Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Gökhan Özyiğit, 4 Şubat Dünya Kanser Günü nedeniyle yaptığı açıklamada yeni bilgiler paylaştı.
Özyiğit açıklamasında, “Kanser hastalarının almış olduğu tedaviler nedeni ile bağışıklık sistemlerinin zayıfladığı ve enfeksiyonlara daha hassas oldukları zaten bilinen bir gerçekti. Hatta pandeminin başlarında yapılan çalışmalarda kanserli hastalarda Kovid-19 enfeksiyonun daha ölümcül seyrettiği bildirilmişti. Ancak daha geniş hasta sayısına sahip yeni bilimsel çalışmalarda kanserli hastalarda Kovid-19 enfeksiyonuna bağlı ölüm riskinin sağlıklı nüfus ile benzer özellik gösterdiği bildirildi. Bu sevindirici bir gelişme. Öte yandan pandemi döneminde sağlık sistemine ulaşımdaki zorluklardan dolayı her ne kadar yeni kanser tanısında bir azalma olacağı ön görülse de, ilerleyen dönemlerde ise ileri evre kanser tanılarında ve önlenebilir kanser türlerinde bir artış beklenmekte. Nitekim 2020 yılında ABD’de bir sigorta şirketi meme, bağırsak ve serviks kanseri tarama oranlarında %80-90 düzeyinde bir azalma olduğunu ve halen bu oranın pandemi öncesi seviyeye ulaşmadığını bildirdi. Tabi tüm bu saydığımız faktörler nedeniyle pandeminin kanser üzerinde en önemli doğal sonucu kanser ölümlerinde artış şeklinde gerçekleşecek gibi gözükmekte” diye belirtti.
Rahim ağzı kanserinin kadınlarda en sık görülen kanserler arasında olduğuna dikkat çeken Özyiğit, “Bu kanserlerin tamamına yakını Human Papilloma Virüsü (HPV) adı verilen ve cinsel yolla geçen bir viral enfeksiyona bağlı gelişmekte. Bu virüsten HPV aşısı ile çok etkin bir şekilde korunmak mümkün. Dahası HPV aşısının rahim ağzı kanseri koruyuculuğu da bilimsel olarak ispatlanmış durumda. Bu nedenle ABD’de 2006 yılından beri 9-26 yaşında kız çocukları ve gençlere bu aşı uygulanmakta. Hatta ilerleyen dönemde erkek çocuklarına da HPV aşısı uygulanmaya başlandı. Avustralya’da rahim ağzı kanserini ortadan kaldırmak için çok daha kapsamlı bir kampanya başlatılmış ve ‘rahim ağzı kanserini bir kıtada tamamen ortadan kaldırılan ilk ülke’ olma yolunda büyük aşamalar kaydettiklerini sağlık otoriteleri açıklamıştı. ABD’de de benzer şekilde son yayınlanan rapora göre, rahim ağzı kanserlerinde 2005-2012 arası %33, 2012-2019 arasında ise %65 oranında gerçekten çok çarpıcı azalmalar olduğu bildirildi. Bu hızla gidildiği takdirde ABD’de de rahim ağzı kanseri tarih olacak gibi görünmekte” dedi.
KANSER GÖRÜLME SIKLIĞI ARTIŞ TRENDİNE GİRDİ
Prostat kanserinin erkeklerde görülen en sık kanser türleri arasında yer aldığını belirten Prof. Dr. Gökhan Özyiğit, şöyle devam etti; “Özelikle tarama amaçlı kanda bakılan PSA testi ve rektal muayene ile erken tanı imkânı ve etkin tedaviler olduğu için, 1993-2020 tarihleri arasında prostat kanserine bağlı ölüm riskinde %53 oranında azalma sağlanmıştı. Öte yandan tarama sonrası prostat kanserinde gereksiz tanıların ve tedavilerin artması gerekçesi ile 2008 yılında bilimsel temelleri tartışmalı bir kararla ABD’de erkeklerde prostat kanseri ile ilgili rutin taramalardan vazgeçilmesi önerisi yapıldı. Bu tavsiye sonrası prostat kanseri görülme sıklığında azalma gözlendi. Ancak buz dağının görünmeyen kısmı 10 yıl sonra ortaya çıktı. Tedavi edilmesi çok daha zor prostat kanserlerinin görülme sıklığı geçen 10 yılda tam 2 kat artış gösterdi. Hatta son 30 yıldır sürekli düşüş eğiliminde olan prostat kanseri ölüm oranları da 2020 sonrası ilk kez yeniden artış trendine girdi. Dolayısı ile prostat kanserinde tarama programları hakkındaki tavsiye kararlarının hızlı bir şekilde yeniden gözden geçirilmesi gerektiği aşikâr. Nitekim bu konuda yeni tavsiye kararları da alınmaya başladı”.
“KANSER ÖLÜM ORANLARINDA AZALMA DEVAM EDİYOR”
Özyiğit, kanserin halen ölüm nedenleri arasında tüm dünyada ikinci sırada yer almakta olduğunu belirterek, “1990’lı yıllarda tepe noktaya ulaşan kanser ölüm oranlarında etkin kanser önleme programları (tütünle mücadele gibi), kanser taramaları, etkin cerrahi, radyoterapi ve ilaç tedavileri sayesinde düşüşe geçti. Son 30 yılda bu düşüş %33 gibi gerçekten çok ciddi bir orana çıktı. Akciğer kanseri gibi kanser ölümleri arasında ilk sıralarda yer alan hastalıkta dahi ilk kez ölüm oranlarında azalma görüldü. Bu durum modern tıbbın kanseri yok etme yolunda kararlı bir şekilde yol aldığının net bir kanıtı. Ancak kanser bakımına ulaşımda gelir seviyesi yüksek ve fakir olan ülkeler arasında çok büyük bir uçurum var. Çünkü kanser ölümlerinin %70’e yakını düşük-orta gelir düzeyinde olan ülkelerde gözüküyor. Hatta ABD içinde bile çok ciddi eşitsizlikler mevcut. Örneğin en son yayınlanan ABD istatistiklerine göre Afrika-Amerika etnik grubunda bir kadının meme kanserine bağlı ölüm riski beyaz kadınlara kıyasla %40 ve rahim kanserine bağlı ölüm riski de iki kat daha fazla. İşte bu nedenle 4 Şubat Dünya Kanser Gününde, bu yılın teması da geçen yıl ile benzer; ‘Kanser bakımına ulaşımda eşitsizlikleri azaltalım’ “ diyerek sözlerini tamamladı.