Evren ve müzik arasındaki köprü özel röportaj

Cengizhan Kaya

MUSAKE PRODUCTİON: EVREN ve MÜZİK ARASINDAKİ KÖPRÜ

GÜLNAZ YILMAZ OLGUNCAN VE İLKAY OLGUNCAN KİMDİR? BİZE KISACA KENDİNİZDEN BAHSEDER MİSİNİZ?

Biz gece gündüz birlikte olan, işte ve evde her anını paylaşan, sevgili dolu birer eş, profesyonel iş arkadaşı, birlikte çok eğlenebilen dost, her gün flört eden iki âşık, sanata kendini adamış sanatçılarız. İlkay Olguncan kanun sanatçısı, bestekâr ve aranjördür. Ayrıca Namaste isimli Fusion Jazz grubunun kurucusudur. Grubuyla aynı ismi taşıyan, tamamı kendi bestelerinden oluşan Namaste isimli albümünün repertuvarıyla fusion jazz konserleri vermektedir. Alanında virtüöz sanatçılarla çalışmaktadır. Global besteleriyle müziğin evrensel dilini yaşatmaktadır. Gülnaz Yılmaz Olguncan ses sanatçısı, şarkı sözü yazarı, ressam, editör ve yazardır. Kurduğu orkestrası ile popüler müzik konserleri vermektedir. Seslendirdiği şarkıları kendisi yazmaktadır. İngiltere, Japonya, Amerika, Azerbaycan gibi dünyanın birçok ülkesinde eserleri sergilenmiştir. Ayrıca dergilerde, gazetelerde spiritüalizm üzerine makaleleri yayınlanmaktadır. Yazılı, görsel ve işitsel sanat alanlarında çalışmalarını yürütmektedir.

MUSAKE PRODÜKSİYON ŞİRKETİNİ KURMA AMACINIZ NEDİR?

2020 yılında Samsun’dan İstanbul’a taşınıp albüm hazırlığına başladığımızda birçok müzik şirketinin kapısını çaldık. Hazırladığımız albümleri yayınlatmak istedik. Öncelikle adı duyulmuş prodüksiyon şirketleri albüm çalışmalarımızın niteliğine ve kalitesine bile bakma tenezzülünde bulunmadan bizleri geri çevirdi. Sebebi ilk albüm çalışmamızın olması, sosyal medya fenomenlerinin tavrında olmamız ve onların istediği alanlara hitap etmememizdi. Örneğin pop single çıkarıyorsanız bedeninizin belirli kısımlarını teşhir ederek video klip çekmelisiniz. Bunu söylemekten çekinmiyoruz, onlar uygulamaktan çekinmeli. Müziği sunmanın görselliğe ihtiyacı vardır, sahne Show ister, ancak sanatçının baskıyla kapalı giyinmesi ya da iç çamaşırıyla video klip çekmesi özgürlük değildir. Siz hiç İngiltere Kraliçesi’nin bedenini metalaştırdığını gördünüz mü? Sanatçı piyasadaki arza göre şekil alan haz nesnesi değildir. Sanatçının ne giyeceğini kendi seçebilmesi, nasıl davranacağını kendi belirlemesi özgürlüktür. Sanat başlı başına özgür düşüncenin sonucudur. Materyalizmin üzerinde, idealizmin yansımasıdır. Müziğin ne kadar ilahi bir amaca hizmet ettiğini bilmemenin verdiği cehalet diyebiliriz. Bir de belirli lobiler var, eğer onlardan değilseniz ve katılmayı da reddediyorsanız size şans tanımıyorlar. Onların istediği ise eserleriniz kaosa hizmet etmeli, egoizmi yansıtmalı, gelenek ve göreneklerimizi unutturmalı. Türkiye’de enstrümantal müzik hala belirli bir kesime hitap ediyor. Kaldı ki fusion jazz dinleyicisi de minimum düzeyde. O kadar emek verilmiş, 40 yıllık müzikal birikim içeren bestelerin geri çevrilmesini çok iyi anlıyoruz. Fenomen isimlerin üstünden rant sağlandığı için artık müzik dünyasında her şey parayla ilerliyor. Sosyal medyada ön plana çıkmış bir kişi single çıkarsa, sese, müziğe bakmaksızın tanınmış prodüksiyon şirketleri kapısını açacaktır. Çünkü ne kadar tıklanma o kadar para demek. Tüm bunların yanında bizi kabul eden prodüksiyon şirketleri ise eserlerimizi emek vermeden sahiplenmeye kalktılar. Sadece dijital platformlarda yayınlama hizmeti için eserimizden elde edilen gelirin %90’ını kendilerine alacakları, %10’unu bize verecekleri sözleşmeleri önümüze koydular. Ayrıca yaptırımı çok ağır maddeler içeren sözleşmelere göre, prodüksiyon şirketi izin vermeden sahneye dahi çıkamazsınız. Çoğu sanatçılar incelemeden bu sözleşmeleri imzalıyorlar ve mağdur oluyorlar. Bazılarının ise tanınmak için başka çaresi kalmıyor. Ancak avukatımız bize sunulan sözleşmelerin her maddesi üzerinde tek tek titizlikle çalıştı. Her iki tarafı da koruyan etik ilkeler çerçevesinde sözleşmeleri iyileştirdi. Sanatçı ve prodüksiyon şirketimiz arasında gelir payını %50 - %50 şeklinde düzenledi. Bizimle çalışacak sanatçılar için büyük esneklik sağlandı. Sanatçılar gönül rahatlığıyla müziğini icra edebilsinler istedik. Biz de tüm bu deneyimlerimizi başka sanatçıların yaşamaması ve mağdur olmamaları için elimizi taşın altına koyarak İstanbul Beyoğlu’nda Musake Prodüksiyon şirketimizi açtık. Hem kendi eserlerimizi, hem de bizimle çalışmak isteyen sanatçıların eserlerini tüm dijital platformlarda yayınlamak üzere yolculuğa çıkmış bulunduk.

YARATICI HEDEFLERİNE ULAŞMALARINA YARDIMCI OLMAK İÇİN SANATÇILARLA VEYA KURUMLARLA NASIL İŞBİRLİĞİ YAPIYORSUNUZ?

Musake Prodüksiyon olarak hizmetlerimizi üç kategoriye ayırıyoruz;

Sanatçılar için müzik prodüksiyonu

Reklam, film, oyun endüstrisi, spor kulüpleri için müzik prodüksiyonu

Etkinlik ve organizasyon

Birinci kategoride; her zaman sanatçıya müziğiyle neyi başarmak istediğini sorarak işe başlarız. Proje vizyonunu anlamaya çalışırız. Böylece bu hedeflere ulaşmalarına yardımcı olacak öneriler veya fikirler sunabiliriz. İyi iletişim en önemlisidir. Müzik sektörünün trendlerini anlatırız. Örneğin şarkının duygusuna göre hangi enstrümanların kullanılması gerektiğini konuşuruz. Bir yapımcı şarkının hissinden de sorumludur. Eğer sanatçının kendisine ait söz ve müziği yoksa ve bizden talep ediyorsa; bize ait, hazırda olan şarkılarımızdan dinletiriz, seçim tercihini kendisine bırakırız. Veya içinde olmak istediği duyguya yönelik söz ve müzik çalışması yaparız. Sanatçının sadece mırıldanarak dahi yaptığı bir bestesi varsa ve düzenleme istiyorsa, bu bestenin aranje edilmesi, ara nağmesi, notaya yazılımı konusunda yardımcı oluruz. Şarkının altyapısının oluşturulmasından, canlı enstrümanların kayıtları, ses mühendislerimizin eşliğinde vokal okumaları, edit, autotune ayarları, mixing, mastering aşamalarına varana kadar birlikte çalışırız. Daha sonra şarkıyı Spotifiy, Apple Music, Amazon Music gibi tüm dijital platformlarda yayınlarız, şarkının dağıtımını yaparız. Türkiye’nin en büyük dinleyici kitlesine sahip, resmi yayın platformu olan NetD müzik kanalında sanatçının video klibini paylaşırız, şarkının ve sanatçının tanıtılmasını sağlarız. Ayrıca birçok sanatçılarla çalışmalarımıza başlamış bulunmaktayız.

İkinci kategoride reklam ajansları, markalar, film yapım şirketleri, video oyun stüdyoları, spor kulüpleri için orijinal müzik üretimi ve prodüksiyonu sunmaktayız. Spesifik olarak ihtiyaçları ve beklentileri karşılıyoruz. Evrene ve insana uyumlu frekanslarla hazırladığımız bir marka tanıtım müziği halka ulaştığında hem pozitif duyguları uyandırırken, hem de markanın tanınmasında, bilinirliğinin artmasında ispatlanmış etkiler yapmaktadır. Pozitif duygular markaya karşı bağlılık oluşturmaktadır. Müziğimiz halka ulaşan mesajı güçlendirmekte ve o markanın kalabalığın arasından sıyrılıp fark edilmesini kolaylaştırmaktadır. Böylelikle çalıştığımız kurum amacına ulaşmış olmaktadır. Reklamlarda firma imajı ve marka bağlılığının oluşmasında müzik en ikna edici unsurdur. Çünkü müzik insanlar üzerinde duygusal etki bırakır ve insan duygusal varlıktır. Örneğin spor kulüplerinin marşlarının introsunda daha evvel hiçbir marşta kullanılmayan kadim kültürlere ait boru sesi kullanmaktayız. Çünkü boruların üflenmesiyle atmosferde irade, umut, uğur, huzur, birlik, cesaret gibi olumlu nitelikler ve duygular artar. Bu olumlu duyguların saha genelinde hissedilmesini sağlıyoruz. Marş sahada ne kadar tekrar edilirse frekansı o kadar yayılır ve hafızaya yer eder. Akılda kalıcılıkla, kalple bağlantıyı birlikte kullandığımızda başarıyı yakalıyoruz.

Üçüncü kategoriye gelince bir müzik yapımcısı için en önemli beceri organizasyondur. Bu enstrüman kaydederken tüm müzisyenleri bir araya getirmekle başlar, stüdyodan sahne arkası ekibe ve sahneye kadar devam eder. Biz bireysel ve kurumsal müzik organizasyonlarında, organizasyonu başından, sonuna kadar takip eden tecrübeli kadromuz ile unutulmaz anlar yaşatmak için çalışmaktayız. Teknik ekip, sahne kurulumu, ses, ışık sistemlerimizle talepleri tam kapasite karşılamaktayız. Seçkin müzisyenlerden oluşan orkestramızla açılış, kokteyl, lansman, davet, dj, fasıl grupları, konser etkinlikleri ve sanatçı organizasyonları yapmaktayız. Deneyimli ekibimizle gerçekleştirdiğimiz organizasyon ve etkinliklerde müzisyenleri ve sanatçıları müzikseverlerle buluşturmaya devam etmekteyiz.

KARİYERİNİZDE ZOR ZAMANLAR YAŞADINIZ MI, YAŞADIYSANIZ BUNLARI NASIL ATLATTINIZ?

Elbette, başarıya dikensiz yoldan gidilmez. Hem maddi, hem manevi olarak birçok mücadeleler verdik ancak hiç vazgeçmedik. Yolumuza taş koyanlar oldu ki taş en yakından gelir. Ne kadar ilerlersek o kadar yalnız kaldık diyebiliriz. Başarılı olduğumuzda sevincimizi yakınlarımızla paylaşacağız zannederken, yüzümüze gülenler ne zaman dibi bulacağız diye beklediler. Yakınımız sandığımız insanlar tek tek hayatımızdan düştüler. Çünkü arkadaşlarınız, akrabalarınız sizin iyi olmanızı isterler ama onlardan daha iyi olmanızı değil. Zamanla biz de anladık ünlü sanatçılar neden yalnız kalıyorlar. Yani tecrübeliden erdemlisi yoktur. Sanatımız için kadrolu işimizi, doğup büyüdüğümüz şehri bırakıp İstanbul’a yerleştik. Garanti olarak gördüğümüz düzenimizi alt üst edip her şeye sıfırdan başladık. Ne yukarılarda adamımız vardı, ne mirasımız, ne desteğimiz ne de tanıdığımız. Yetenek, çaba, sıkı çalışma ve birbirimize olan bağlılığımızla her şeyin üstesinden geldik. Her işimizi birbirimize destek olarak en ince ayrıntısına varana kadar kendimiz yaptık. Çok küçük ayrıntı ama şirketimizin kartvizitinin logosuna varana kadar tasarımı bize aittir. Klip çekilecekse hem makyöz oluruz, hem stilist, hem yönetmen, hem de söz ve besteyi yapan. İşin mutfağında da biz varız, ön planında da. Kendimizi çok yönlü yetiştirdik. Ferrari’sini satan bilge misali arabamızı satıp albüm yaptık. Elimizde ne kadar birikimimiz, altınımız varsa sanata yatırdık. Bir de şu var, ticarette yatırım yaptığın ürünün mutlaka az ya da çok geri dönüşü vardır, sanatta yarattığın eserin maddi bir değeri olacak diye bekleyemezsin, hiç maddi kazanç sağlamayabilirsin de. Gerçek sanatçının amacı eserini ortaya çıkarıp kendini gerçekleştirmektir. Tıpkı Maslow’un ihtiyaçlar piramidindeki en son basamağa çıkmışız gibi hissederiz. Bu basamak kişinin potansiyelini keşfettiği alandır. Bilgi, beceri ve yeteneklerimizi tamamen ortaya koyamadığımızı düşünüyorsak, kendimizi büyük bir boşluk hissederiz. Biz manevi dünyamıza çok önem verir ve evrenin işaretlerini okuruz. Örneğin bir rüyayla yola çıkıp, kredi çekip Galatasaray Spor Kulübü için marş yapmıştık. Marşımızı Galatasaray’a hediye edip 2 yıl kredi taksiti ödedik. Çünkü kulübün elinde onlarca marş varken, bizi tanımıyorlarken, tam da marş yarışması düzenleyecekken bizim marşımızı resmi sözleşme ile alıp yayınlaması bizim için paha biçilemez duygu idi. Orada yeteneğimize ve kalbimizin sesine güvenmemiz gerektiğini anlamış olduk. Akabinde kendimize o kadar inandık ki, TRT ve Ortahisar Belediyesi’nin düzenlediği Trabzonspor Marşı beste yarışmasına katıldık. Yarışmada 380 eser arasında bizim marşımız Türkiye birincisi seçildi. Birinci olduğumuz için birçok hakarete ve saldırıya da maruz kaldık, üzüntüden günlerce uyuyamadık. Hiçbir başarı cezasız kalmazmış, bunu da yaşadık.

Böyle bir düzende insanlar sanattan ticaret yaparken biz sanat uğruna yaşıyoruz. Eğer çalışkansan karnını bir şekilde doyurursun ancak potansiyelini ortaya çıkaramadan ölürsen beyhude yaşamışsın demektir. Hayatın sırrını çözmek kişinin kendisini tanımasıdır. Biz kendimizi tanıma yolunda sanatla yürüyoruz, bedeli neyse alnımızın akıyla ödedik.

HEM SANATÇI HEM DE MÜZİK YAPIMCISI OLARAK GÜNÜMÜZDEKİ MÜZİĞE KARŞI BAKIŞ AÇINIZ VE TAVSİYELERİNİZ NELERDİR?

İnternet ve teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte, müzik üretmek ve paylaşmak artık çok kolay hale geldi. Bu, hem müzik yapmak isteyen amatörler için, hem de profesyoneller için daha fazla fırsat yarattı. Her gün yüzlerce sanatçı albümlerini yayınlamaya başladı. Ama arz talepten fazla, albüm yayınlayıp da hiç dinlenmeyen çok büyük bir yüzde var. Dijital platformlarda yayınlanan müzikler, dünya geneline hızlı bir şekilde yayıldı. Hızla ulaşılabilirlik, dinleyicilerle iletişim kurma, iş birliği yapma, profesyonelleşme olanakları, sosyal medyada tanınmak, teknolojinin kolaylık sağlaması açısından harika bir dönemdeyiz. Ancak aynı zamanda bu durum üretkenliğin azalmasına ve müzik kalitesinin de düşmesine neden oldu. Artık yeni eser yaratmada sıkıntılar oluşuyor, yayınlanan müzikler hemen unutuluyor ve maalesef kalıcı olmuyor. Çünkü kimse uzun vadedeki kalıcılığı önemsemiyor, günü kurtarmayı düşünüyor. Bu yüzden sanatçılar sahneye çıktığında hala sevilen eski şarkılardan repertuvar yapıyor. Hız bize sabırsızlığı da beraberinde getirdi. Örneğin eski şarkılarda intro, ara nağme vardır. Şimdiki şarkılarda intro olmadan, şarkıya sözle başlanıyor, şarkılar müziğin ruhuna ulaşmadan yüzeysel olarak hissediliyor. Çünkü insanlar otuz saniye intro dinlemeye dahi tahammül edemiyor, hemen şarkı sözünü duymak istiyor. Tıpkı fast food ile doymak gibi… Her şey hızlı, her şeye anında ulaşılıyor, çeşitlilik fazla ama ruh yok. Tam olarak bir Kızılderili hikâyesinde geçen “çok hızlı gittik, ruhlarımız geride kaldı” sözünü yaşıyoruz. Gençliği düşünmeye yönlendiren şarkı sözleri yazılmıyor, argo kelimelerle, yabancı sözlere özentilik var. Melodik varyantların kullanımında bilinçsizlik, yabancı ve yerli figürlerin sentezinde uyumsuzluk görülmekte. Şu an müzik dünyası bir geçiş sürecinde. Pop müzik dönemi kapandı ama yeni dönem de henüz oturmadı. Çünkü gerek müzik dinleme alışkanlıklarının, gerekse tüketim kültürünün sosyal medya etkisiyle tamamen değiştiği bir dönemdeyiz. Bunun da olumlu – olumsuz birçok etkisiyle karşılaşacağız. Her şeyin başı eğitim, kendimizi müzik alanında ne kadar eğitirsek o kadar gelişiriz ve olumsuzlukların üstesinden gelebiliriz. Sanatçıların müziğin tüm bileşenlerinin dünyada moda olanını takip edip, sonrasında da kopyalamak yerine orijinal fikirler ve projeler üretmeleri gerekiyor. Sanatçılar kendi dilimizin, kültürümüzün motifleriyle, üzerine bilinç ekleyerek global eserler yaratmalılar. Deneyimleriyle kendi stillerini oluşturabilirler. Popülariteye ve kapitalizme kurban edilen bir kültür, dejenere olup değerini kaybetmeye mahkûmdur.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.