Bebek sahibi olma hayali ile yaşayan anne adayları, doğum sonrasında yaşadıkları depresyonlar nedeniyle zor zamanlar geçirebiliyor. Birçok kadın, anne olduktan sonra hafif hüzün ve kaygı hisseder, ruh halinde değişiklikler görülür. Gebelik sonrası depresyonun(postpartum), anneleri hem fiziksel hem de duygusal açıdan etkileyen önemli bir psikolojik hastalık olduğunu söyleyen VW Medical Park Kocaeli Hastanesi Uzm. Psk. Sena Çilingir Erdil, uzmanından psikolojik destek alınması uyarısında bulundu.
“Belirtiler 2 hafta sürerse uzman yardımı alınmalı”
Tüm dünyada çok sayıda annede karşılaşılan depresyonun, doğumdan sonra bir kadında gerçekleşen duygusal ve davranışsal değişimler olduğunu söyleyen Uzm. Psk. Sena Çilingir Erdil, “Bu değişimlerin başlangıcı her kişide değişmekle beraber genel itibari ile ilk 4 hafta içerisinde olmaktadır. Depresyonun belirtileri arasında, uyku değişiklikleri; ya çok uyuma ya da eskisi gibi uyuyamama, bireyin kendisini değersiz hissetme duygusu, bebeğinizden uzaklaşma, emzirmek istememe veya ağladığında sinirlenme, cinsel istek azalması, eşine karşı yetersizlik düşüncesi, insanlarla görüşme isteğinin eskisine göre ciddi anlamda azalması, öz bakımı ihmal etme duş alma, saç veya makyaj yapmamak, kıyafetlerine özen gösterilmemesi, çocuğuna ve ya kendisine karşı ‘ben iyi bir anne değilim’ gibi suçluluk hissi, bebeğe veya kendisine zarar verme düşünceleri gibi belirtileri vardır. Bu belirtiler 2 haftadan fazla sürerse mutlaka en yakın zamanda bir uzmandan psikolojik destek alınmalıdır” dedi.
“Depresyonu olanaklı hale getiren risk faktörleri var”
Depresyon sürecine girmeyi olanaklı hale getiren risk faktörlerini dile getiren Uzm. Psk. Sena Çilingir Erdil, “Erken yaşta evlenmek, plansız gebelik süreci, yalnız veya ailesinden uzak yerde yaşamak, evlilik sorunları buna örnektir. Bunlar var ise postpartum depresyona girme ihtimali bir annenin çok daha fazladır. Yapılan büyük bir yanlışlık vardır ki o da annenin kendisine ait ayırdığı vakti kısıtlaması ya da çevre zorunluluğu ile kısıtlanması denilebilir” diye konuştu.
“Eski beni unutup yeni bir ben ortaya koyuyoruz”
Doğum öncesi çevreden gelen yorumlar sonrasında anne adaylarının gebelik haberini aldığı andan itibaren “Artık hayatım değişecek” algısına kapıldığını ifade eden ve gebelik sonrası yaşanacak depresyona karşı önerilerde bulunan Erdil, “Eski beni unutup yeni bir ben ortaya koyuyoruz. Dışarı çıkmayan, arkadaşlarıyla görüşmeyen, çocuğun uykusu bölünmesin diye ya da ayıp düşüncesiyle eşi ile cinsel beraberlikte bulunmayan, kendisine hiçbir alışveriş yapmayıp sadece çocuğuna alışveriş yapan, günde bir saati bile kendisine ayırmayan bir kadın yaratıyoruz. Tüm annelere ve kadınlara önerim, ne iş temposu ne de var olan güzel bebeklerinizi düşünerek kendinizi kısıtlamayın. Aynı hayatınızı devam ettirmeye minimal düzeyde bile olsa sürdürün. Mutlaka eşinizle ortak bir şeyler yapın. Haftada bir ve ya iki gün çocuğunuzla birlikte dışarı çıkın. En azından hava almış, yeni yüzler görmüş, küçük de olsa belki alışveriş yapıp mutlu olma şansınız var. İyi anne olmak için yaptığımız şeyler bizi tüketiyor ve aksine işte o zaman iyi ve verimli anne olamıyoruz. O yüzden önce siz kendinizi şarj edeceksiniz ki güzel çocuklarınıza verecek enerjiniz kalsın” şeklinde konuştu.
“Doğum sonrası anneler kendi değerlerinden uzak kalmamalı”
Doğum sonrası yaşanan cinsel isteksizlik durumu için de önerilerde bulunan Erdil, annelerin kendi değerlerinden, sevdikleri nesnelerden, insanlardan ve aktivitelerden uzak kalmamasını önererek, “Çocuğunuzla karşılaştıktan sonra eşinizle geçirdiğiniz dakikalar epey bir azalıyor. Bir kadının can suyu güzel sözler ve temastır. Bunların varlığı olmadıkça kadın için cinsel ilişki anlamsız hale gelmektedir. Kadında yalnızlık, değersizlik duyguları pekişir. Bu duygu ve düşüncelerde partnerinin de onu istemediği gibi yanlış bir algı oluşmasına sebep olur ve böylece öz bakımı iyice bırakır ve daha da uzaklaşarak sözel ve tensel temastan ve cinsel ilişkiden uzak kalınır. Cinsel isteksizliği önlemek adına eşinizle flörtöz olun, sevgililik döneminiz de yaptığınız aktiviteleri tekrar tekrar yaşayın, kendinize mutlaka günde bir saat bile olsa ayırın. Bir kadın güçlü olamazsa çocuğuna da güç veremez bu sebepten çalışma hayatınızı ihmal etmeyin. Günde 8 saat olmayışınız çocuğun gelişimsel sürecini etkilemez ama sizin gücünüzü ve kendinize olan güveninizi sarsar ve bu güvensiz tutum ve düşünceleriniz çocuklara yansımaktadır. Kaygılı çocuklar yetişmektedir. İlk olarak siz her zaman önce benliğinizi besleyin sonra çocuklarınızı daha sağlıklı şekilde ruhen besleyeceksiniz. Eğer bu bakış açısını hayatınıza geçirirseniz çocuğunuz size engelleyici bağ değil hayata bağlayıcı olacaktır” ifadelerini kullandı.