İzmir Bosna Sancak Dernek Başkanı Abdullah Gül Yaptığı yazılı açıklamada şunları söyledi; 'Bosna Hersek Hükümeti Sırpların Bosna'da Hollanda askerlerinin gözleri önünde 8 binden fazlya Boşnak Müslümanı öldürdüğü belli olduğu halde, Uluslararası Adalet Divanı bu Soykırımı görmezden gelerek Bosna Hersek Hükümetinin SırplarınMüslüman Boşanklara Soykırım yaptığını kabul etmemesi ve boşnakların talebini reddetmesi kabul edilemez'.
Uluslararası Adalet Divanı, Bosna Hersek'in soykırım Müraacatını Reddetmesi biz İzmir Bosna Sancak Derneği olarak, Başta Birleşmiş milletler olmak Hollanda ve Bosna'da olan Avrupa ülkelerini aklama mücadelesi olarak görüyoruz.
Ne Birleşmiş Milletler'in Srebrenitsa'yı güvenli bölge ilan etmesi ne de kentte bulunan 600 Hollanda Barış Gücü askeri katliama mani olamamıştır. Katliama göz yumulmuştur.
Sırp askerlerinin kente olan tacizleri sıklaşınca kamptaki insanlar silahlarının geri verilmesi için başvuruda bulunmuş; fakat kampın Hollandalı komutanı Thom Karremans bu isteği geri çevirmiştir.
Hollandalı askerler Bosna'daki BM Barış Gücü Komutanı Fransız generalden aldıkları emirle bir gece yarısı kenti boşaltmış ve bulundukları kampı içindeki 25.000 mülteci ile birlikte Sırplara teslim etmişlerdir. Hollandalı komutan tarafından Sırplara satılan (bu olay video kasetle kanıtlanmıştır)
Hollanda hükümeti hiçbir sorumluluk kabul etmezken, kenti bırakarak Sırpların katliamına göz yuman 600 hafif silahlı Hollanda askerinin büyük bir bölümü pişmanlıklarını her fırsatta dile getirmişlerdir.
Srebrenitsa kentinde yaşadıkları anları kitaplaştıran askerlerden biri olaydan dolayı yaşadığı pişmanlığı şu sözlerle ifade etmiştir "Ölmek istiyordum, masum insanları koruma sözü verdiğimiz halde bize sığınan insanları koruyamadığımız için kendimi affetmiyorum" İşte bu sözler, kentte uygulanan etnik kıyımın en büyük belgesidir.
Srebrenitsa kentinde kurulan BM kampında tercümanlık yapan Hasan Nuhanoviç anılarında şunları paylaşmıştır; "Hollandalı askerlerin bulunduğu kampa gelerek, kampa sığınan insanların teslim edilmesini isteyen Sırp komutan, aksi takdirde kampın bombalanacağını açıklamıştır." Hollanda askerlerinin kendi canlarını kurtarmak için insanları tek sıra halinde teslim ettiğini aktaran Hasan Nuhanoviç kamp etrafında boğazlanan insanların çığlıklarını ve yalvarmalarını unutamadığını söylemiştir
Ne acıdır ki kampa sığınan ve Sırp askerlerine teslim edilen insanların arasında Nuhanoviç'in 18 yaşındaki erkek kardeşi Muhammed, annesi ve babası da vardır. Yaşadığı o günleri gözyaşları içinde anlatan Hasan Nuhanoviç katliamcılardan birçoğunu teşhis etmesine rağmen cezalandırılmadıklarını, hatta annesinin katili olan kişinin devlet dairesinde memur olarak görev yapmaya devam ettiğini belirtmiştir.
Bu olaylar bu kadar açık ve net ortada duruyorken Uluslararası Adalet Divanı 'SOYKIRIM'ı kabul etmemesi manidar değil mi?
Uluslararası Adalet Divanı soykırımı aklama gayretleri içerisine girmiş görünüyor. Hollanda askerini ve Orada görev yapan diğer ülkeleri aklamaya çalışıyor.
Srbrenica da katliamda sorumlu Hollanda askerleridir, Hollanda askerinin kontrolündeki bölgede SOYKIRIM yapılmıştır.
1992-1995 yılları arasında Avrupa'nın gözleri önünde yirminci yüzyılda Boşnak Müslümanlara uygulanan vahşete, katliama, soykırım denmeyecekse ne denecek?
Yüzbinlerce Boşnak kadını kocasız ve çocuksuz bırakan Sırpların yaptıkları yanlarına kar mı kalacak?
Uluslararası Adalet Divanı Birleşmiş Milletler'in görevlendirdiği askerlerinin gözleri önünde gelişen bu soykırım örtbas edilerek kendi suçlarını da örtmek istiyorlar.
Bosnada katledilen boşnak müslümanların sayısı Yüzbinlerle ifade edilirken nasıl olurda SOYKIRIM denmez bu vahşete. Yirminci yüzyılda yaşanan bu yüz karası bir olayın adı 'SOYKIRIM'dır.
Srebrenitsa Katliamında öldürülenlenlerin kesin sayısı bilinmemekle birlikte BM'nin Eski Yugoslavya Savaş Suçları Mahkemesi savcısı, 7.000 ila 8.000 kişinin
öldürüldüğünü belirtmiştir. Bosna Sırplar göre ölü sayısı 7.779, Boşnak göre ölü sayısı 8.374'den fazla olarak gösterilmektedir.
Şimdiye kadar Srebrenitsa etrafında 42 toplu mezar bulunmuş ve uzmanlara göre 22 bölgede daha toplu mezar olduğunu tahmin edilmektedir.
Bu soykırım değil de nedir?
Şimdiye kadar 2.070 kurbanın kesin kimlik tespiti yapılırken 7.000'den fazla ceset torbasında ise parçalanmış ceset parçaları kesin kimlik tespiti için bekletilmektedir. Cesetler toplu mezarlara atılırken parçalandığı için kimlik tespiti güçlükle yürütülmektedir.
Sırplar katliamı gizlemek için bâzı cesetleri ilk gömüldükleri toplu mezarlardan çıkarıp başka yerlere tekrar gömdüklerinden katliamla ilgili deliller bozulmuş ya da yok olmuştur.
1992-1995 arasında Uluslararası Kızılhaç Örgütü verilerine göre Bosna-Hersek'te, Kayıpların 200.000 kadarı Boşnak halkına ait olup, dünyanın gözü önünde ve
Avrupa'nın göbeğinde sistematik bir soykırıma tâbî tutulmuştur.
Bu savaşta 200.000 ile 400.000 insan öldürüldü.
20,000 den fazlası hala kayıp. (Yani toplu mezarlarda kimlikleri henüz teşhis edilmemiş.)
2.000.000 kişi göç etmek zorunda kaldı.
20.000 ile 50.000 kadına tecavüz edildi.
1000 ile 2000 babası belli olmayan çocuk doğdu.
Ortada bu kadar delillerin varlığı bile Uluslararası adalet divanı, 'soykırımı' kabul etmemesi bizlerde şaşkınlık yaratmıştır.
Uluslararası Adalet Divanı'nın aldığı bu karar utanç verici bir durum olarak tarihte yerini alacak.
Bosnada yaşanan 'soykırım' Avrupa ülkeleri için yüz karası olarak tarih sayfalarında yerini alacak.
Uluslararası Adalet Divanı, Soykırım demesi için Bosnada yaşayan bütün boşnakların öldürülmesini mi istiyor bunu da sormak gerekli.
Uluslararası Adalet Divanı gün gibi ortada olan bu 'Soykırımı' Sırplar evet yaptık dersemi dava açacak? Bu kadar delil nasıl görmezden gelinir?
Gözleri kör kulakları sağır olan, Uluslararası Adalet Divanı üyeleri bu utancı ömür boyu taşıyacak.
Çok komik bir gerekçeyle Soykırım davasını reddeden, adaletten yoksun bir avuç zavallı insanlar topluluğu olarak isim değiştirmeli.
Srebrenitsa olayı, II. Dünya Savaşından sonra Avrupa'da yapılan en büyük insan katliamı ve etnik soykırım olarak Dünya tarihine kazınmıştır.
İzmir Bosna Sancak Derneği olarak Uluslararası Adalet Divanı'nın aldığı bu kararı kınıyoruz.