Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ebelik Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi Tuğba Yılmaz Esencan, “Bu dönemde anne karnında bir canlı gelişiyor. Bebeğin oluşması ve gelişmesi için gebelerin düzenli, yeterli ve dengeli bir şekilde beslenmeleri gerekiyor. Anne karnındaki bebeğin yani fetüsün fiziksel ve zihinsel olarak gelişebilmesinin en önemli koşullarından biri annenin sağlıklı beslenmesidir. Gebeliğin ilerlemesi ile birlikte bazal metabolizma normalin yüzde 20’si kadar artıyor. Bu nedenle anne ve bebek sağlığını korumak için sadece gebelik döneminde değil gebelik öncesi dönemden itibaren beslenme düzeyi en üst seviyeye çıkarılmalı ve gerekli besin öğelerine olan ihtiyaç karşılanmalı.” diye konuştu.
Dr. Esencan, ‘Yetersiz beslenme gebelikte anemi, fetüste düşük doğum ağırlığı ve büyüme geriliği gibi sorunların yanında, gebelikte anneye özgü hastalık ve ölü doğum gibi ciddi risklerin de artışına yol açabiliyor. Bu kadar ciddi sorunlara neden olması da gebelikte beslenmeye bir kat daha önem verilmesine neden oluyor.’ ifadelerini kullandı.
Dr. Öğretim Üyesi Tuğba Yılmaz Esencan, anne adayının hamilelik süresince çeşitli, yeterli ve sağlıklı bir şekilde beslendiği zaman gerçekleşecek olumlu etkileri şöyle sıraladı:
Kronik sağlık problemleri riski azalır,
Emzirme için gerekli depolar sağlanır,
Anne sağlığı korunur,
Doğum zorlukları ile karşılaşma oranı azalır,
Bebek sağlıklı ağırlıkta doğar,
Bebeğin fiziksel ve zihinsel gelişimi sağlanır.
Uzman kontrolünde besin takviyeleri kullanılabilir
Gebelerde günlük 200-300 kalori ek enerji alımı gerekirken, vitamin ve mineraller için gereksinimin yüzde 20-100 kadar arttığını belirten Dr. Esencan, “Bir kadının gebelik süreci boyunca 9 ila 14 kilogram alması normaldir. Gebeliğin ilk 3 ayında 1-4 kilogram, ikinci 3 ayında 4-6 kilogram ve üçüncü 3 ayında 5-7 kilogram arası ağırlık artışı oldukça idealdir. Besin takviyesi, bireyin günlük aldığı, alacağı besinlere ek olarak vitamin, mineral, karbonhidrat ve protein içeren ve bireyin ihtiyacı ve sağlık profesyonellerinin önerisi doğrultusunda alınması gereken ürünlerdir.
Gebeler sağlık profesyonellerinin kontrolleri ile besin takviyeleri kullanılabilir. Aslında genel bir besin takviyesi söylemek yerine bireye özgü, bireyselleştirilmiş bir beslenme programı izlemek gebelikte daha doğru olacaktır. Ama bu aşamada özellikle folik asit kullanımı, yenidoğanın beyin gelişimi ve nöral tüp defekti riskinden korunması için oldukça önemli. Gebelikte folik asit ihtiyacı anne karnında gelişmekte olan bebeğin büyümesi, rahimin genişlemesi, plasentanın gelişimi ve annenin kırmızı kan hücrelerinin artışı için gereklidir. Folik asidin düşük riski, erken doğum riski, düşük doğum ağırlığı ve anne karnındaki bebeğin büyüme yetersizliğine karşı koruyucu olduğu kesin olarak biliniyor.” açıklamalarında bulundu.
12’nci haftada D vitamini desteğine başlanmalı
Gebelikte yeşil yapraklı sebzeler, portakal suyu, fındık ve fasulye gibi folik asitten zengin besinler tüketilmesinin gebelik süresince artan gereksinimi karşılamaya yetmediğini vurgulayan Dr. Öğretim Üyesi Esencan, “Bu nedenle ülkemizde Sağlık Bakanlığı, bebekleri nöral tüp defekti riskinden korunmak için gebelik planlayan kadınlara gebelik öncesi dönemden başlayarak beslenmeye ek olarak günde 0.4 miligram folik asit desteği verilmesini ve gebeliğin ilk üç ayı boyunca da bu desteğin devam ettirilmesini öneriyor. Ayrıca Sağlık Bakanlığı, gebelikte D vitamini eksikliğini önlemek amacıyla da bir program başlattı. Bu programa göre gebeliğin 12’nci haftasından itibaren D vitamini desteğine başlanması ve doğum sonrası da 6 ay boyunca sürdürülmesi öneriliyor. Doğum öncesi dönemde gebelere ve doğum sonrası dönemde lohusalara günlük tek doz alınmak üzere dokuz damla D vitamini de tavsiye ediliyor.” dedi.
Bu besinler tüketilmemeli!
Gebelikte çok tüketilmemesi gereken gıdalara dikkat edilmesini öneren Esencan, “Haftada 2 kezden fazla yağlı balık, konserve ton balığı yenmemeli. Kafein bakımından zengin olan kahve, çay ve kola gibi ürünler günlük 200 mg üzerinde tüketilmemeli. Gebelere önerebileceğim en önemli madde ise düzenli gebelik izlemlerine gitmeleri ve bu özel yolculuklarında bir ebe ile ilerlemeleri olacaktır. Gebelikte tüketilmemesi gereken besinlerin de bilinmesi gerektiğini belirten Dr. Öğretim Üyesi Esencan, bu besinleri şöyle sıraladı;
Pastörize edilmemiş süt ve süt ürünleri,
Küflenmiş, yumuşak ve pastörize edilmemiş peynir ve benzeri ürünler
Çiğ ya da az pişmiş yumurta ve bu yumurtalarla hazırlanan mayonez, krema ve dondurmalar,
Çiğ ya da az pişmiş et,
Salam, sucuk ve pastırma gibi işlenmiş etler,
Fazla tuz, turşu ve salamura zeytin gibi tuzlu yiyecekler,
Yağlı yiyecekler ve kızartmalar,
Sağlıksız koşulda saklanmış bozuk ve küflü yiyecekler,
Midye, istiridye ve karides gibi kabuklu deniz ürünleri,
Sushi gibi çiğ ya da az pişmiş deniz ürünleri,
Alkol ,tatlı ve şekerlemeler,
Ketçap, oralet, hazır çorba gibi boya ve katkı maddesi içeren hazır yiyecekler.
Günay Arslan: “İlk 3 ay folik asit alımı anomali riskini azaltıyor”
Gebelikte enerji ve kilo alımının beslenme açısından önemli göstergeler olmasına rağmen yeterli ve dengeli beslenmenin kalori alımından daha önemli olduğunu söyleyen Öğretim Görevlisi Günay Arslan, “Gebenin yaşı, gebelik öncesi vücut ağırlığı, besin depolarının yeterlilik derecesi, fiziksel aktivite yapma durumu gibi özellikleri gebelik döneminde kadının günlük enerji ve besin öğelerine duyduğu gereksinimi etkiliyor. Gebelik sürecinde sıvı ihtiyacı da artıyor. Bu sebeple su, ayran, meyve suyu gibi sıvı alımları sağlanmalı.
Gebelik sürecinde beslenme, fetüsün büyüme ve gelişimini, doğum sonu süreçte sağlıklı oluşunu etkiliyor. Örneğin gebeliğin ilk 3 ayında folik asit alımı, fetüsün beyin gelişimi ve yenidoğanda nöral tüp defekti gibi oluşabilecek anomali riskini azaltıyor. Bu sebeple gebe kalmayı planlayan bireylerin gebelik öncesi dönemde genel kan testlerinin yapılması ve herhangi bir eksiklik ya da yetersizlik durumunun telafisi sonrası gebe kalmasının önerilmesi yararlı olur.” dedi.