Balkonda oturup etrafı seyrederken, sanki bir zaman diliminde donakaldım. Ve farkettiğim şey, o andaki hayatın işleyişiydi aslında, bizim çoğu zaman sıradan gördüğümüz. Tramvay 2 yöne gidip geliyor, arabalar aynı şekilde birbirlerine zıt istikametlere doğru akıyor. İnsanlar devamlı bir koşturma halinde, aceleyle yürüyorlar. Rüzgar esiyor, ağaçların dalları sallanıyor, rüzgarın etkisiyle bulutlar yer değiştiriyor, her biri farklılaşıyor ya da yok oluyor. Deniz sürekli bir gelgit halinde, denizin üzerinde demir atan gemiler bile dönüyorlar etraflarında. Balkon duvarına astığım süsler kımıl kımıl. Kuşlar devamlı kanat çırpıyor, süzülüyor, yükseliyor, uçuyorlar mavi boşlukta. Kediler oynaşıyorlar. Ben nefes alıyorum. Bunları gözlemlerken ve hissederken akışı dakikalar geçiyor. Yani hiçbir şey durmuyor yerinde.
Asıl önemli olan, hiçbir şey geriye gitmiyor, hep ileri, hep ileri. Oysa biz insanlar ne çok seviyoruz geçmişte yaşamayı, geçmiş acıları tekrar tekrar yaşıyoruz, söylenen sözler kulaklarımızda çınlıyor, eskileri, bitenleri özlüyoruz bazen, ya da yapılan haksızlıkları düşünüyoruz, içimiz yana yana. Kalbimizi kıranları hatırlıyoruz ah vah ile.
Onlarca yazı okuyoruz geçmişe takılmanın bizi iyileştirmeyeceği ve an’ı yaşamamız gerektiği ile ilgili. Mantıklı gelse de çoğumuz başaramıyoruz an’ı yaşamayı. Hep geçmişe takılı, geleceğe bağımlı olarak yaşamayı seçiyoruz. Kendimizi o kadar kaptırıyoruz ki kendi düşüncelerimize, dünün değişmeyeceğini, yarının ise gelip gelmeyeceğini bilmediğimizi unutuyoruz. Belki çoğumuz şunu da söylüyor, ”Keşke şimdiki aklım bir 5 yıl önce ya da 10 yıl önce bende olsaydı. Neleri farklı yapardım...”Şu bir gerçek ki maalesef geçmişi değiştiremiyoruz, hatalarıyla, yanlışlarıyla, hayal kırıklıkları ya da mutsuzluklarıyla, orda kalıyor.
Geçmişinizden yaralıysanız, gelecek için cesur olmalısınız, korkak ya da güçsüz değil. Aslında gelecek sabredenlerin, beklemeyi bilenlerin. Bizler, şu an’ı yaşarken belirleriz geleceği, alacağımız her türlü karar, bizi bir şekilde gelecekteki yaşantımıza götürür, bazen sınar, dolaylı yollardan götürür. Bazen hediye paketi yapar, önüne sunar.
Yaşadığımız zamanı kaliteli hale getirerek, geleceğimizin daha kaliteli olmasını sağlayabiliriz. Mesela güzel sevelim insanları, çocukları, hayvanları. Verimli çalışalım. Okuyalım, araştırmacı olalım. Gayret edelim, hırslı olalım, saygılı ve anlayışlı olalım. Yeni uğraşlar edinelim. Yürüyelim, spor yapalım. Güzel şeyler düşünelim, güzel şeyler söyleyelim. Dürüst olalım, güler yüzlü olalım. Duygu ve düşüncelerimizi siyaha boyamayalım. Farklı bakış açılarımız olsun, ve farklı bakış açılarına saygı duyalım. İçimizde sevgiye, inanca, vicdan ve merhamete yer verelim, öfke, kızgınlık ya da zalimliğe değil. Ve hiçbir zaman vazgeçmeyelim. Vazgeçmek demek, geçmişten ders almamak, ne şu an’ın varlığını kabullenmek ne de geleceğe yürümek istemektir.
Güzel bir gelecek yaratmak bizim elimizdedir ve seçtiğimiz yollar kaderimizdir. Önümüze seçenekler gelir ve biz birisini seçeriz ve adına iyi ya da kötü kader deriz.
Geçmişte her ne yaşadıysak, inanılmaz güzel tecrübelerdir aslında her biri bizim için. Geçmişimiz sandıkta kilitlediğimiz paha biçilmez hazinemizdir. Bu değerleri gerektiği zaman çıkarıp kullanarak, hem yaşadığımız an’ın zevkine varırız, hem de geleceğimizle daha pozitif bağlar kurabiliriz. Hep geçmişten şikayetçi olarak yaşar, o hazinenin değerini bilmezsek, şu an da, o gelecek de, bir gün, geçmiş zaman olur ve yaşadığımız olaylar hep tekerrürden ibaret olur.