Bu sıradan bir olay değildir. Neredeyse 200 yıllık kadim bir yönetim sisteminin değişikliği gerçekleşti. Köklü ve tarihi bir değişimden bahsediyoruz. Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın deyimiyle sivil siyaset ilk kez sistem değiştirdi. Başbakan Sayın Yıldırım kimse kaybetmedi Türkiye kazandı diyerek farklı bir doğruluğa değinse de aslında kaybedenler var. Örneğin vesayetçi düşüncenin arkasında duranların artık kaybettiğini söylememiz gerekiyor. CHP, eğer halka uzak olan mantalitesini değiştirmez ise kaybedecek ve belki de siyasi olarak yok olacak. CHP’nin bu yüzden mutlaka köklü bir değişime gitmesi gerekiyor. Bunun farkındalar ve bunun telaşını yaşıyorlar. Türkiye’de artık siyaseten kazanabilmek için en az %50,1 almak gerekiyor. Tüm siyasi partilerin buna göre hedef koyup, strateji belirlemeleri gerekiyor.
Referandum sonuçlarını iyi okumak gerekiyor. Aslında herkese bir mesaj var. Bugüne kadar tartışılan Taban mı yoksa Tavan siyaseti mi sorusunun cevabı değişmiştir. Artık eski siyasi yöntemler bitmiştir. Bundan sonra yapılacak ilk seçimlerde adeta bir garson siyaseti gerekecek. Siyasetçilerin tabana yönelmesi şart oldu. Millete gidilecek, samimi olunacak, halk dinlenecek. Kazanmak için bütün bunlar çok önemli olmuştur. Doğal ve kendi olan siyasetçilerin prim yapacağı bir döneme başlıyoruz. Hattı zatında referandumda verilen Hayır oylarının bir kısmı naçizane düşünceme göre sisteme karşı değil belki de bazı siyasetçilere, siyasi tutumlara veya siyasi duruşlara karşı da verilmiş olabilir. Artık Halkın daha belirleyici ve etkin olduğu siyasi süreç başlıyor. Bu arada siyasi parti ve seçim yasalarında değişikliğe gidilebilir. Örneğin dar bölge seçim sistemi ve seçim barajlarının kaldırılması gibi değişikler söz konusu olabilir. Ayrıca zaten Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin hayata geçebilmesi için 6 ay zarfında gerekli uyum yasalarının da çıkartılması gerekiyor. Muhafazakâr, demokrat, uyumlu, üretken ve samimi siyasetçilerin prim yapacağı bir ortam oluşacak görünüyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın artık patinaj olmayacak sözlerinde bu ve benzeri detaylar olabilir. Bu süre zarfında partili Cumhurbaşkanlığına da onay çıkmasıyla Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın AK Parti Genel Başkanlığına gelmesi beklenebilir. AK Parti’de kongre takvimi dâhilinde Sayın Erdoğan’ın Genel Başkanlığa aday olması (veya gösterilmesi) mümkündür. Ardından doğal olarak parti yönetiminde ve hükümette Sayın Cumhurbaşkanımızın takdiri ile değişiklikler olabilir. Tabi bütün bunlar olağan öngörüler. Bekleyip hep birlikte göreceğiz.
Referandumda evet diyenler ve hayır diyenler arasında kendi içinde bile farklı nedenler olabilir. Sonuçlara baktığımızda Ege, Akdeniz ve Trakya bölgelerinin hayır dediğini, Doğu, Güneydoğu, İç Anadolu ve Karadeniz bölgelerinin Evet dediğini, Marmara bölgesinin ise ortada olduğunu görüyoruz. Ege ve Trakya niye hayır dedi, Güneydoğu’da evetler niçin arttı, Karadeniz ile Doğu’nun farklı Evet nedenleri, konuşulup, tartışılmalı. AK Parti ile MHP arasındaki bundan sonraki süreç istişare edilmelidir. Referandum sonrasında AK Parti ile MHP arasında çıkabilecek en ufak gerginlik her iki partiye de zarar verir. Bu aşamadan sonra herkesin açıklamalarına dikkat etmesi de gerekir. Ayrıca kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı söz ve davranışlar herkese zarar verir. Gerginlik politikaları yerine uyumlu ve birleştirici olan politikalar tercih edilecektir. Kaldı ki; referandum sonrasında liderlerin yaptığı açıklamaların bu yönde olmuştur. Siyasi partilerin yeni söylemlere, yeni şeylere ve yeni adaylara ihtiyacı olabilir. Halk yeni bir beklentiler içinde olabilir. Bunların karşılanması bu süreçte avantaj olacaktır diye düşünüyorum. Kaldı ki; referandumda halkın katılım oranı %87 ile çok yüksek sayılabilecek bir orana gelmiştir. Bu gayet güzel bir şeydir zira halkın siyasi ilgisinin artığını gösterir. Halk siyasetçiden soğur, güvenini azaltırsa seçimlere katılım oranını düşürebilir. Siyasilerin bunu bilmesi ve bunun için gerekenleri yapması beklenir. Yeni Türkiye hayırlı ve uğurlu olsun.