CHP'li Öztrak'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Merkez Yönetim Kurulu toplantımız devam ediyor. Bugün toplantımızın gündeminde; orman yangınlarını söndürme sürecinde, bir defa daha ortaya çıkan yönetim krizi, kontrolsüz göç ve kevgire dönen sınırlarımız, derinleşen ekonomik kriz ve yeniden zirve yapmaya başlayan salgın vardı.
Ülkede yaşanan yakıcı buhranı aşmak için, yapılması gerekenleri de toplantımızda tartıştık. Çocuklarımıza, yavrularımıza daha ilkokul sıralarındayken; “Tohumlar fidana, Fidanlar ağaca, Ağaçlar ormana dönmeli yurdumda” diye şarkılar öğretirdik. Ama ne yazık ki son iki haftada, doğaya can veren, toprağı örten, kurda kuşa, börtü böceğe ve türlü canlıya ev sahipliği yapan ormanlarımız, alevlere teslim oldu.
Daha doğrusu; beceriksizlikle, liyakatsizlikle, sorumsuzlukla alevlere teslim edildi. Bu son yangınlarda gördük ki, orman yangınlarıyla mücadele etmesi gereken yöneticiler, görevini layıkıyla yapmamış. Değişen iklim koşullarını, yeni riskleri dikkate alan, uzun vadeli bir, yangın Önleme Stratejisi hazırlamamış.
Yine gördük ki bölgemizdeki diğer ülkeler, havadan yangın söndürme işini, Yandaşlara ihale edilecek ticari bir iş olarak değil; kamu görevi olarak ele almışlar. Kendilerine ait, havadan yangın söndürme uçan filolarını, Devletin bünyesinde hazır etmişler. Burada bir yönetim ve organizasyon açığına izin vermemişler. Bizde ise kişisel egolar, devlet aklının önüne geçmiş. Tarım ve Orman Bakanı ihale şartnamesiyle oynamış. Sadece Türkiye’de değil, İsrail’de, Gürcistan’da yangınla mücadele eden, Türk Hava Kurumunun Ateş Kuşlarını, beş damacana eksik su atıyor diyerek, söndürme ihalelerine sokmamış. Elimizdeki uçakları, Etimesgut’ta öylece çürümeye terk ettirmiş. Ülkeyi 20 yıldır yöneten Erdoğan hükümetleri, Kendi itibarlarını parlatmak için 13 uçan saray alırken, Türk Hava Kurumunun uçaklarını hurdaya çıkarmış. Türk Hava Kurumunu borca batırmış, malını mülkünü de yandaşlara peşkeş çekmiş.
Milli servetimiz ormanlarımızı koruyacak, yangın söndürecek uçan araç ihtiyacını, düzensiz yıllık ihalelerle, eksik gedik teminlerle çözmeye çalışmışlar. Sonuç, karşımızda duran korkunç bilanço. 20 yılda yanan orman alanı, 10 günde yandı.
“Türkiye’yi uçuracak” denen, ucube tek adam vesayet rejiminin, Zamanında uçuracak uçak bulamamasının, milletimize maliyeti bu. Şu son tecrübe gösterdi ki, bunların “yangında ilk kurtarılacaklar” listesinde; Ormanlarımız yok. Tarlalarımız, bağ ve bahçelerimiz yok. Köylerimiz, evlerimiz yok. Erdoğan hükümetleri için, ne olursa olsun, ilk kurtarılacak şey cakaları… Sarayın sözde itibarı. Kendi beceriksizlikleri ve kifayetsizlikleri nedeniyle, yangın kontrolden çıktı.
Ama “Türkiye’ye Yardım!” yazan herkesi, şimdi suçlu ilan ettiler. Neden? Çünkü Erdoğan’a göre yardım istemek, “Türkiye’yi fakir fukara gösteriyormuş.” Ormanlarımız yandı, kül oldu. Bunlar hala işin cakasında… Yangının hemen başında; “Envanterimizde yangın söndürme uçağı yok” diyen, Kifayetsiz Tarım ve Orman Bakanı, dün çıktı, “Yunanistan’a uçak göndermeyi değerlendiriyoruz” dedi.
Beyefendinin kifayetsizliği yetmezmiş gibi, Bir de milletin aklıyla alay ediyor. Son marifetleri de, yangın bölgelerine gönüllüleri sokmamak. Gökyüzünde devletinin yangın uçağını, yeterli helikopterini göremediği için, binlerce gönüllü yurttaşımız, tırnağıyla toprak kazıdı. Avuçlarıyla su taşıdı, ormanına sahip çıktı. Gönüllü, kahraman evladımız Şahin Akdemir’i, genç yaşında alevlere kurban verdik. Biz bu gönüllülerimizin hepsine minnettarız. Ama Erdoğan bu cesur yüreklere teşekkür etmek yerine, Gönüllülerimize yasak getiriyor. Neden? Beceriksizlikleri ortaya çıkmasın, yetersizlikleri anlaşılmasın diye.
Biz bu yangında büyük çaba ve emek harcayan, orman işçilerimize, itfaiyecilerimize, gönüllülere, Mücadelenin tüm isimsiz kahramanlarına, bir kez daha şükranlarımızı sunuyoruz. Yangında yaşamını yitiren yurttaşlarımıza, Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır diliyoruz. Allah bir daha böyle acılarla Türkiye’yi sınamasın. Hele bu beceriksiz hükümet iş başındayken hiç sınamasın. Ne yazık ki Erdoğan Şahsım Hükümeti elinde, ülkemizde gün geçmiyor ki, yeni bir skandal patlamasın, yeni bir felaket yaşanmasın. Artık şunu hepimiz öğrendik. 20 yıldır ülkeyi yönetenlerin sevdiği tek yeşil var. O da doların yeşili. İşte maden için talan edilen Kaz Dağları’nın hali ortada… Taş ocağı ve HES için perişan edilen Karadeniz yaylalarının hali ortada. Ormanın dirisine saygısı olmayanların, ormanın ölüsüne saygısı olur mu? Elbette olmaz. O nedenle yanan ormanların, Erdoğan tarafından imara açılmaması için, hepimiz azami dikkati göstereceğiz. Sayın Genel Başkanımız bu mücadelede, önderlik yapacağına zaten söz verdi. Ama bu konuda toplumsal hassasiyetimizi de, hiç gevşemeden, en üst seviyede tutmalıyız.
2007’de Muğla Milas’ta Güvercinlik koyunda yangın çıktı. Ardından da yangın olan alana üç tane otel konduruldu. Ne Anayasa dinlendi, ne de vicdan? Peki, o dönemde Muğla Orman Bölge Müdürü kim? Bugün Orman Genel Müdürlüğünün helikopterine binip, yanan ormanları inceleyen AK Parti Antalya Milletvekili.
Kuzu kurda, ormanlarımız da bunların rant iştahına emanet edilemez. Kısa dönemde takipçisi olacağımız diğer bir husus. Zararların eksiksiz tazmini. Bu işler öyle, felaketzedelerle pazarlık yaparak olmaz. Kim, yangında ne kaybettiyse, Tastamam kendilerine geri verilmesi gerekir. Yanan bölgelerin demografik yapısının değişmemesi için, Muğla’nın köylerinde ve Toroslarda yaşayan yurttaşlarımızı, Ata yurtlarında tutmak için, her tedbir mutlaka alınmalıdır. Bu dönemde bir çağrımız da yurttaşlarımıza…
Özellikle Muğla, yerli turistin rağbet gösterdiği bir ilimiz. Yangın nedeniyle otel rezervasyonlarının iptal edildiğini öğreniyoruz. Ne olur, tatil planlarını değiştirmeyelim. Otel rezervasyonlarını iptal etmeyelim. Orta ve uzun dönemdeyse, çok daha zorlu görevler bizi bekliyor. İnşallah ilk seçimden sonra; Bunları yapmak da bize nasip olacak. Her şeyden önce; iklim değişikliği başta olmak üzere, artan yeni çevresel riskleri de dikkate alarak, ulusal orman yangınlarını önleme ve söndürme, Master Planını yapacağız.
Ormanlık alanlarımızın talan edilmesine asla müsaade etmeyeceğiz. İklim değişikliği, ne yazık ki önümüzdeki yılların en büyük sorunlarından biri olacak. Ranta, taşa, betona ve borca dayalı büyüme modelini değiştireceğiz. Yeşil Mutabakat’a uyum, Paris İklim Değişikliği Anlaşması’na taraf olma konusunda, Gereken siyasi iradeyi göstereceğiz. Orman yangınlarında kullanılacak uçan araç envanterini, kamucu bir yaklaşımla oluşturacağız. Uçakların bakım ve idame görevini, Türk Hava Kuvvetleri’yle, Türk Hava Kurumu’nun işbirliğine bırakacağız. Bu söndürme filosunda helikopter-uçak dengesiyle, bölgelerin uçan araç dağılımındaki dengesine dikkat edeceğiz. İklim değişikliğini sadece orman varlığımız için değil, gıda güvenliğimiz açısından da çok önemli bir risk. Kuraklık, düzensiz yağış ve seller gıda güvenliğimizi tehdit ediyor.
Nitekim bu sene ciddi bir kuraklıkla karşı karşıyayız. Kuraklık nedeniyle, Orta Anadolu’da buğday ve arpa üretiminde, verim kaybının yüzde 50 den fazla olacağı tahmin ediliyor. Peki, hükümet her yıl artan kuraklık riskiyle ilgili olarak, bugüne kadar ne yaptı? Allah var. 2017’de Kuraklık Yönetimiyle ilgili olarak, beş yıllık bir eylem planı hazırlamış. Ama o gün bugündür plan var, eylem yok. Ekonomi, sınırlı kaynakları en etkin ve verimli şekilde kullanma bilimidir. Bir tercih yaptığınızda, diğer tüm tercihlerden, tüm seçeneklerden vazgeçmiş olursunuz. Şatafatınız için 13 uçak alırsanız, yangın söndürmek için alınacak uçaklardan vazgeçersiniz.
Yine sınırlı kaynakları, Talan İstanbul Projesine aktarmaya kalkarsanız, gıda güvenliği için son derece önemli olan, sulama projelerinden vazgeçmek zorunda kalırsınız. Erdoğan 20 yıldır ülkeyi yönetiyor. Ama Güneydoğu Anadolu Projesi 20 yıldır bitmedi. 2019’da biteceği sözünü verdiler. Hala bitiremediler. Bu projeye göre, 18 milyon dönüm tarım alanının sulaması hedeflenirken, ancak 7 milyon dönüm arazi sulanabildi. Gerçekleşme, hedefin neredeyse üçte birinde kaldı. Konya Ovası Projesi deseniz o da evlere şenlik. Eylem planları, master planlar havalarda uçuşuyor. Ama Konyalı çiftçilerimizin çoğu su bekliyor, Güney Doğu Bölgemiz, Konya ovamız kuraklıkta kavruluyor.