Kirli kanın geri basınç yaparak testislerde oluşturduğu genişlemeyle meydana gelen varikosel hastalığı hakkında bilgi veren Üroloji Uzmanı Dr. Burak Köprü, hastalığın bir kısırlığın sebebi olarak kabul edildiğini, genel olarak erkeklerin yüzde 15’inde görülmekle beraber kısırlık şikayeti ile doktora müracaat edenlerin yüzde 40’ında varikosele rastlandığını bildirdi.
Varikosel hastalığı hakkında bilgi veren Koru Ankara Hastanesi Üroloji Uzmanı Dr. Burak Köprü, varikoselden şüphelenilmesi için eşlerin çocuğunun olmaması, testislerde ağrının olması, testislerde küçülme ya da dolgunluk hissi olması, genişlemiş damarlar olması ve skrotumda şişkinlik ya da kitle hissedilmesi gerektiğini belirtti. Üç çeşit varikosel oluşumundan söz edilebileceğini belirten Dr. Köprü, bunların 'büyük damar genişlemesi', 'orta damar genişlemesi' ve 'küçük damar genişlemesi' olduğunu anlattı. Hastalığın tanısının klinik muayene ile konulduğunu ifade eden Dr. Burak Köprü, sadece el ile muayene edilerek de teşhisin konulabildiğini ve ihtiyaç görülmediği takdirde film ya da ultrason yapılmasına gerek olmadığını söyledi.
"Varikosel şikayeti olan bir kişinin mutlaka cerrahi müdahaleye alınmasına gerek yoktur" diyen Uzm. Dr. Burak Köprü, "Çünkü verikoselin oluşum biçimleri farklılık gösterdiğinden bazı durumlar halinde kişiye zararı bulunmamaktadır. Bu yüzden müdahale edilmesine gerek duyulmaz. Tabii ki hastanın isteği doğrultusunda gerekli olmasa da hastalığın cerrahi müdahalesi sağlanabilir" dedi.
Dr. Köprü, ameliyat gerektiren durumların da varikosele bağlı olarak sperm hücrelerinin deformasyona uğradığı ve hastalığın testislerde ya da kasıklarda ağrı oluşturduğu durumlar olduğunu ifade etti. Dr. Köprü, bu gibi durumlar dışında kişi çocuk sahibi olmak istemiyorsa ve hastalığa bağlı ağrı yaşamıyorsa cerrahi müdahale ile tedavi uygulanmasının zorunluluk arz etmediğini belirtti. "Hastalığın tedavisinde tek yol cerrahi müdahaleden geçmektedir" diyen Dr. Burak Köprü, "Testis içerisinde bulunan damarlar bir hayli küçük olduğundan ameliyatın mikroskopla yapılması ve atardamara zarar verilmeden gerçekleşmesi önemlidir. Hastalığa bağlı varisleşen damarların düzeltilmesinde vücut, kasık bölgesinden açılır ve mikro cerrahi yöntemleri ile damarlar düzeltilir. Testisi drene eden venler bağlanır. Ameliyat süresi, hastalığın durumuna bağlı olarak 30 dakika ya da 60 dakika arasında değişim göstermektedir. Ameliyat sırasında dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan birisi cerrahi müdahalenin yapıldığı alanın küçük olmasından dolayı çevrede bulunan doku, sinir, damar ve benzeri oluşumlara zarar verilmemesidir" diye konuştu.
Dr. Köprü, varikosel ameliyatının dikkatli yapılmadığı durumlarda hidrosel denilen testis çevresinde sıvı birikimi durumu ve atrofi denilen doku, organ veya hücrenin sonradan küçülmesi durumu ile karşılaşılabileceğini anlattı. Son yıllarda teknolojinin gelişmesiyle beraber ameliyat tekniklerinin de gelişme gösterdiğinin altını çizen Burak Köprü, "Bu olumlu gelişmeden ötürü yapılan varikosel ameliyatlarında sayılan komplikasyonların görülme ihtimali ciddi ölçüde azaltılmıştır" şeklinde konuştu.
Varikoselin hemen belirti vermediği için farklı bir şikayetle doktora gidildiğinde de anlaşılabildiğini belirten Dr. Köprü, "Daha ilerlemiş varikosel vakalarında hasta belirli şikayetlerle doktora gitmektedir. Hekimlerin varikosel tanısında kullandıkları bir takım teknikler vardır. Bu teknikler fizik muayene, renkli doppler ultrasonografi ve spermiogram olarak sıralanabilir" dedi.
Varikosel tanısında en çok yararlanılan yöntemin fizik muayene yöntemi olduğunun altını çizen Köprü, "Fizik muayenede uzman hekim hastayı birkaç dakika ayakta beklettikten sonra muayene işlemini gerçekleştirmektedir. Oda sıcaklığında ve iyi aydınlatılmış bir odada yapılan fizik muayene işlemi teşhisin konulmasında oldukça etkili olmaktadır. Fizik muayene işleminde hekim göz ile de muayene yapmaktadır. Damarlardaki anormallikler ve renk değişimi dışarıdan da belli olabilmektedir. Hekim gerek duyduğu takdirde ayakta muayeneden sonra yatarak muayene işlemi de gerçekleştirmektedir" dedi.
Varikosel tanısında kullanılan ikinci yöntemin renkli doppler ultrasonografi olduğunu ifade eden Uzm. Dr. Köprü, "Fizik muayene sonucunda hastadaki varikoselin durumunun tayin edilebilmesi için renkli doppler ultrasonografi uygulanabildiği gibi fazla kilolu hastalarda daha net bir sonuç alabilmek için de renkli doppler ultrasonografi yöntemi uygulanmaktadır. Varikosel belirtileri gösterip fizik muayenede varikosel tespit edilemeyen hastalarda da bu yöntem uygulanmaktadır. Bununla beraber Amerikan Üroloji Derneği’nin yaptığı açıklamaya göre fizik muayenede tespit edilemeyip yalnızca renkli doppler utrasonografi ile tespit edilen varikosel, klinik açıdan pek bir anlam taşımamaktadır. Bu sebeple hekimin görüşü büyük bir önem taşımaktadır. Renkli doppler utrasonografi yöntemi ameliyat kararının verilmesine yardımcı olmaktadır. Varikoselin çift veya tek taraflı olup olmadığının araştırılmasında da renkli doppler ultrasonografi yönteminden yararlanılmaktadır" diye konuştu.
Spermiogramın sperm sayısının ve kalitesinin ölçülmesini sağlayan testlerden biri olduğuna dikkati çeken Uzm. Dr. Burak Köprü, "Varikosel damarlarda anormal durumlara sebep olmakta ve sperm üretimini olumsuz yönde etkilemektedir. Spermiogram testi, fizik muayene ve renkli doppler ultrasonografi yöntemleriyle kanıtlanmış olan varikosel durumunda kullanılmaktadır. Varikoselin sperm üretimi üzerindeki etkilerinin saptanabilmesi için kullanılan bu yöntem, infertilite durumlarında da en çok yararlanılan testlerden bir tanesidir. Varikoselin teşhisinin yapılması için uygulanan ilk yöntem fizik muayene olsa da, varikoselin boyutunun saptanabilmesi ve tedavi aşamasına geçilebilmesi için genellikle bu yöntemlerin iki tanesi veya hepsi uygulanmaktadır" diyerek tanı yöntemleri hakkında bilgi verdi.
Testislerde meydana gelen sıcaklık yükselmesi ve toplardamarda bulunan kanın organa geri dönmesi sonrası varikosel rahatsızlığının vücuda etkilerini sıralayan Uzm. Dr. Burak Köprü, "Dolaşım yolları etkilenerek sperm üretiminde dengesizlikler meydana gelir. Sperm sayısını ve hareketliliğini olumsuz etkiler. Kromozal yapıya olumsuz etki ettiği için döllenme kapasitesi bozulur. Varikosel, kısırlık sebeplerinden biri olarak görüldüğü için ve kişide zaman zaman rahatsız edici ağrılara sebep olduğundan dolayı tedavi altına alınması gereken bir hastalıktır" dedi.
Testislerde bulunan sol atardamarın daha uzun olduğundan varisleşen damar uzunluğunun da fazla olduğuna dikkati çeken Dr. Köprü, "Dolayısıyla testisin sol tarafında varikosele rastlanılmasının sebebi bu durumdur. Ayrıca sol tarafta bulunan toplardamarın kapakçık bakımından yetersiz olması bir başka nedenidir. Sol tarafta kan basıncı daha yüksek olduğu için kanın geri gönderilmesi evresinde zorluklar meydana gelir" diye konuştu.
Varikosel ameliyatının kısa süreli ameliyatlardan olduğunun ve ameliyat sırasında bir komplikasyon oluşma ihtimalinin oldukça düşük olduğunun altını çizen Dr. Köprü, "Ameliyat genel anestezi altında uygulanmaktadır. Varikosel ameliyatı sol kasık bölgesine 2 santimetre uzunluğunda bir kesi yapılması ile başlamaktadır. Bu bölgede bulunan cilt katları açıldıktan sonra spermatik korda ulaşılmaktadır. Bu kısmın da açılmasının ardından varikoz venlerine ulaşılmaktadır. Burada bulunan damarlar büyük bir dikkatle ve özenle ayrılmaktadır. Bu işlem mikro cerrahi yöntemiyle uygulanan varikosel ameliyatları için geçerli olmaktadır. Varikosel tedavisinde kullanılan mikro cerrahi yöntemi ile damarların daha net olarak tanınması ve testisi besleyen damarların daha dikkatli bir şekilde korunmasını sağlar. Ameliyatın öncesinde ve 3. ile 6. ayları arasında spermiogram testleri yapılarak ameliyat öncesi ve ameliyat sonrası farklar saptanabilmektedir. Bunun yanında hastanın şikâyetlerinin sona erip ermemesi de ameliyatın başarısını gösteren noktalar arasında yer almaktadır" şeklinde konuştu.
Uzm. Dr. Burak Köprü, varikosel ameliyatı sonrası dönem içinse şunları söyledi:
"Varikosel ameliyatı sonrasında hasta genellikle aynı gün taburcu edilmektedir. Mikro cerrahi yöntemiyle yapılan varikosel ameliyatlarında ağrı çok az olmaktadır. Ağrının artması durumunda hekim tarafından önerilen ağrı kesiciler alınarak ağrının kontrolü kolay bir şekilde sağlanabilmektedir. Mikro cerrahi ile yapılan varikosel ameliyatlarında genellikle estetik dikiş yöntemi kullanılmakta ve dikişlerin alınmasına gerek kalmamaktadır. Ameliyat sonrası iz kalma olasılığı da bu şekilde oldukça düşmektedir. Varikosel ameliyatı sonrasındaki ilk 2-3 gün içerisinde hastaların fiziksel olarak kendilerini zorlamaması ve ağır kaldırmaması gerekmektedir. Bunun dışında kişiler günlük hayatına rahat bir şekilde devam edebilmektedir. Varikosel ameliyatı sonrasında sperm üretiminin yaklaşık yüzde 80 oranında düzeldiği görülmektedir. Bu oranın arttırılabilmesi için uzman hekim gerekli gördüğü takdirde ilaç kullanımı önerebilmektedir. Varikosel ameliyatının sonuçları ve ameliyatın başarısı yaklaşık bir yıl içerinde kendini göstermektedir."