Ege Üniversitesi (EÜ) Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü 4. sınıf öğrencisi Fırat Yılmaz Çakıroğlu, 20 Şubat 2015’te PKK yandaşı Nurullah Semo tarafından üniversitenin kampüsü içerisinde bıçaklanarak öldürüldü. İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan Nurullah Semo, ‘kasten öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alırken, ‘terör örgütü üyeliği’ suçundan da 15 yıl hapis cezası verilmiş, bu karar İzmir Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bozularak ‘Devletin birliğini ve ülkenin bütünlüğünü bozmak’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çevrilmişti.
Çakıroğlu’nun öldürülmesiyle ilgili yargılama tamamlanırken, olayda kusuru bulunduğu iddiasıyla eski Ege Üniversitesi Rektörü Candeğer Yılmaz, eski rektör yardımcısı Atilla Silkü, eski genel sekreter Mehmet Bülent Özkan, eski Edebiyat Fakültesi Dekanı Sanık Ersin Doğer hakkında da İzmir 41. Asliye Ceza Mahkemesinde dava açılmıştı. Duruşma savcısının esasa ilişkin mütalaasında sanıkların ‘görevi kötüye kullanma’ suçundan 1 yıldan 3 yıla kadar ayrı ayrı cezalandırılmalarını istedi.
İzmir 41. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davanın son duruşmasına Fırat Yılmaz Çakıroğlu’nun annesi Özlem Erdem, babası Fuat Mahir Çakıroğlu ile tutuksuz sanıklardan Candeğer Yılmaz ve taraf avukatları katıldı.
“Hocalar odalarında silah saklıyormuş”
Duruşmada konuşan anne Özlem Erdem, oğlunu Atatürk sevgisiyle ve bağımsızlığın önemini bilerek yetiştirdiğini söyleyerek, oğlunun 2011 yılında üniversiteye geldiğinde üniversite içerisinde terör örgütü PKK’nın bayraklarının olduğu stantlarını görüp stantları devirdiğini söyledi.
Oğlunun bu olayı daha sonraları kendisine anlattığını ifade eden Erdem, “Orada bebek katilinin fotoğrafları varmış. Fırat tahammül edemiyor ve yumrukla yıkıyor. O şekilde başlıyor mücadelesi. Ülkücü gençler de Fırat’ın mücadelesini gördüler. Fırat birçok yere PKK’nın bayraklarının asıldığını, teröristlerin reklamlarının yapıldığını söylüyor ve ‘Alışırsın biz azınlıkta kaldığımız için bir şey yapamıyoruz’ diyorlar. Fırat bunu kabul etmiyor ve üniversitede tek başına mücadele ederken, öğrenci kılıklı PKK’lılar tarafından hedef gösteriliyor. Yine Fırat’ım festival şeklinde şenlik adı altında çadırlar kurulduğunu çadırların içerisinde silahların olduğunu söyledi. PKK sloganları atılıyor ve hocalar odalarında saklıyormuş bu silahları. Fırat, başarılı bir öğrenciydi ancak sınavlara bile arkadaşlarının eşliğinde girebildi. Tek başına PKK’lılarla mücadele etti ama bir sürü yere de başvuru yaptı. Ege Üniversitesi gibi bir yerde böyle bir şeyin olacağı aklımın ucundan bile geçmedi. Fırat, bu mücadeleye devam ederken fotoğrafları üniversitenin birçok yerine asılıyor ve üzerine çarpı konuyor. Kimse nasıl görmüyor” dedi.
“Bir evlada nasıl kıyıldı?”
Anne Erdem, rektörün ilk başta erkek olduğunu düşündüğünü ifade ederek, “Bir anne, kadın nasıl dayanıyor bu duruma. Fırat, hedef gösterilince ‘Atatürk ve Bayrağa Saygı Yürüyüşü’ düzenledi. Burada iyice hedef oluyor. Çünkü birçok kişiyi bir araya getirip mücadele ediyor. 1-2 senelik bir şey değil. Fırat’ım mücadele ederken oranın idarecileri oğlumu koruyamıyor. Sırf kendini korumak için 6 ay uzaklaştırma aldı. Bir evlada nasıl kıyıldı? Rektörün annelik duygusu ve hissiyatı farklı olmalıydı. Ben adalete güveniyorum. Suçluların en ağır cezayı alacağına inanıyorum” diye konuştu.
Baba Fuat Mahir Çakıroğlu da davaya oğlunun kabrinden geldiğini belirterek, “Suçlulara en büyük cezaların verilmesini istiyorum. Savunulacak hiçbir yerleri yok. En azından sicillerinin bozulmasını istiyorum” dedi.
Savunmayı yarıda bıraktı
Savunmasını yapan Ege Üniversitesi eski rektörü Candeğer Yılmaz, hakkındaki tüm suçlamaları reddettiğini belirterek, “Kusurumun veya ihmalin olduğunun düşünülmesi beni çok üzdü. Üniversitede gerçekleşen olaylarla ilgili soruşturma açıldı veya açılmasıyla ilgili fakültelere gerekli yazıları gönderdik. Disiplin soruşturmasını kimin yapacağı net bellidir. Üst yönetici olarak disiplin soruşturmalarını takip etmek benim görevim değil” dedi.
Savunma esnasında baba Çakıroğlu’nun “Siz bu göreve layık değilsiniz” demesi üzerine Yılmaz, kendisini rahat hissetmediğini belirterek savunmayı yarıda bıraktı.
Sanık avukatları da müvekkillerinin kendini kötü hissetmesi nedeniyle savunma yapamayacağını belirtip, savunma için ek süre talep etti. Hakim, ek süre talepleri nedeniyle davayı 14 Şubat’a erteledi.
Davada Çakıroğlu ailesinin avukatlığını yapan İzmir Ülkü Ocakları Başkanı Bekir Sıtkı Hastürk duruşmanın ardından yaptığı açıklamada, davanın sonuna kadar takipçisi olduklarını ifade ederek, “Dava sürecini uzatma çabalarının boşa çıkacağını tüm kamuoyu önünde önümüzdeki günlerde göreceğiz” dedi.