Atlas Üniversitesi Ergoterapi Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Aybüke Ersin, engelli bireylerin haklarını ve katılımlarını geliştirmeyi; siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel hayatın her alanında engellilerin hayatın içinde var olmakla ilgili yaşadığı zorluklara ilişkin bilinç düzeyini artırmak amacıyla her yıl 3 Aralık’ta kutlanan Dünya Engelliler Günü kapsamında, bireylerin günlük yaşamında normal aktivitelere katılımını önemli ölçüde engelleyen “Görünmez Engellilik” ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Dr. Öğr. Üyesi Aybüke Ersin, “Görünmez engellilik, dışarıdan belli olan ya da olmayan fiziksel ve zihinsel birtakım tıbbi durumların kişilerin günlük yaşamında normal aktivitelere katılımını önemli ölçüde kısıtlaması ve engellilik oluşturması olarak açıklanır. Başlıca bu durumlar; kısıtlı görme, işitme kaybı gibi duyusal yetersizlikler, HIV, AIDS gibi otoimmün bozukluklar, romatoid artrit, fibromiyalji gibi ağrı ve kronik hastalıklar, demans, bilişsel bozukluklar veya öğrenme zorlukları, ruhsal tanılı hastalıklar ve psikolojik bozukluklar (travma sonrası stres bozukluğu, depresyon gibi), uyku bozukluklarıdır. Görünmez engellilik ile ilgili sosyal farkındalığın sağlanması ve toplumun bilinçlenmesi bireylerin günlük hayatlarında, iş yaşamlarında, okullarda ve diğer topluluklarda ek sorunlar yaşamaması için önemlidir" ifadelerini kullandı.
Engellilik tanımında yer alan 'fiziksel veya zihinsel bozukluk' kavramının, zihinsel bozukluk kısmında yer alan ruhsal hastalıklarla ilgili bilgiler veren Dr. Öğr. Üyesi Aybüke Ersin “Depresyon, şizofreni, agorafobi, anksiyete bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu, kişilik bozukları, panik atak, obsesif kompulsif bozukluk, yeme bozuklukları, davranış bozuklukları, bipolar bozukluk, demans, sosyal fobi ve diğer fobiler gibi hastalıklar görünmez ruhsal hastalık engelleri olarak tanımlanır. Ruhsal hastalıklardan kaynaklanan engeller fiziksel engeller gibi dışarıdan hemen fark edilmez. Ancak bu engeller kişiler için günlük görevlerini yerine getirilmesini, günlük yaşam aktivitelerine katılımı ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyen engeller olarak karşımıza çıkar" dedi.
Yaşlanma ile görülen biyolojik, psikolojik ve sosyal problemlerin de kişilerin günlük yaşam aktivitelerine olumsuz etki edebildiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Aybüke Ersin, “Yaşlılıkla beraber gelen sağlık sorunları, emeklilik süreci, çalışma hayatından kopuş ve sabit gelirli yaşam yaşlı bireyin toplumsal katılımının önünde bariyerler oluşturabilir. Bu bariyerler görünmez bir engellilik durumunu da beraberinde getirir. Bununla birlikte yaşlı birey yaşadığı toplum içerisinde bir kısır döngüye girmekte ve başkalarına bağımlı hale gelmektedir. Ayrıca kronik hastalıklar da kişide dışardan görünmese de duyularını ve aktivitelerini sınırlayan engeller oluşturmaktadır. Kronik rahatsızlığa sahip olanlar engellerini çevrelerine kabul ettirmekte zorlanmakta ve mevcut sağlık sorunlarına ek olarak psikolojik ve sosyal olarak da bu durumdan etkilenmektedirler. Görünmez engelliliğe neden olan, kişilerin mücadele ettiği en yaygın kronik hastalıklardan bazıları; kronik kas iskelet sistemi ağrıları, kronik solunum sistemi ve kardiyovasküler sistem hastalıkları, migren ve diyabettir" açıklamalarında bulundu.
"ÇOCUKLARIN DA YAŞADIĞI GÖRÜNMEZ ENGELLER VAR"
Toplumun büyük bir çoğunluğunu oluşturan çocukların da yaşadıkları birtakım görünmez engellerin olduğunu hatırlatan Ersin, “Bu engeller genellikle fiziksel, sosyal veya eğitim ile ilgili çevresel faktörlerin katılımı kısıtlanmasından kaynaklanır. Bunlardan bazılarını; her çocuk farklı şekillerde öğrenme yeteneğine sahiptir. Eğitimdeki standart öğretim yöntemleri bazı çocukların eğitime eşit şekilde ulaşmasını zorlaştırabilir. Örneğin; görsel öğrenme tipine sahip bir çocuk sadece işitsel yöntem kullanılarak öğretilen bir derste başarısız olabilir. Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan bir çocuk, arkadaşına odaklanıp onu dinlemek, okul çantasını hazırlarken materyalleri hatırlamak, günlük hayattaki rutinini planlamak ve sınıfta dakikalarca oturmak gibi konularda zorlanabilir. Otizm spektrum bozukluğuna sahip bir başka çocuk için, dokunsal hassasiyeti nedeniyle kantin sırasında beklemek, bazı akranlarına göre görsel detayları yüksek düzeyde algılaması ve bundan rahatsız olması nedeniyle parkta oynamak, göz teması kurmakta zorlandığı için arkadaşıyla iletişim kurmaya çalışmak büyük bir çıkmaza dönüşebilir. Disleksili bir çocuk için tahtadaki yazıları deftere kopya etmek, dans grubunda diğerleriyle uyumlu şekilde dans etmek ya da ayakkabılarının bağcıklarını bağlamak oldukça zaman alabilir" dedi.
Dr. Öğr. Üyesi Aybüke Ersin, sözlerini şöyle tamamladı: “Tüm bu gibi durumlar için herhangi bir tanıya sahip olan ya da olmayan bireylerin hayata katılımını kısıtlayan görünmez engelleridir. Bu engelleri görünür kılarak, toplumu bilinçlendirerek, eğitimde evrensel dizayn yöntemlerini kullanarak, inovasyon teknikleri yardımıyla kişilere uyarlanabilir eğitim sistemi oluşturularak, mikro ve makro düzeydeki çevresel düzenleme politikaları oluşturularak bireylerin hayata katılımlarını artırmak büyük önem taşımaktadır. Bugün ve her gün, herkes için erişilebilir ve adil bir dünya inşa etmek için yenilikçi çözümlerin yaygınlaştırılması hepimizin sorumluluğudur."