İnternette dolaşan, “sizce elbisenin rengi ne?” temalı paylaşımları hatırlıyorsunuzdur. Hatta kendinizi de test etmişliğiniz vardır. Bu basbayağı beyaz üzerine altın sarısı ya da mavi ve siyah işte bu, nesini tartışıyorlar ki, diye düşünmüşsünüzdür, belki de. Büyük olasılıkla internet sizi, başka görme illüzyonlarına sürüklemiştir.
Hani derler ya “gözümle görmesem inanmazdım” diye. Asıl, gözünüzle gördüklerinize ne kadar inanacağınız konusu tartışılabilir. Dünyadaki renk körlerinin çoğunun renk körü olduğunun farkında olmadığını biliyor musunuz?
Gözümüzle gördüğümüz şeylere inansak, ilüzyonistleri kutsal kişiler gibi görmemiz gerekirdi. Gözümüzün içine bakarak, numaralarıyla bizi büyüleyen bu kişilere eskiden sihirbaz deniyordu. Şimdi, illüzyonist deniyor.
Gözümüzün her şeyi görmesine gerek yok. Onun amacı bizi hayatta tutmak. Yiyecekleri bulmamızı (avcı-toplayıcı atalarımız) ve yırtıcıları fark etmemizi (kendimiz av olmamak için) sağlasa işini yapmış olur. Gözümüz milyonlarca yıl içinde, evrimleşerek olağanüstü bir makineye dönüşme sürecinde, varlık amacına bağlı olarak, sadece işe yarayan şeyleri görmeye odaklanma eğilimindedir.
Gökyüzünde uçuşan bulutlara baktığımızda veya yabancı bir gezegende NASA tarafından çekilen fotoğraflara baktığımızda, yüz görmeye eğilimli olduğumuz sır değildir. Yeni doğan bebeklerin de karton üzerine çizilen basit bir gülen adam emojiye, sevimlilik yaparak tepki vermeleri de sır değildir. Gözümüz, yüz görmeye eğilimlidir. Beyin gördüğü şeyleri anlamlandırmak kataloglamak ister. Gördüğü şeyleri de bildiği şeylerle eşleştirir. Yeni doğan bir bebek dünya üzerindeki en savunmasız canlıdır. Onun hayatta kalması ona doğru bakan bir çift göze, gülen bir yüze bağlıdır.
Yukarıdaki cümleyi tekrar etmek isterim. Gözümüz, işe yarayan şeyleri görmeye eğilimlidir. Odaklandığı nokta dışındaki şeyleri görmez. Gözünün içine dahi girse görmez. Bu nedenle; İnsanların hayata ve olaylara bakış açısından söz ettiğimizde, onların gördüklerinden çok onlara gösterilenlerden bahsetmiş oluruz aslında. Cambaza bak numarasını bilirsiniz. İp üstünde dengede durmaya çalışan cambaza odaklanan seyircinin, cebini boşaltan yankesici bu zaafı kullanır. Aynı anda hem yakına hem de uzağa odaklanamadığınızı fark etmediyseniz bunu evde kendinizde deneyebilirsiniz.
Çok kolay manipüle edilebilen bir bakış açımız olduğunu kabullenmemiz gerek. Gözümüzle gördüğümüzden çok gözümüzün önünden kaçırılan şeylerde saklıdır acı gerçekler.
Şöyle bitireyim, yine internet fenomeni bir video var. Videoda basketçilerin topu kaç kez sektirdiği soruluyor. Siz basket topuna odaklanıp, sayarken, ekrana ayı kostümlü bir dansçı girip nanik yapıyor ve top sekmelerini sayan kimse ayıyı görmüyor! Sonrasında bir video daha var. Bu kez ayıya odaklanıyorsunuz. Ama siz ayıya bakarken, 5erkek basketçiden, ikisi iki kadınla yer değiştiriyor, birisi salonu terk ediyor. Bu esnada formaları değiştiriyorlar. Bunlar o kısacık videoda olup bitiyor. Görmüyorsunuz.
Sözün özü; size, birileri cambaza bakın diyorsa, cambaza değil cüzdanınıza odaklansanız iyi edersiniz. Gördüklerinize inanın ama size gösterilenleri izlerken, uçan illüzyonisti aklınızdan çıkarmayın., bir yerlerde ip olmalı, gerçekten uçsa niye size biletle gösteri yapsın değil mi?