Eros artık bizim için aşk okunu fırlatan aşk tanrısı değil.
Eros deyince hepimiz kırmızıyı hatırlayacağız. Ama aşkın, kalbin değil, kanın kırmızısı.
İşkencenin rengini hatırlayacağız.
Eros, İstanbul'da bir sitede yaşayan kediydi.
Sevenleri, bakanları vardı. Sevildiğini bilerek o da insanı çok severdi. İnsan görünce kaçmaz, koşarak gidip kendini sevdirirdi. Diğer bütün evcil hayvanlar gibi...
Sevildiği, güvende olduğu apartmana girip çıkardı. Zararsızca.
Zaten nasıl bir zararı dokunabilir ki?
Son girişinde ruhu ağır hasta, kafası fena halde sakat birisine denk geldi. Önce asansörde görüp tekmeledi, kaçıp gidince peşinden koşup ağır şiddet uygulayarak Erosu öldürdü. Bilerek, isteyerek.
Aslında kapıdan koşarak çıkıp gidecekti can havliyle. Fırsatı olmadı.
Tüm bu şiddet kameralarla kayıt edildi. Herkes izledi. Adamın içinden çıkan şeytanı hepimiz dehşetle izledik.
Kamera kaydı olması iyiydi. Suç kesindi. Ceza da kesin olacaktı. Bu sefer tamamdı. Yani en azından bir cani cezasını çekecekti.
Öyle olmadı.
Videosuyla hiçbir şüpheye yer bırakmayan öldürme olayı, indirim aldı. Cezada indirim. İyi hal.
Şahıs kendini nasıl savunmuş peki?
Çok sevgili eşi o gün bir daha çocuklarının olamayacağını söylemiş, o da o kadar yıkılmış ki kendini sokaklara vurmuş.
O derdiyle doluyken bir anda karşısına çıkan kediyi görüp çocuğunun olamayacağı aklına gelmiş ve hunharca kovalamış.
Nasıl? Çok iyi değil mi? Çok iyi çalışılmış, bir adamın çocuğunun olamayacağını öğrenmesi ve erkeklik gururunu yıkılması üzerine şahane bir savunma. Resmen Hollywood film senaryosu.
Ama davayı gören hakim inanmış. İyi haldir bu deyip, indirim de uygulamış. Bir daha da yaparsan içeri girersin bak ona göre diyerek kendisini yolcu etmiş.
İşte bu kadar.
Eros'un kanı apartmanın duvarında kaldı.
Silindi, temizlendi ama hiç çıkmayacak aslında. O kan o duvarda sonsuza dek kalacak.
Peki.
O asansörde bir çocuk olsaydı? Yaramaz bir çocuk. Adama tekme atsaydı. Olur ya, çocuk bu.
O zaman bu şahsın savunmasında "sonrasını hatırlamıyorum, kendimi kaybetmişim" dediğini de göz önünde bulundurursak, o çocuğa ne olurdu?
Yani sinir, öfke, göz dönmesi insan hayvan fark eder mi? Bence etmez. O çocuk da tekmelenerek ölebilir miydi?
O çocuğun da kafası duvarda vurula vurula ezilir miydi?
Hakimin bakış açısına göre, adamcağız çocuğu olmayacağını öğrendiği için bunu anlayışla karşılardı. Ve yine iyi hal verirdi.
Öyle değil mi?
Bu olay İtalya'da yaşanmış olsaydı ne olacaktı biliyor musunuz?
Ertelemesiz 18 ay hapis ve 15 bin euro ceza alacaktı.
Ve birçok medeni ülkede benzer cezalar olacaktı.
Bizimse apartmanın duvarında Eros'un kanı asılı kaldı.