Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Münbiç'teki teröristler birkaç hafta içinde buradan çıkartılmazsa bizim bekleme süremiz sona erer. Fırat'ın Doğusunda Türkiye'nin desteğiyle bölge halkının kendi yönetimini tesisi birkaç ay içerisinde sağlanmazsa bekleme süremiz yine sona erer. Bu durumda Türkiye muhataplarına verdiği sözleri tutmuş ancak karşılığını bulamamış olacaktır. Bir başka ifadeyle kendi planlarımızı hayata geçirme hakkımız doğacaktır. Bıçak kemiğe dayandığında yapacağımız işler için ne kimseden izin almak ne de kimseye hesap vermek mecburiyetinde değiliz. Yaptırım listesi dahil hiçbir tehdit bizi bu yoldan geri çeviremez” dedi.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısında konuştu.
Erdoğan, seçime 55 gün kaldığını hatırlatarak, “Bu süre içerisinde tüm belediye başkan adayı arkadaşlarımız, belediye meclis üyesi olarak belirlenecek olan arkadaşlarımız, milletvekillerimiz, tüm teşkilatlarımız bunları sokakta vatandaşlarımıza enine boyuna anlatmalı.
Belediyecilik denince akla AK Parti gelir, bunu anlatacağız. 94 ruhunu anlatacağız, 94'te belediyecilikte bu ülkede nasıl bir devri gerçekleştirdik. İstanbul, Ankara, Kayseri, Konya, Malatya, Erzurum'da neler yaptık bunları anlatacağız, hayal değil gerçekleri anlatacağız. Karşımızdakiler ne anlatacak, yaptıkları bir şey yok ki anlatsınlar. Biz yaptıklarımızla konuşacağız. İlk defa oy kullanacak genç evlatlarımız birçoğu nerede neler yapıldı bunlardan haberleri yok. Bilsinler, ona göre oylarını kullanırken 'ben böyle belediyecilik arıyordum bunu buldum' dedirtelim” diye konuştu.
"Bunlar kıyamet alameti"
Ekonomiye ilişkin mesajlar paylaşan Erdoğan, “Ekonomide her dönemde AK Parti iktidarlarının nasıl başarı grafikleri çizdiği ortada. Göreve geldiğimizde kişi başı milli gelir neydi şimdi kişi başı milli gelir ne. 3,500 dolardan alın biz 11 bin dolara kadar tırmandık, şu anda biraz düşüşümüz var. Geçtiğimiz aylarda yaşadığımız kur faiz enflasyon dalgalanması milletimizin günlük hayatında ciddi sıkıntılara yol açtı. Bu ekonomik dalgalanma ülkemizin kendi iç dinamiklerinden değil, Türkiye ekonomik araçların kullanıldığı büyük bir saldırıya maruz kaldı. Terör örgütlerinin saldırıları gibi bu saldırı dalgasını da ülkemiz kısa sürede etkisiz hale getirdi. Ekonomideki kayıplarımız terör gibi can kaybı değil para kaybıdır. Ağustos ayından beri yaşadığımız ekonomik dalgalanmanın milletimizin günlük hayatı üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak ve ortadan kaldırmak için tüm gücümüzle çalışıyoruz.
Fiyatı dövize bağlı olduğu için faturaları yükselten doğalgaz ve elektrikte yılbaşından itibaren yüzde 10 indirime gittik. Bu her evin olmazsa olmaz ihtiyacı. Muhataplarımız bunları konuşuyor mu? Çarşıda ve pazardaki domatesi, biberi vesaire. Akaryakıt fiyatlarını, milletimizin ödeyeceği faturayı kamunun gelirinden fedakarlık ederek karşılayacak özel bir formülle zaten belli bir düzeyde tuttuk. Asgari ücreti 2020 liraya yükselterek çok önemli bir artış gerçekleştirdik. İşçi, memur ve emekli maaşlarındaki artışları da bu gelişmeleri göz önünde tutarak yaptık. Enflasyonla mücadele kampanyası kapsamında gerek vergi indirimi gerek gönüllü katılımla milletimizin alım gücünü yükseltmeye çalıştık. Bunların yanında devlet hazinesinin gelir gider dengesini kuracak Ağustos ayında yaşadığımız durum benzeri sıkıntıların önüne geçecek çok önemli adımlar attık. TOBB'da tüm oda borsa temsilcileri ile bir araya geldik.
Tüm illerdeki sanayi odası, ticaret odası, borsa onlardan taahhütler aldık. Aldığımız taahhütler yaklaşık 2.5 milyon işsize iş imkanıydı. Bu yıl içinde bu tür işsizleri de almak suretiyle işsizlere iş imkanını sağlamış olduk. İhracatta göreve geldiğimizde 2003 yılının başında 36 milyar dolardı. Şimdi ise 168 milyar dolara geldik, tarihi bir rekor. Bay Kemal sen bunları bilir misin, nereden nereye geldik haberin var mı? Bu yılın Ocak ayı itibariyle yıllık ihracatımız 168,8 milyar dolara çıkarken, dış ticaret açığımız da 48.5 milyar dolara indi. Bunları konuşmak, anlatmak, değerlendirmek bizim görevimiz, bunu Bay Kemal anlatmaz. Hele hele Kandil ile iş tutmuş olanlar hiç anlatmaz. Kandil'deki terör örgütüyle iş tutanlarla CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi iş tutuyor. Bunlar kıyamet alameti, nereden nereye geldik.
Döviz kurlarındaki yükseliş sebebiyle 2018 yılı milli gelirimiz kağıt üzerinde bir parça düşüş gösterebilir ama ülkelerin milli gelirlerini faiz, döviz ve enflasyondan bağımsız olarak satın alma paritesine göre ölçen kategoride Türkiye bu yıl 13'üncülükten 12'nciliğe çıkarak bir sıra yukarıya yükselecek. 2002 yılında bu sınıflandırmada 17'nci sıradaydık. Önümüzdeki yıl itibariyle bu alanda 5 basamak atlamış olacağız. Türkiye'nin ekonomi alanında verdiği mücadele milli bir davadır. Kendisini bu ülkenin ve milletin mensubu hisseden herkesin bu mücadeleye destek vermesi gerekir. Siyasi görüşü ne olursa olsun yerli ve milli duruş sahibi kesimlerden bu desteği görüyoruz ancak CHP ve onun uyduları haline dönüşmüş kimi partiler Türkiye'nin bu büyük mücadelesinde aynı onurlu duruşu sergileyemediler” açıklamasında bulundu.
"Türkiye IMF defterini kapattı"
Türkiye'nin, IMF defterini kapattığını söyleyen Erdoğan, “CHP, ülkemizin yeniden IMF'ye gideceği yalanını söyleyecek kadar alçak bir fırsatçılık peşine düştü. Aziz milletim; IMF'ye gidenlerin kim olduğu belli. CHP zihniyeti, diğerleri bunlar IMF'ye gitti. İktidara geldiğimizde Türkiye'nin IMF'ye borcu 23,5 milyar dolardı. IMF'ye olan bu borcu kucağımızda bulduk. Bu borcu ödemiş olan bir iktidarız. Türkiye 2013 yılı Mayıs ayında IMF defterini kapamıştır ve bir daha açmayacaktır. Bizi yeniden Afrika, Asya, Güney Amerika ülkeleri konumuna geriletecek böyle bir yolun sözünü bile etmek Türkiye'ye ihanettir. Ama Bay Kemal'in böyle bir derdi yok, anlamaz bu işten. Bunlar öyle yalanlar uyduruyorlar ki hastanelerde artık sabahları muayene falan yapılmıyormuş. Dürüst ol, yalancılığın tavan yapmış senin. Hayatı yalan. Cezalar arka arkaya geliyor. Kendisi ödeyemiyormuş, akrabalarından topluyormuş.
Milletvekilleri bir araya gelmişler onun için adeta bir sendika oluşturmuşlar, sandık kurmuşlar ve şimdi o sandıkta toplamak suretiyle bu paralar ödeniyormuş. İş Bankası masada bunu unutmayın. Gazi Mustafa Kemal'in İş Bankasını CHP'ye değil hazineye tahsisi vardır ve bu İş Bankası hazinenin malı olacaktır. Bu parlamento bu tarihi kararı da alacaktır. Milletin hazinesine İş Bankası oradaki yüzde 28 hissesiyle devredilecektir, ben buna inanıyorum. Milletin malı, hazinenin malı. Efendim CHP oradan para almıyormuş, doğru, 4 üye oranın yönetiminde. O yönetimde onlar ne iş yapıyor, sadece ellerini mi kaldırıp indiriyorlar. Ne için indiriyorlar, ne yapıyorlar, bunların hepsini biliyoruz. Buradaki o tarihi yanlışı da o bütün yapılacak yolsuzlukların önünü de biz keseceğiz” dedi.
"Cumhur İttifakı pazara kadar olmasın mezara kadar olsun"
“CHP iktidara gelse ilk yapacağı iş ülkemizi götürüp IMF'ye teslim etmek olacaktır” diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bunlar lafa gelince solcu, demokrat olduklarını söylerler ama Venezuela'da ülkenin seçilmiş başkanının uluslararası bir darbeyle görevinden uzaklaştırma girişimine içten içe destek veriyorlar. Aynı durumun ülkemizde de yaşanmasını isterler. 15 Temmuz'da millet meydanlarda, havalimanlarında, Bay Kemal saat 23.15 İstanbul Atatürk Havalimanına geliyor, orada darbecilerle anlaşıyorlar, tankların arasından geçip Bakırköy Belediyesine gidiyor. Orada kahvesini yudumlamak suretiyle bizi takip ediyor. 7 Ağustos'taki Yenikapı mitingimizde Cuma akşamına kadar hayır diyordu. Cuma akşamı ne olduysa kabul dediler. 7 Ağustos'taki coşkuyu, birliği tahammül edemedi ve aleyhimde konuşmaya başladı. Bunlarda millilik, yerlilik yok, dayanışma yok, bunlar parçalamak, bölmek, yutmak anlayışının bu ülkedeki varisleridir. Bizler de o gün Bahçeli ile beraber o birliği Cumhur İttifakı ile daha da geliştirdik ve daha da geliştirmek suretiyle bu süreci devam ettireceğiz.
Cumhur İttifakı pazara kadar olmasın mezara kadar olsun. Türkiye'nin ve Türk milletinin düşmanı herkesle kol kola girmekten çekinmeyen CHP'ye de böylece çok ciddi bir ders verelim. CHP ile aynı kayığa binerek bir meçhule doğru yelken açan diğer partilere gönül veren insanlarımız adına da üzüntü duyuyorum. Bu partilere gönül verenlerin parti yönetimlerinin politikalarındaki tutarsızlıkları, yetersizlikleri, yeri geldiğinde ihanete varan yalpalamaları gördüklerini biliyorum. İYİ Parti'liler, 12 Eylül'ün zalim başsavcısına yapılan düzenlemeleri mutlaka görüyorlardır. Kandil'deki eli kanlı terör baronları HDP'nin, CHP ve İYİ Parti ile yaptığı ittifaka desteklerini açıkça ifade etmekten çekinmiyorlar. Karşımızdaki muhalefetin vizyonu geçen seçimde soğan, patatese, bu seçimde patlıcan, bibere umut bağlayacak kadar kısırdır. Bu partilerin tabanlarına kendimizi anlatmayı başarabilirsek küçük bir marjinal kesim dışında partilerinden umudunu kesen herkesin gönlünü kazanabileceğimize inanıyorum.”
"Fiyatlara ayar çekme kararını aldık ve adımlarımızı atacağız"
Gıda fiyatları ile ilgili açıklamada bulunan Erdoğan, Kabine Toplantısında konunun gündeme geldiğini ve gerekli talimatları Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli'ye verdiğini belirterek, “CHP ve avenesi başta olmak üzere Ağustos ayındaki sıkıntıların ardından ellerini ovuşturarak ülkemizin tökezlenmesini ve yere kapaklanmasını bekleyenler bir kez daha hüsrana uğrayacaktır. Üreticiden tüketiciye kadar aradaki komisyoncular vuruyor. Arada bir tane komisyoncu yok. Her istasyonda bu fiyatlar artıyor.
Bu işte çok farklı adımlar atmak suretiyle üreticiden çıktığında oradaki üretici halinden alıp tüketici haline kadar gelen bu süreçte daha farklı aracı koymadan direk tüketici haline gelip buradan halka ulaşmasını sağlamak ve en uygun fiyatla vatandaşlarımıza bunu ulaştırmak gayreti içerisinde olacağız. Biberiydi, domatesiydi, patatesiydi her şeyde bu fiyatlara biz gerekirse ayar çekme kararını aldık ve adımlarımızı atacağız. Belediyelerimiz vasıtasıyla bu adımları da atabiliriz, atacağız. Çünkü vatandaşımıza ucuz, sağlıklı ürünler vermeye mecburuz. Türkiye kendi imkanları ve kabiliyetiyle böyle bir krizin üstesinden gelir” ifadelerini kullandı.
"Yaptırım listesi dahil hiçbir tehdit bizi bu yoldan geri çeviremez"
Suriye meselesine değinen Erdoğan, “Suriye davasının Türkiye davası olduğunu bilmeyecek kadar ülkesine yabancılaşmış olanlara sadece yazıklar olsun diyoruz. Şu anda Venezuela'da olanlar, ya Venezuela senin eyaletin mi? Seçimle iş başına gelmiş bir insanı nasıl olur da burayı terk et git diyebilirsin, seçime dahi girmemiş olana nasıl olur da sen o devletin başkanlığını teslim edersin. Hani demokrattınız. Böyle bir anlayış olabilir mi? İşte Avrupa Birliği. Onun da ne olduğu ortaya çıktı. Hani demokrasi. Nedir bu zillet. Bir taraftan demokrasi, sandık diyeceksiniz, ondan sonra da cebren ve hileyle kalkıp hükümet devireceksiniz. Güçlünün haklı olduğu bir dünyayı biz kabullenmiyoruz, haklının güçlü olduğu bir dünyayı kabulleniyoruz. Bizler bu anlayışla yolumuza devam etmemiz lazım.
Fırat'ın Doğusu ve Münbiç, Suriye gündemimizin en önemli konularıdır. Güvenli bölge konusundaki kararımızı burada bir kez daha tekrarlıyorum. Türkiye'nin kontrolünde, diğer ülkelerin ise sadece lojistik destek verdiği bir güvenli bölge modeli dışındaki hiçbir teklifi kabul edemeyiz. Güya uluslararası güçler tarafından kurulan hiçbir güvenli bölgenin başarılı olmadığı, kalıcı huzur getirmediği ortadayken aynı formülün bize dayatılmasında kasıt ararız. Şimdilik Amerika'nın bize verdiği sözlerin yerine getirilmesini bekliyoruz. Münbiç'teki teröristlerin buradan çıkartılması yıllardır konuşulan ama bir türlü ilerleme sağlanamayan bir konuydu. Bu meselenin hala sürüncemede bırakıldığını görüyoruz.
Münbiç meselesi ortada bırakıldıkça, rejimin bu bölgeye yönelik hevesleri de kabarıyor. Siyasi ve diplomatik mücadelemizin yanı sıra askeri hazırlıklarımızı da sürdürüyoruz. Şayet Amerika bize verdiği sözleri tutup bölgeyi teröristlerden temizlemez ve Türkiye'nin kontrolünde bir güvenli bölgenin tesisine katkı sağlamazsa kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. Şu ana kadar somut olarak önümüze konulan tatmin edici bir plan yoktur. Anlaşmalarımıza sadığız, sözümüz sözdür ama sabrımız da sınırsız değildir. Münbiç'teki teröristler birkaç hafta içinde buradan çıkartılmazsa bizim bekleme süremiz sona erer. Fırat'ın Doğusunda Türkiye'nin desteğiyle bölge halkının kendi yönetimini tesisi birkaç ay içerisinde sağlanmazsa bekleme süremiz yine sona erer.
Bu durumda Türkiye muhataplarına verdiği sözleri tutmuş ancak karşılığını bulamamış olacaktır. Bir başka ifadeyle kendi planlarımızı hayata geçirme hakkımız doğacaktır. Bıçak kemiğe dayandığında yapacağımız işler için ne kimseden izin almak ne de kimseye hesap vermek mecburiyetinde değiliz. Yaptırım listesi dahil hiçbir tehdit bizi bu yoldan geri çeviremez” açıklamasını yaptı.