Şu sıralar spritüel konular gündemimde. Tesadüfler beni bu konuların bilirkişileriyle bir araya getiriyor. İlla ki bir sebebi vardır. Çünkü hiç bir şey sebepsiz değildir.
Şöyle güzel bir Türk kahvesi içtikten sonra yanımızda o fincanı yorumlayacak biri olsa da olmasa da fincanını kapatmayan var mıdır? İlla ki o fincan ters çevrilir. Fala inanma falsız da kalma artık bir atasözümüz gibidir.
Peki hayatında bir şekilde, kendisine geleceğinden yorumlar yapabilecek kişilerle bir araya gelmeyen var mıdır? Sırf bize mahsus bir durum değil bu bence. Dünyanın her yerinde durum aynıdır diye düşünüyorum, ama kahve fincanı ile ama küre ile ama tarot ile yada farklı materyallerle illa ki geçmiş ve geleceğimizi öğrenmek isteriz. İnsanız nede olsa. İnsan düşünen varlıktır ya illa ki geleceğimizi de bilmek istiyoruz.
Ben de bugün röportajımı Suna Bayram ile yapıyorum. Yine televizyonculuk yaptığım dönemde programıma konuk ettiğim ve büyük bir ilgiyle izlenen Medyum Suna Hanım ile tesadüfler bizi tekrar biraraya getirdi. Ben de durur muyum, sizler için sorularımı sordum. Buyrun röportajımız başlasın.
-Suna Hanım medyumluğa ne zaman ve nasıl başladınız?
26 yıl oldu. Kızımı doğurduktan onbeş gün sonra rüyamda bir ışık gördüm. Ve içimde farklı bir enerji hissettim. Tabii önce tüm bu olan biteni kavrayamadım. Fakat altı ay sonra tekrar rüyamda bir ışık kütlesi gördüm ve içim huzur doldu. Kendimi çok iyi hissettim.
Bir süre sonra bir komşum, yanına akrabasını alıp beni ziyarete geldi. Ve akrabasına kahve falı bakmamı istedi. Ben de, anlamam ki niye bana geldiniz dedim. O da ben seni rüyamda gördüm, sen bize kahve falı bakacaksın dedi.
Onları önce reddettim. Sonra tekrar geldiler. E peki dedim ve onlara kahve yaptım. Ve sonra içimdeki ses bana yardım etti. Bundan sonra da kulaktan kulağa yayıldı ve bir çok danışanımla bir araya gelmeye başladım.
-Peki sonraki yolunuzda nasıl ilerlediniz?
Beni iç sesim eğitti. Nasıl derine ineceğimi nasıl yardımcı olabileceğimi hep hissettim. Üçüncü gözümü keşfettim. İç sesimle birlikte üçüncü gözüm, keşfetmeye yol göstermeye yardımcı oluyor.
-Gelenler en çok neyi soruyor?
Aslında sıralama hepimizin tahmin edebileceği gibi aşk, iş, gelecek. Tabii çok özel çok değişik konular da gelmiyor değil. Herkes hayatında iyi gitmeyen şeyleri düzenlemek için geliyor.
Hayatlarında hep mantıklarıyla hareket eden danışanlar var. Bir de hep duygusal hareket eden danışanlar var. Oysa ki hayatta, hep bu hep şu olmaz. Denge çok önemli. O yüzden dengeyi birlikte bulup kuruyoruz.
-O zaman size hep kafası karışıklar geliyor? İşiniz zor . Öncelikle işe nereden başlıyorsunuz?
Öncelikle onlara, kafanızı karıştıran kim veya nedir? diye soruyorum. Anahtar kelimem bu. Aslında ben tabii ki biliyorum. Ama danışanın durumunu kendisinin de farketmesini istiyorum. Onların frekansına girmem için frekans dalgalarını çözümleyici sorular soruyorum.
İlk söylenen dinlenir. İkinci söylenen yapılır. Danışanlarıma ''ben diliyle'' konuşmayı öğretiyorum. Aslında kendilerine, farkındalık yaratabilmeyi sağlıyorum. Hayatlarında göremediklerini, onların frekanslarına girerek, yaşamlarındaki olayları kendilerine farkettirip, frekanslarını bakış açılarını değiştirmelerini sağlıyorum.
-En çok neyi soruyorlar demiştim ama bu soruları kimler soruyor peki?
Evlenecek olanlar, yöneticiler, iş kuracaklar. Bir anlamda danışanlarımın yol göstericisiyim. Çünkü enerjimle onların enerjilerini anlayabiliyorum. Gerekirse enerjilerini artırmalarını veya düzenlemelerini sağlıyorum. Böylece yol haritalarını tam anlamıyla görebilmelerini veya tam tersine o sapağa girmemelerini gösteriyorum.
-Röportajımızı yaparken Suna Hanımın ofisine bir danışanı geldi. Daha önceden de bir kaç kez geldiğini öğrendiğim bu kişiye, iznini de alarak hemen bir soru sordum. Suna Hanıma geldiginizden bu yana hayatınızda neler değişti?
Hayır demeyi öğrendim. Bakış açımı değiştirdi. Dipten çıkmamı sağladı. İş ve özel hayatımda hak edene de etmeyene de çok verici bir insandım.
Neyi nasıl yapacağımı ve doğru kararlar verip uygulamaya ancak Suna Hanımla tanışıp buraya geldikten sonra başladım. Hayır diyebiliyorum, önemli kararları verirken acele etmiyorum, düşünerek adım atıyorum. Bunlar hep Suna Hanımın tarafsız olmasıyla ve bana tecrübeleriyle kazandırdıklarıyla gerçekleşti.
-Bu arada Suna Hanımın on yıldır asistanlığını yapan, her an ofiste onlarca durumu birlikte yaşayan ve Suna Hanımı en iyi anlatabilecek kişilerden biri olan Derya Hanıma da görüşlerini sormadan olmaz. Bakın onun görüşleri de şöyle;
Suna Hanım çok çalışkandır. Gece uyusa da bilinçaltı uyumaz. Önce iş gelir. Yirmidört saat çalışan bir insandır. Herkese çok saygılıdır. Sevecendir. Ama hep bir tatlı çizgisi vardır.
İş konusunda çok titizdir. Çok sabırlıdır. Prensipleri vardır. Her danışanını kabul etmez. Buraya gelip bakış açısını değiştirmeyen olmamıştır.
-Kendilerine çok teşekkür ettikten sonra Suna Hanıma son sorumu yöneltiyorum. Suna Hanım bu ofisinizde kaç yıldır çalışmalarınıza devam ediyorsunuz?
On yıldır İzmir Hatay'dayım .Onun öncesinde ofisim Alsancakta'ydı. Hatay'daki apartmanımızın dış cephesi boyanırken levhamızı çıkartmıştık. Sevenlerimiz hemen telefon etti. Taşınmadınız değil mi? diye sordular. Boya biter bitmez hemen levhamızı astık.
Burası artık evim gibi oldu. İşimi yapıyorum, vergimi veriyorum. Hayatım, güzel enerjimi kendime ve danışanlarıma iletmek, güzellikleri farkedip farkettirip daha iyi ve daha mutlu yaşamak için çalışmayla geçiyor. Ama ben bu durumdan son derece memnunum. Zaten hepimizin isteği de bu değil mi? Hayat güzel ve yaşamaya değer. Ben de bunun için elimden geleni yapmaya enerjimi vermeye 26 yıldır devam ediyorum. Ömrüm yettiğince de bu böyle devam edecek.
Evet Suna Hanıma ben de katılıyorum.
'' Hayat güzel ve yaşamaya değer''. O yüzden tüm güzellikleri farketmeye ve keşfetmeye karşı, frekansınızı açık tutun. Her şey gönlünüzce olsun. Bir sonraki yazıda buluşmak üzere hoşçakalın.