Yine Geceler kara, yine geceler hüsran, geceler azap, yine geceler uzun. Bak yine üzgün, yine kâğıt ve yine kalem. İşte anlatıyorum bir şeyler kendimce, var mı anlayabilen? Benim bu yalnızlığıma olmayacak mı hiç kimse merhem?
Ben bu dünyada hiç kimseye yalandan canım demedim. Herkesi canımdan çok sevdiğim için canım dedim. Tek bir kimsenin canı olmak için canımı verirdim ama gel gör ki hiç kimsenin canı ola bilemedim. Ne kadar acı değil mi? İnsan kendine ne kadar da yenik. Bulamadılar buna bir çare, olmuş kocaman bir delik. Deliriyor içimde ruhum, aklım ise hep gel git. Biz bu dünyayı kendi elimizle cehennem ettik. Birbirimizin kıymetini bir türlü bilemedik. Keşke insanlığımızın değerini biraz olsa bilebilseydik. Hiç olmazsa şimdilerde bu kadar üzülmezdik.
Ben çok binalar gördüm içinde bir şey yok, ama içinde insan var insan. Adamın dibi diyebileceğin, insan gibi insan, İsimlerini gördüğümde ismin altına imzamı atabileceğin bir insan, Ben çok binalar gördüm içi dolu, ama içinde insan yok. Hepsi tutturmuş kafasına göre bir lisan. Gelip de hangi birine kızsan. Benim bu sözlerimi insanlara bir okusan.
Yaşadıklarımı kâğıtlara alsalar roman olurlar. Gece gündüz durumuma ağlarlar. Belki de beni taş yağmuruna tutarlar. Aslında o taşları benim bağrıma atarlar. Bağrımı kanatıp dururlar ama hiçbiri sormaz, bu kanın sebebi nedir, bu yazdığın ağır cümleler nereden gelir? Hayat bana bir gün hediyesini verir, ama nasıl verir ne zaman verir bilinmez. Kendi aralarında konuşup da hiçbir şey anlamayan, Çok şey anlattığım halde sözlerimi kavramayan. Hayatın sillesini yemiş ama aldırmayan. Bir insan olup da bu kadar insanın arasında kalan, Hiçbir insana içini dökemeyen insan var ya. Bana öyle bir insan lazım. Varsa söyle, yoksa sus. Sustuğun için demek ki yok, insan kılığına girmiş hayvan çok.