Bugün, uzun uzun yürüdüm .Yorulunca , bir yerde oturdum. Masadaki boyoz ve çay ikilisi, günüme, şanlarına yakışır bir lezzet bıraktı .Gözüm, masanın yanında duran gazeteye ilişti. "Yüzümüze söyleyecek cesareti olmayanlar arkamızdan konuşurlar" yazıyordu. Aklıma , sen geldin. Yakın zaman önce, senin, arkamdan konuştuğunu duydum. Belli ki , bir başkasına anlatarak, belki birazda kendini haklı göstererek, iyi hissetmek istemişsin. Çünkü "o biri", sadece senin anlattığın kadarını bilecek ve O anlık seni mutlu edecek. Arkamdan konuştuğunu, söyleyenler oldu birde uyaranlar. Cevap veremedim , cevap veremeyeceğimden değil. Hiç mi hatırım yoktu deyip üzüldüğümden.
Her şeyi geçtim de, niye bu kadar tuttun içinde? Niye üzdün bu yükle kendini? Yüzüme söyleseydin, nedenini öğrenirdin. Kendini, bir başkasının gözünde, "senin için konuşan, bana kim bilir neler der" durumuna düşürmeseydin. Bu gün, uzun uzun yürüdüm ben. Tramvay geçti, vapur düdüğü ile martılar kaçıştı ,yine aynı martılar havaya atılan gevrekler için, aynı vapurda toplaştı. Limana gemi geliyordu. Hayranlıkla izledim. Biliyor musun tonlarca ağırlıktaki o gemi, demir atarken, denizi kırmıyor, dökmüyor hiç incitmiyordu.
Bir nedenle bir araya gelebiliriz.
Bir nedenle, hatta hiç olmadık bir nedenlele, bir daha hiç görüşmeye de biliriz. Saygı duymak gerekmez mi?. Konuşulan ne varsa toplayıp, kaldırmak gerekmez mi? Durumu bu kadar hırsa döken ne? Birilerinin birileriyle alıp veremediği ne? Arkamdan konuşmuşsun, duydum. Hatırdan haberin yokmuş, onu da öğrendim. Hala içtenliğime inanabilirsin ki, üzüldüm. Yüzüme söyleseydin. Bunu niye yapmadın, bilmiyorum. Belki de ,yüzleşmeye hazır olmadıklarını duymaktan korktun. Kendini inandırdığın şeylerin, gerçekte öyle olmadığını görmekten korktun. Bugün, uzunca seyrettim denizi, tonlarca ağırlıkta bir gemi demir attı. Denizi, kırmadan, dökmeden, incitmeden.! O gemi var ya , demir alırken de aynı şeyi yapacak, denizi, kırmayacak, dökmeyecek, incitmeyecek...Sorum şu ; bunu acaba niye insanlar yapamıyor?