“İstikbal göklerdedir” Mustafa Kemâl Atatürk.
Gazi’nin en sevdiğim vecibelerindendir yukarıdaki söz… Evet, geleceği göklerde görmüştür, görmesine de; yalnızca göklere hâkim olarak, yani son derece donanımlı ve belki de dünyanın sayıca en kalabalık ve en yetenekli hava kuvvetleri filosuna sahip olarak, geleceğe de sahip olmaktan bahsetmez aslında Atatürk bu cümle ile… Ya da en konforlu ve sayıca en üstün havayolu şirketlerine sahip olarak, en gelişmiş devlet olmaktan dem vurmaz…
Parlak bir geleceğe ulaşıp ve sahip kalabilmek için, hemen her dalda göklere çıkacak kadar başarılı olmayı da anlatır aslında bu sözün arkası… Ve Mustafa Kemâl Atatürk bu vecibesiyle, Türk Milletinin elini attığı her şeyde, sıralamanın en üstüne yakın ve hatta mümkünse en üstünde olmasını ister, diler.
Sözü, İzmir’in, Spor Toto 1. Lig temsilcilerinden asırlık tarihiyle gönüllere taht kuran ekibi Altınordu’ya getireceğim. Bandırmaspor’u konuk ettiler ve ben, maçı Bornova Aziz Kocaoğlu Stadında canlı olarak seyrettim. Sahada mücadele etmeye gayret eden futbolcu kardeşlerim kızmasınlar sakın bana, ama sezonun ki -yirmi beşinci haftasını oynuyorlardı, en kötü futbolunu Bornova’nın çimlerine yansıttılar.
Bizim bildiğimiz, izlemeye alıştığımız, sakin, disiplinli, gayretli, atak Altınordu gitmiş ve yerine, inanın bambaşka bir ekip gelmiş gibiydi. Bloklar arasında anlaşmazlıklar, mücadele içerisinde olumsuz takımdaşlık hareketleri, tüm gücü yeterince sahaya yansıtmamalar gibi birçok olumsuz etken, kışın sıcak tutsun diye hazırlanmış ama yaz aylarında giyilmiş çok kalın bir palto gibiydi takımın sırtında…
Rakip Bandırma, mükemmel bir futbol mu ortaya koydu? Bu soruyu içtenlikle ve çok net şekilde “hayır” diye cevaplarım. Evet, Altınordu’dan daha derli toplu bir futbol oynadıkları kesindi ve daha az hata yapan taraftı onlar… Neticede de, kazanan oldular.
Altınordu ise, her sezon yaptığı gibi, yani Ata’sının vecibesindeki üst sıraları, gökleri hedefler şekilde oynadığı gibi değildi! Ligden düşmek gibi bir ihtimali, Altınordu’nun üzerine konduramasam da, bu sezonun sonu zor gelecek gibi duruyor. Ancak, Altınordu’nun inanılmaz derecede bir desteğe ihtiyacı olduğu kaçınılmaz bir gerçek!
Bilirsiniz, futbolcu parasını almazsa mutsuz olur, oynamaz ya da oynayamaz.
Tribüne seyirci gelmezse yine mutsuz olur, oynamaz ya da oynayamaz.
Kendi takımının Başkanı, yöneticileri ve onların aileleri, tam kadro tribüne gelmezse, yine mutsuz olur, oynamaz ya da oynayamaz.
Bakınız, amatör müsabakaya çıkan sporcu dahi, en güvendiği kişi veya kişileri, tribün varsa tribünde, yoksa tel örgünün ardında görmek ve hissetmek ister. Sanıyorum Altınordu’daki şu sıralar yaşanan sıkıntı da bu; en üstten en alta kadar herkesi yanlarında, arkalarında görmek istiyorlar kanımca…
Yine de içimizi karartmıyor ve Altınordu’nun bu girdaptan kurtulacağına inanarak, yazımı şair Turgut Uyar’ın “Göğe Bakma Durağı” adlı şiiri ile bitiriyorum;
“İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım
Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi aferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım
Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım.”