Geçen gün birkaç arkadaşla yaşamsal konular üzerine konuşurken konu , kadınların titizliği ve ev temizliğine kaydı.. Kadınların bu konudaki abartılı davrandıklarına, gereksiz gerilim yarattıklarına kadar geldi...Bu sohbette erkek arkadaşlar da vardı... Elbette bir erkek gözüyle düşünceleri farklı olmakla haklı tarafları da vardı... Mesela yaşadığımız coğrafyada kemikleşmiş ve yıkılması o denli zor yerleşiklerimiz var ki, her evde bir misafir odası mutlaka, misafire özel, olmazsa olmazımiz... Üstü örtülmüş koltuklar, misafire özel takımlar, misafir terlikleri vb...
Bu durum bizim hem şikayet ettiğimiz hem de vazgeçmeyecegimiz sadece bir olgu..Öte yandan titizlik derecesindeki temizlik takıntıları ,aile bireylerini rahatsız edecek derecede bir başka olgu.. Oysaki evlerimiz bizim en rahat etmemiz gereken , kasılmaya lüzum duymadan yaşayacağımız alanlardır...
Bu alanlarda , eşyaya anlamsız hizmet edip insanları gereksizce bunaltmanın bir izahı yok.. Modern çağdayız ,diyip konuşmaya başlayan hemcinslerim de ne yazık ki yukarıda saydığım olgulardan vazgeçmek şöyle dursun , ardından bir kamyon dolusu şikayet üzerine şikayet..Gerek sağlıkla ilgili olsun gerek kendilerine zaman ayıramama olsun..Yani teori ve pratik örtüşmüyor bu düzlemde...
O vakit ne yapılmalı, minimal yaşamak için yaşam alanlarıni genişletmek, gereksiz ve kullanılmayan eşyayi yok etmek, hayatin her alanında temizlik yapmak, hem bedeni hem de ruhu daha diri ve dinç tutar...
Takıntılı ve hastalıklı bir ev ortamı kimseyle huzur ve mutluluk vermez... Kaygısız ve tedirgin olmadan insanlar evlerinde ayaklarını uzatıp dingin bir günün tadını çıkarmali, kadınlarımiz da abartarak yaptıkları temizlik zamanlarının bir bölümünü kendilerine ayırarak ruhlarını doyurmalilar...
Popüler bir cümle,
Franz Kafka der ki, huzur mu istiyorsun, az eşya, az insan...