Kayyum bugün iktidarın göbek adı haline gelmiştir. Kişi hak ve özgürlüklerini, basın ve mülkiyet özgürlüğünü hiçe sayarak hukuku rafa kaldıranlar, OHAL adı altında faşizmin uygulamalarını yapıyor.
ÜLKEYİ BÖLÜNMENİN EŞİĞİNE SÜRÜKLEDİLER
“400 vekil verin, sulh içinde bu iş çözülsün” diyenler, bugün milleti Başbakanın ağzından “Başkanlık gelmezse ülke bölünebilir” diye tehdit ediyor, muhalif basının kapısına kilit vurmaya kalkıyor. Aslında Başkanlık gelirse ülke bölünür. Bölünme noktasına getiren de bu iktidardır. Açıkça görüldü ki Türkiye, ülkede adaleti, can ve mal güvenliğini, iş ve yaşam hakkını çökertenlerin tehditleriyle, baskınlarıyla düzlüğe çıkamaz.
KANUNLA YAPILAMAYAN KHK İLE YAPILIYOR
7 Haziran’da seçim sonucunu beğenmeyip Meclis’e erken seçim darbesi yapanlar, demokrasi yoluyla gelmiş olan rektörleri tanımadı. Rektör seçimini iptal edip atama usulünü 18 Ağustos’ta bir geceyarısı önergesiyle getirmeye kalktılar, direndik. Şimdi kanunla yapamadıkları darbeyi KHK ile yaptılar. Her şeyi tek kişiye bağlayarak bu ülkeyi yönetemezsiniz. Kaldı ki bu kişi sürekli hata yapan ve ağır kusurları olan bir Cumhurbaşkanıdır. O Cumhurbaşkanı ki, çıkıp "bizi aldattılar ve kandırdılar" deyip, Allah'tan ve milletten af dileyendir. Devlet, darbe bahanesiyle Meclisi fiilen yok sayan, demokrasiyi çökerten, Başkanlık uğruna ekonomiyi, özgürlükleri uçuruma sürükleyen bir partinin elinde açıkça faşizme götürülmektedir.
ANCAK MUSA KART'IN KARİKATÜRÜNE KONU OLURSUNUZ
Yıllarca bu faşizme karşı duran her kesimi, yıllarca mücadele ettikleri FETÖ ve PKK terörüyle ilişkilendirmeye çalışmak, en hafif tabiriyle ahlak yoksunluğudur. "Cumhuriyet"in yönetimini ve yazarlarını FETÖ ve PKK terörüyle bağlantılı sayma iddiası tam bir safsatadır. Bu yaşananlar ancak Musa Kart’ın çizeceği yeni karikatürün konusu olur. “Cumhuriyet” gibi asırlık gazeteleri, faili meçhullere yazarlarını kurban vermiş bir mücadele organını darbe ve terörle anma gafleti, Başkanlık uğruna söylenebilecek yalanların ve çarpıtmanın kara bir mizahıdır.
15 TEMMUZ DARBECİLERİ İÇERİDE SEVİNİYOR
Üniversite rektörlerini yok sayan, akademisyenlerin oyunu çöpe atanlar mı bize demokrasiden bahsedecek? Daha önce solcu, Atatürkçü, milliyetçi ve muhalif aydınları FETÖcüler içeri atıyordu, şimdi bayrağı AKP iktidarı devraldı. 15 Temmuz darbecileri, OHAL faşizmi altında yapılanları duydukça yattığı yerden seviniyordur. Onların başaramadığı darbeyi şimdi iktidar sürdürüyor.
DARBELERDEN DARBE Mİ BEĞENECEĞİZ, ASLA İZİN VERMEYİZ
Türkiye, bu iktidarın eliyle darbelerden darbe beğenmeye mecbur bırakılmak isteniyor. Terör saldırılarına bizi alıştırmaya kalkanlara karşı “alışmadık, alışmayacağız” demiştik. Şimdi basın ve üniversite özgürlüğüne, demokratik haklarımızın elimizden bir bir alınmasına karşı da tüm demokrasi güçlerinin birleşme zamanıdır. Tüm muhalifleri terörist ve darbeci diye yaftalamak, aynı kefeye koymak, bu iktidarın FETÖ’cülerden edindiği huydur, buna asla izin vermeyiz ve
vermeyeceğiz.
GERÇEKLERİ YAZMAK HABERCİLİKTİR, GERİSİ HALKLA İLİŞKİLERDİR
Bir kez daha alışmadık, alışmayacağız. Çünkü biliyoruz ki, basın gerçeklerin ve halkın sözcüsüdür; o sözcüler de susarsa Türkiye susar! Kimsenin yazamadığı gerçekleri yazabilmek gazeteciliktir, gerisi halkla ilişkiler ve reklam faaliyetidir. Türkiye’nin karamizahla ve yalana dolana dayalı bir Başkanlık reklamıyla yönetilmesine,ülkemizin uçurumun eşiğine getirilmesine izin vermeyeceğiz.