Günlerden, o geçmiş günlerden bir gün.
Elektronik ortamdan bir bildirim geldi.
Trafik cezası aldığıma dair.
E-Devlet üzerinden 'Nasıl bir kural ihlali yaptım, ne cezası aldım' diyerek araştırma yaptım.
Elektronik tebligat doğruydu.
Tutanaktaki iddiaya göre; trafiği tehlikeye atacak şekilde, birden fazla sağa, sola geçişler yapmışım, hani şu zaman zaman haberlere düşen kayıtlarda olduğu gibi arabalara makas ata ata gitmişim.
Cezanın suç içeriği böyle anlatılıyor.
Cezanın maddi içeriği ise 6 bin küsur TL para cezası.
30 yıllık otomobil sürücüsü olarak iki defa ceza yemişliğim vardır, birisi kemer takmayı unuttuğumdan, ikincisi arabayı park edilmemesi gereken yerde bıraktığımdan.
Bu gelen cezaya şaşırdım ama bir o kadar da bu cezanın içeriğine göre araç kullanmadığımı, kullanmayacağımı bilecek kadar da bilince sahibim.
Yani, cezanın içeriğinde trafik ihlali suçunu işle deseler, işleyemem.
Neyse uzun lafın kısası ceza tutanağını iyice okudum, yer konumuna baktım, saatine baktım ve bu cezayı yazanın ya benim aracın plakasını bir sebeple hafızasına yazmış olduğunu ya da trafikte onun hiç hoşuna gitmeyen ama trafik kuralları dahilinde bir şeyi yapmış olduğumu düşündüm.
Suçu işlemediysem, eminsem, cezasını çekmek zorunda da değilim.
Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletidir!
İddia edebilirsiniz, şikayet edebilirsiniz ama iddianızı, şikayetinizi hukukun önünde delillendiremiyorsanız hukuktan, 'Benim canım öyle istiyor', 'Benim için öyle olmalı' diye beklentiniz olamaz.
Trafik cezalarına itiraz süresini kaçırmadan İzmir Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi'ne, ceza tutanağı ve itiraz dilekçemi yazdım ve verdim.
Mahkemeden, hukuktan tek şey istedim: "Cezanın delili varsa suçu kabul edip cezayı öderim, yoksa cezayı iptal edin, suçum yok."
Net!
Bu arada itiraz dilekçesi yazmadan önce ceza tutanağında o cezayı yazanın Fahri (Gönüllü) Trafik Müfettişi olduğunu öğrendim.
İsmi gizli olan, gizli kalması gereken gönüllü trafik müfettişi!
Belli ki, hukukta trafik cezalarının gizlilik ilkesiyle yazılamayacağını henüz öğrenememiş.
Belli ki, hukukta delilin yoksa yazdığın cezanın görevi suistimal olarak adlandırılacağını öğrenememiş.
Trafik Kanunu, Fahri Trafik Müfettişleri'ne "Gördüğünüze ceza yazın" de demiyor, "Görmeseniz de yazabilirsiniz" de demiyor.
Hukuk delil üzerine kuruludur!
Öyle olmasaydı Fahri Trafik Müfettişleri hakkında o kadar çok iddia, şikayet olurdu ki adliyelerde, Fahri Trafik Müfettişleri sürekli hukuki savunma yapıp yoruldukları için gönüllülükten istifa ederlerdi.
İzmir Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi, yasal süresi içinde incelediği itiraz dilekçeme bağlı olarak, işlediğim iddia edilen, iddia üzerine yazılan cezanın kanıtı olacak delil olmamasından dolayı Trafik Ceza Tutanağı'nın iptaline karar verdi.
İptal kararında, suçu ispatlayacak delil olmaması, anlık bir görgüye dayalı olması ihtimali ile hukuk dersi vererek!
Yani Fahri Trafik Müffettişi, senin görmüş olman ki görmediğine, göremeyeceğine adım gibi eminim ceza yazabilmen için yeterli değil.
Daha basit mantıkla şöyle anlatayım, dersini iyi öğrenmen için, ismi ve görevi birileri tarafından bilinen ama kanunen gizli olan tanıdığı Fahri Trafik Müffettişi'ne; senin, eşinin oğlunun, kızının, babanın, annenin, ablanın, kardeşinin, dayının plakasını verip ceza yazdırmış olsalar, sen de benim düşündüğümü düşünür, sen de benim yaptığımı yapardın.
Hukuk içinde 'Suçun delili nedir?' diye sorardın.
Hukuk herkese lazım!
Vesselam.