesajlar verdi. Sonra da, “Biz daha ‘evet’ demedik” dedi.
Ben sadece, “İnşallah hayırlı olur” temennisindeyim. Çünkü bardağın dolu tarafına bakıyorum. Şu anda attıkları adımın da olumlu istikamette olduğunu görüyorum.
‘AB sürecinin dışına çıkmamızı istiyorlar’
- Bir yıl öncesine kadar Almanya ile ilişkilerimiz son derece iyiydi. Hatta Suriyeliler için kalıcı alanların oluşturulmasında neredeyse anlaşmaya varıyorduk. Bugün ise Almanya hem PKK’nın, hem de FETÖ’nün hamisi durumunda. Bu durumu neye bağlıyorsunuz?
Almanya ile yaptığımız görüşmeler hiçbir zaman nihai noktaya gelmedi. Yani biz Suriye’nin kuzeyinde terörden arındırılmış bölgede neler yapacağımızı söylediğimiz zaman onlar bu işe, “Tamam, evet, hemen başlayabiliriz” gibi kesin bir tavır sergilemediler. Sadece, “Bu teziniz gayet yerinde” dediler. Onlara, “Siz yılda 10 milyar Euro’yu mülteciler için ayıracağım” dediniz. “Madem ki böyle bir rakamdan bahsediyorsunuz, bu rakamı gelin burada yapacağımız yatırıma harcayalım, sürekli göç tehdidi altında kalmazsınız” dedik. “Orası sosyal donatı alanları ile birlikte yapıldığı zaman, o insanlar Suriye’yi terketmeyi düşünmezler. Bizdekilerden bile Suriye’ye dönenler olur” dedik. Ama o günden bu yana Merkel’den herhangi bir geri dönüş alamadık. Hakeza, geri kabul ile alakalı sözlerinde de durmadılar. Avrupa Birliği adeta, bizi zorlayarak, bizim AB sürecinin dışına çıkmamızı istiyor. Eğer bizi istemiyorlarsa, ev sahibi olarak, açıkça söylesinler, gereken kararı alsınlar. Bize yapılanlara karşı ilanihaye sabredemeyiz. İleride gerekirse, biz de halkımıza sorma yoluna gideriz. Nasıl İngiltere halka gitti, halkına sordu. Biz de halkımıza sorarız. Bakalım halk ne diyor? Milli irade ne diyor? Milletimiz ne derse onu yaparız.
- AB ile eğer nokta konulursa Gümrük Birliği’nde de nokta konulur mu?
Bunların değerlendirilmesi, zamanı geldiğinde o günün şartları doğrultusunda yapılır. Gümrük Birliği şu anda zaten güncellenme sürecinde. Süreçleri takip edeceğiz; ne getirir, ne götürür bakar, ona göre değerlendirme yaparız.
- Yurt dışına kaçan PKK’lıların, FETÖ’cülerin vatandaşlıktan çıkarılması gerektiğini söylemiştiniz. Bu konuda düşünceniz aynı mı?
Ben orada aynı noktadayım. Sayın Başbakan’a da, bakanlara da, hepsine söyledik. Onun neticesinde hükümet kararını verecektir. Ben hâlâ aynı tezi savunuyorum. Çünkü, bu vatana ihanet içerisinde olanların, bunun hukuki getirisi, götürüsü nedir, bunlar da değerlendirilmek suretiyle, bunların vatandaşımız olarak görülmesini ben ülkem için sadece zayiat olarak görürüm.
‘Batı’da adeta şirazeden çıkmış bir yapı var’
- Avrupa, teröristlere kapıları açıyor...
O konu çok daha ileri aşamaya geçti. Almanya’da Cumhurbaşkanlığı makamının yaptığını düşünün: Terörden yargılanarak 5 yıl ceza almış, adli kontrolle serbest bırakılmış, buradan kaçmış olan birisini alıyor, kendi makamında eşiyle beraber karşılıyor. Ona özel muamele yapıyor. Aynı şekilde Fransa’da Paris Belediyesi fahri hemşehrilik beratı veriyor. Bunlar tam bir skandal. Bu skandallar, aslında yarın dönüp onları vuracak. Batı’daki bazı kuruluşlar, Türkiye’deki yönetime karşı sırtını teröre dayamış olanlara sahip çıkıyorlar. “Sırtımızı PKK’ya, PYD’ye, YPG’ye, Kandil’e dayıyoruz” diyenlere yarın bunlar ödül vermeye kalkarlarsa şaşırmayın. Bunlar, Avrupa Birliği’nin terör örgütü olarak ilan ettiği bir örgüte sırtlarını dayadıklarını açıkça söylüyorlar. Ama ne yazık ki Avrupa Konseyi’nde de, Avrupa Parlamentosu’nda da binaların koridorlarında, terörist başının resimlerinin asılmasına müsaade edilebiliyor. Oralarda terör örgütün pankartları asılıyor; çadır kurmasına müsaade ediliyor. Bunu yapan Belçika’ya hiç bir şey demeyenler, gelip bize akıl vermeye kalkıyorlar. Şu anda Batı’da adeta şirazesinden çıkmış bir yapı var.
‘Türkiye’nin olmadığı bir koalisyon sulhü getiremez’
- Suriye ve Irak’taki son durumu değerlendirir misiniz?
Irak’ta merkezi yönetim ülkeye hakim olmakta zorlanıyor. Örneğin, Maliki döneminde yaşadığımız sıkıntılar geliyor aklıma. Maliki’ye Kandil’e müdahale etmesini söylediğimde, “Benim oraya müdahale edecek gücüm yok” diyordu. “Sen müdahale etmezsen, ben müdahale etmek durumunda kalacağım” diyordum. O da “Edebilirsiniz” diyordu. Nitekim Kandil’e müdahalelerimizi yaptık, yapıyoruz. Şimdi benzer bir durum Sincar için geçerli. Sincar da şu anda Kandil’in bir başka versiyonu... Şimdi orada PKK’lılar var, güya oradan bize korku verecekler. Bir de tabii hemen doğusunda Telafer var. Telafer’de Türkmenler’in durumu malum. Onlar arasında Pers yanlısı olanlar da var. Bir de bizim yaklaşımımızı doğru bulanlar var. 400 binlik Telafer nüfusu, şu anda 60 bine düşmüş vaziyette. Orada ciddi bir sıkıntı orada yaşanıyor. Öbür tarafta Musul meselesi var. Peşmergeler ile Ninova Muhafızları arasındaki dayanışması olumlu. Temenni ederim bu devam eder. Malum Haşdi Şabi, Musul için sürekli bir tehdit oluşturuyor. Peşmergeler ve Ninova Muhafızları, “Elimizden geldiğince mücadelemizi vereceğiz” diyorlar. Bizler bunları Amerikalı dostlarımızla hep konuştuk. Sayın Obama’ya defaatle anlattım. Avrupalı dostlara da aynı şekilde anlattım. Ne yazık ki beklenen neticeler alınamadı. Bizler elbette Irak yönetimiyle ters düşmenin gayreti içinde değiliz. Samimi bir Irak yönetimi, adil bir Irak yönetimi, her zaman desteğimizi yanında bulacaktır. Ama orada soydaşlarımıza haksızlık yapılmamalı.
- Sınıra yapılan yığınağın bununla ilgisi var mı?
Bu destekle de ilgisi var tabii. Güvenliğimizi sağlamak, hazırlıklı olmak durumundayız. Başta Telafer, Sincar, Musul olmak üzere bölgedeki gelişmeleri yakından izliyoruz. Başika’daki kampımız da esasen bölge insanlarına destek amaçlıdır. Rahatsız olduklarını söyleyenlere, “Hayır, Başika buradan kalkmayacak” dedik. Neden? Çünkü oraya durup dururken girmedik. Irak merkezi yönetimi de dahil olmak üzere, bizden eğit-donat talebi olduğu için gittik. Peşmergeyi, Ninova Muhafızlarını orada eğittik. Hatta hatta merkezi yönetimin elemanları bile orada eğitim aldılar. DEAŞ’a karşı mücadelede Başika üssü, oradan yetişenler önemli rol oynadı. Bizler, merkezi yönetimle ilişkilerde olumlu istikamette mesafe katedilmesi arzusundayız. Türkiye’nin koalisyon güçleri arasında mutlaka olması gerektiğini herkes biliyor. Türkiye’nin olmadığı bir koalisyon gücü orada bir defa sulhü, sükunu temin edemez. Kuzey Irak’taki yerel yönetimin, Musul’daki kardeşlerimizin davetlerine kulaklarımızı tıkayamayız.
‘Yüzde 100 kontrol altında değil’
- İktidar partisi terörle mücadelede yalnız mı kalıyor?
Şu anda iktidar partisinin yanında görüşmeler yürüttüğü bir parti var. MHP’nin koyduğu tavırlar süreç içerisinde net ortada. Terörle mücadelede duruşunu ben şahsen olumlu buluyorum. Öbür tarafta ana muhalefet ile “Parlamentoya gelmeyeceğim” diyen malum Kandil’in uzantısı, onlar zaten siyaset yapmıyor artık, siyaseti bıraktılar, şu anda farklı bir sürecin içerisindeler. Onu da tabii masaya iyice yatırmak gerekir diye düşünüyorum.
Her şey yüzde 100 kontrol altında değil. Cezaevinden dışarıya rahatlıkla tweet atanlar oluyor. Yurt dışına kaçmış olanlar ayrı... Demek ki yeterli kontrol yok... Onlara yönelik bu ülkenin istihbaratı daha yoğun bir çalışmanın içine girmeli. İktidar kendine göre terörle mücadeleyi sürdürürken karşı kesim de boş durmuyor. Bunu kendileri için bir ölüm kalım meselesi gibi görüyorlar. Bitişin ifadesi bu... Eninde sonunda çökecekler, bitecek bu iş. Başka çıkışı yok.
‘Görüşlerimiz benziyor’
- Trump’un ABD Başkanlığı’na seçilmesiyle ilişkilerimizin seyri konusunda öngörünüz nedir?
Biliyorsunuz, ilk akşam kendisini telefonla arayarak tebrik ettim. Kendisi görevi 20 Ocak 2017’de devralacak. İmkan olursa, o tarihten önce de görüşmemiz söz konusu olabilir. Telefonda, karşılıklı olarak, en kısa sürede görüşmekten memnuniyet duyacağımızı ifade ettik. Türkiye’nin yurt dışına yapacağı ilk seyahatlerden biri olmasından memnuniyet duyacağımızı belirttim. Kendileri de olumlu bir yaklaşım sergilediler.
- ABD’yle ilişkilerin yeni dönemde daha iyiye gideceğine dair bir izleniminiz var mı?
Sayın Trump’ın seçim öncesi yaptığı açıklamalarda, özellikle yakın ekibinin açıklamalarında, Suriye’de de, Irak’ta da bizimle benzer düşünceler gözleniyor. Mesela, uçuşa yasak bölge. Onların da benzer düşünceleri var. Bu, bize göre hayati bir konu. Niye? Biz terörden arındırılmış bir bölgeden bahsediyoruz. Ama terörden arındırılmış bölgenin, uçuşa yasak bölge ilan edilmesi gerekiyor. O yapıldığında, geriye bir şey kalıyor, o da eğit-donat. Eğit-donatta biz zaten varız.
Tabii bu tür konuları konuşmak için henüz çok erken. Görüştüğümüz zaman bu konular tabii konuşulur. Zaten 20 Ocak’a kadar Sayın Obama görevde. Sayın Trump görevi devraldıktan sonra temennimiz, tüm bu meseleleri kendisiyle görüşüp hayırlısıyla gerekli adımları atabilmektir.
- Trump büyük bir başarı ile seçimi kazandı. Hem Avrupa’da, hem Amerika’da Trump aleyhine gösteriler başladı. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şimdi Türkiye için bir üst akıl vardı, o belli. Amerika için de bir üst akıl var. Burada, değerlendirmeler başta olmak üzere her konuda sabırlı olmakta fayda var. Biz ne yaptık mesela? Seçim öncesinde Sayın Trump ya da Sayın Clinton ile gidip görüşme yapalım demedik. Niye? Çünkü bizim için, ilişkilerde devamlılık esastır; “ABD halkı kimi seçerse onunla çalışırız” dedik. Önceden tek bir adayla görüşmek yanlış anlaşılmalara neden olabilirdi. Belki ikisiyle aynı anda bir görüşme temin edilse, görüşebilirdik. Ama birisiyle görüşüp, diğeriyle görüşmezsek olmazdı. Bunu ben siyaseten doğru bulmam. Şu anda Trump’a karşı yapılan bazı gösterilerin geçici olduğunu düşünüyorum. Sokağa çıkanların çoğu yakın bir zamanda Trump’tan randevu için sıraya girerlerse şaşırmam... Trump, FETÖ’den falan para alarak seçimi kazanmadı ki. Kendi imkanlarıyla geldi. Mali gücü vardı, kampanyasını büyük oranda kendi imkanlarıyla yaptı. Diğer tarafla ilgili olarak, onların malum yapıdan para alındığına dair söylentiler basına da yansıdı. Bu iddiaların inceleneceğine dair haberler de var. Şahsen ben, Trump aleyhtarı gösterilerin, kaybedenler arasındaki bazı kesimlerin hazımsızlığının göstergesi. Bunların geçici olduğunu düşünüyorum.
- Ivanka Trump’ın sizin liderliğinize hayranlığına dair bazı haberler çıktı. Hiç görüştünüz mü?
Kendisiyle hiç görüşmem olmadı...
‘Lukaşenko farklı ve kararlı bir lider’
“Belarus ziyareti aslında geçen Temmuz sonu için planlanmıştı. Fakat malum hadise yaşanınca, Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko ile mutabık kalarak ertelemiştik. Türkiye Belarus’u ilk tanıyan ülke. Türkiye’den Belarus’a Cumhurbaşkanı düzeyinde de ilk ziyareti gerçekleştirmiş olduk. Doğrusu Lukaşenko farklı bir insan, hoş bir insan. Belarus’u ayağa kaldırmak noktasında, bağımsızlık mücadelesini kararlı bir şekilde sürdüren bir insan. Bu çerçevede Belarus’ta idam cezasının mevcudiyeti nedeniyle Avrupa’dan gelen baskılara değindi. Ben de 15 Temmuz’dan sonra Türkiye’de de idam konusunun konuşulmaya başlandığını aktardım. ‘Biz, milletin iradesi neyi gerektiriyorsa ona bakarız. Türkiye’deki yasalar milli iradenin Parlamento’ya yansımasıdır. Eğer Parlamento o tür bir kararı (idam) verirse, o karara ben Cumhurbaşkanı olarak uyarım’ dedim. 15 Temmuz darbe girişimi akabinde bize verdikleri destekten dolayı Lukaşenko’ya teşekkürlerimizi ilettik. O süreçte, ‘Liderliğiniz ve cesaretiniz bizde hayranlık uyandırdı. Her zaman yanınızda olacağız’ diyerek, desteklerini dile getirmişlerdi. Minsk Camii’nin yapılmasıyla ilgili verdikleri destek de çok önemliydi. Diyanet İşleri Başkanlığımızın, Diyanet Vakfımızın güzel bir çalışma ortaya koyarak Minsk’te inşa ettikleri bu cami, oradaki az sayıda Müslüman için de ayrı bir onur olmuştur.”
‘10 dönüm yer istedim’
“2013’te bizim Belarus’la 520 milyon dolarlık bir ticaret hacmimiz vardı. Daha sonra 400’e kadar düştü. Şimdi kendimize bir hedef belirledik. 1 milyar dolarlık bir hedefi yakalayalım istiyoruz. Bu konuda aramızda anlayış birliği var.
Tabii, FETÖ’yle mücadelede mutabık kaldık. İlgili birimlere gerekli talimatlar verilecek. Suriye ve mülteci krizinin çözülmesi için bizim gösterdiğimiz çabayı ciddi manada desteklediklerini, bundan dolayı da Batı’nın bizi yalnız bırakması noktasında da aynı kanaatleri paylaştı. Ayrıca kendisinden (Lukaşenko) 10 dönüm yer istedim. Talimat verdi, inşallah yer tahsisi yapılırsa, büyükelçimiz de takip edecek. Bir an önce daha büyük bir kançılarya (Kançılarya İtalyanca’dan geçen bir sözcük. Büyükelçilerin kullandığı özel lojmanlara, konutlara, resmi işlerinin yürütüldüğü binalara deniyor...) ve rezidansa sahip olacağız.”