Yaşamı deneyimlemeye geldiğimiz bu dünyada, deneyimlerimiz ne kadar zengin ve kuvvetliyse o kadar var olmuşuz demektir bu hayatta… Bu deneyimler herkese mutluluklar getirmez elbette, bazı deneyimler bize eşsiz mutluluklar yaşatırken bazı deneyimler sonsuz pişmanlıklar getirebilir. Pişmanlıkların sebebi de aslında o deneyimlerin bize kattıklarının bilincinde olmamamızdır.
Edindikleri deneyimleri, yaşam akışını, kafasında tekrar tekrar canlandıranlar, “Keşke oraya gitmeseydim, keşke aradığında açmasaydım, ben böyle bir şeyi nasıl yaptım, keşke öyle demeseydim” gibi o tekrar canlandırmalarıyla olayların derinliğiyle yüzleşemeyenler var hayatta… Onlar hata yapmaktan çok daha fazla korkarlar. O yüzden daha az anı biriktirmeye, daha azıyla yetinmeye çalışırlar. Bu defa deneyimlerin azlığıyla elinde hazır mevcut bulunan istemediği anılarla didik didik oynama, ilgilenme fırsatı bulurlar. Halbuki aynı şeyleri yaşayıp da “Olan oldu artık ne yapalım, bu olay sayesinde gerçek dostumun kim olduğunu öğrendim, neyse ki ucuz atlattık, daha kötüsü de olabilirdi” gibi tepki verenler de yok mu? Bu farklılığın sebebi ne peki sizce? Bu farklılığın sebebi kişinin o güne kadarki tecrübelerinin sonucunda oluşmuş olan bakış açışı ve bu yaşananlarla baş etme yöntemleri. Herkesin sınavı farklıysa, herkesin yaşantısı farklıysa herkesin bakış açısının da farklı olması çok normal.
Geçmişte en çok takılı kalmamızı sağlayan deneyimlerimize bir bakalım.
Aldatılmak: Sanırım en çok aldatılmak geçmişte yaşatıyor bizi. Aldatan insan sözle ifade etmese de ne diyordur aslında;
Önceliğim değilsin
Hakkımda ne düşüneceğini çok önemsemiyorum.
Sana saygı duymuyorum
Yalan: Bize yalan söylenmesi de, -ki bu bunun bizi ne kadar etkilediği yalanı söyleyen kişi yalan söylenen konunun önemine ve söyleyen kişinin yakınlığına göre değişir – kişiyi tekrar tekrar geçmişe götüren deneyimlerden biridir. Peki yalan söyleyen insan sözle ifade etmese de ne diyordur aslında;
Gerçekleri kaldırabilecek kadar güçlü değilsin.
Doğruları bilmene hakkın olmadığını düşünüyorum.
Sen beni ve bu konuyu anlayamazsın
Değersiz Görülmek: İnsan değerlidir ve bunu bilmek, hissetmek, hissettirilmek ister. Maalesef ki bununla ilgili deneyimler çok çok küçük yaşlarda başlar ve değersiz olduğunu hissettikçe öfke dolar, saldırganlaşır kişi. Size değersiz hissettiren insan sözle ifade etmese de ne diyordur aslında;
Senin değerin değil benim değerim önemli.
Varlığın da bir yokluğunda
Kendini kötü hissetmenin benim için bir önemi yok.
Bunlar hemen hemen herkesin hayatının belli dönemlerinde deneyimledikleri duygulardır. Bunun gibi niceleri vardır da en ortak olanları en sık karşılaşılanları ele almak istedim.
Ya bunları tecrübe ettiğinizde bunlardan ders çıkarır ve öğretilerini görürsünüz, ait oldukları yerde geçmişte bırakırsınız - ki kesinlikle unutun demiyorum, çünkü onları unutursanız kıymetli deneyimlerinizi de unutursunuz- ya da bunca olumsuz şeyin sizin başınıza neden gelmiş olduğunu, bunu hak etmedinizi, aynı şeylerin bundan sonraki süreçte de defalarca başınıza geleceğini düşünüp ağıtlar yakarsınız seçim sizin.
Ancak bilmelisiniz ki deneyimleriniz korkutursa sizi, hep daha fazlasını da yaşayacağına odaklanırsanız yeni deneyimler kazanamaz, eskilerinin içinde boğulursunuz. Ve yazımı bir huzur evinde yapılan çalışmayla bitirmek istiyorum. Huzur evinde artık yaşı iyice ilerlemiş olan, ölüme kendini yakın hisseden kişilere pişmanlıklarını sormuşlar ve neredeyse tamamına yakını “Keşke yapmasaydım” diye değil, “Keşke yapsaydımlar” yuvarlamışlar dillerinde….Yaşadıklarımızdan değil imkanı varken yaşayamadıklarımızdan pişman olacağız hayatta
Yaşa doya doya…
Yaşamadan ölmüş olanlardan olma.