Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyacağı yönündeki iddialara sert çıkarak, "Sayın Trump, Kudüs Müslümanların kırmızı çizgisidir. Filistin halkının yaraları kanamaya devam ederken, her gün hak ihlalleri sürerken İsrail’e destek mahiyetinde böyle bir kararın alınması sadece uluslararası hukukun değil, aynı zamanda insanlık vicdanına vurulmuş ağır bir darbedir. Bu konunun sonuna kadar takipçisiyiz. Eğer böyle bir adım atılacak olursa 5-10 gün içerisinde İslam İşbirliği Teşkilatı Liderler Zirvesini İstanbul’da toplayacağız. Sadece bununla da kalmayacağız. Bu liderler zirvesiyle birlikte, tüm İslam dünyasını o zirvede hareketlendireceğiz. Amerika bütün işleri bitirdi de şimdi de bu mu kaldı? Şu anda Netanyahu İsrail’de kendi iç hesaplaşmalarını bitiremiyor. Biz, kesinlikle son ana kadar buradaki mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Kaldı ki bu bizim diplomatik ilişkilerimizi İsrail’le koparmaya kadar gidebilir. Amerika’yı bölgedeki sorunları daha da derinleştirecek böle bir adım atmaması konusunda buradan ikaz ediyoruz, böyle bir adım atamazsınız. Artık dünya bir bütündür. Bu bütünün içerisinde sizler ben istediğim gibi hareket ederim noktasında hareket ettiğinizde bölgede doğacak sıkıntıları göz ardı edemezsiniz" diye konuştu.
“Bir başka ihtimal olarak partisi içinden birileri bu konuda da kendisini tongaya düşürdü”
Kemal Kılıçdaroğlu’nun yakınları ile ilgili yurt dışına para göndermelerine yönelik iddialarına ilişkin konuşan Erdoğan, “Cumhurbaşkanının ve yakınının senin şahsında biriken bu tür dolandırıcılıklarla asla alakası ve işi yoktur. Yurt dışına gönderilmiş herhangi bir paraları da söz konusu değildir. Belge diye salladığı ve hepsi de sahte olan kağıt parçalarında bu iddiayı destekleyecek hiçbir bilgi bulunmuyor. Bu durumda ana muhalefetin, diğer adı ile ana hıyanetin başındaki zata çağrımı bir kez daha tekrarlıyorum; şayet iddiasını ispat edebilmiş olsaydı ben cumhurbaşkanlığı makamından ayrılacak, siyaseti de bırakacaktım. Ortada bu zatın iddia ettiği gibi bir para gönderme işi olmadığına göre aynı onurlu, haysiyetli, ilkeli tavrı kendisinden bekliyorum. Salı gününden bu yana CHP’nin başında durduğu her günü, her saati bu zatın sözünü tutamadığı halde gereğini yapmadığı bir zaman olarak kaydediyorum. Gerçi bu zatın daha önce televizyon ekranlarında milletin gözüne baka baka ‘yüzde 40 oy alamazsam gereğini yaparım’ dediği ve bunun neredeyse yarısında kaldığı halde kılını kıpırdatmadığını biliyoruz. Buna bütün Türkiye şahit, aslında kendi partisi de şahit. Bu zat ağzından çıkandan öylesine habersiz ki, mesela geçen hafta grup toplantısında, ‘uyuşturucu kullanımı ile ilgili Meclis araştırma önergesi verdik, AK Partililer reddetti’ dedi. Öyle mi? Halbuki bu önerge Meclis Genel Kurulunun 2 Kasım tarihindeki oturumunda AK Partili milletvekillerinin desteği ve katkısı ile kabul edilmiş, araştırma komisyonunun kurulmasına karar vermiştir. Yalanlarla, iftiralarla, eline tutuşturulmuş kağıtları okumakla öylesine beyni bulanmış ki, gerçek hayatta ne olup bittiğinden haberi yok. Bir başka ihtimal olarak partisi içinden birileri bu konuda da kendisini tongaya düşürdü. Meselelerini varsınlar kendi aralarında halletsinler” diye konuştu.
“Bizim muhatabımız Sayın Trump’tır”
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Zarrap davasına ilişkin açıklama yapacağını belirten ve davanın projesinin Amerikan yönetimi içinde bir gruba ait olduğunu belirten Erdoğan, malzemelerin temini konusunun da FETÖ ve CHP’ye verildiğini söyledi. Erdoğan, “Bu zat şimdi de Amerika’nın ülkemize karşı silah gibi kullanmaya çalıştığı Zarrap davası ile ilgili açıklamalar yapacakmış. Madem konuyu bu şekilde gündeme getirdiler, bu mesele ile ilgili birkaç huşu u milletimizle paylaşmak isterim; Amerika’daki dava hukukla, adaletle, ticaretle Uzaktan yakından ilgisi olmayan bir ‘cambaza bak cambaza’ oyunudur. Bu oyun ile bir taş ile aynı anda pek çok kuş birden vurulmak hedefleniyor. Bundan biri, Türkiye’nin tüm dikkati ve ilgili bu davaya çekilerek Suriye’de ve Irak’ta ülkemiz aleyhine yürütülmek istenen projeye hız verilmek istenmesidir. Davanın projesi Amerikan yönetimi içindeki bir gruba ait. Malzemelerini temini görevi de FETÖ ve CHP’ye verilmiştir. Amerika’da ülkemizdeki 28 Şubat dönemine benzer bir süreç yaşanıyor. Kritik kademelerde söz sahibi olan eski yönetim bakiyesi bir grubun ülkemiz konusunda sandıktan çıkan Trump yönetiminin iradesine aykırı olarak bambaşka bir politika izlediği anlaşılıyor. Bizim Bizim muhatabımız demokrasiye olan saygımız sebebiyle seçimle iş başına gelmiş yönetimdir. Yani Sayın Trump’tır, öyle de kalacaktır. bizi İran ile ticaretimiz nedeniyle yargılamaya kalkanların niyeti sınırlarımızın boyunca kurmaya çalıştıkları onbinlerce kişilik terör ordusunu gizlemektir. Seyrine baktığımızda bu davanın ülkemizi bölgedeki iddialarından ve kazanımlarından vazgeçirmek için bir şantaj aracı olarak kullanılmak üzere gündemde tutulduğu açıkça görülüyor. Öyle ki, bize karşı en küçük muhabbetleri olmadığını bildiğimiz kişiler dahi bu aleni tezgah karşısındaki isyanlarını dile getirmekten kendilerini alıkoyamadılar. İddianameye bakılırsa davanın konusu Amerika’nın İran’a uyguladığı yaptırımların delinmesine yönelik bir planın ortaya çıkartılmasıdır. Yine iddianameye göre Türkiye İran’dan aldığı doğal gazın parasını kendi bankalarında tutmak yerine bir takım yol ve yöntemlerle asıl alacaklıya, yani İran’a aktarmış. Davanın sanıkları bu amaçla Amerika’yı dolandırmak, ilgili yasaları ihlal etmek, kara para aklamak gibi işlemek için komplo kurmakla suçlanıyor. Esasen Amerika’nın İran’a yaptırımlarını en başta kendi şirketleri olmak üzere batının değişik ülkeleri delmiştir, bundan ya haberleri yok ya da burada da aynı şekilde bir provokasyon devam ediyor”