İzmir'e dair bazı şeyler var ki başka şehirlerde durum nasıl bilemiyorum. İzmir'in sokakları Mısır çarşısına dönmüş durumda.
Hızla değişiyor her şey. İnsanlar, zevkler. Türkiye nasıl eski Türkiye değilse, İzmir de eski İzmir değil. Kalite arayışım yıllar önce sona erdi.
Ancak hala saygı beklentim var.
Uzun zamandır bir gürültü kirliliği devam ediyor. Sokakta, vapurda, tramvayda.
Yürüyüş yapayım diyorum, sabahın körü sahilde yürüyorum. Birazdan bir fasıl sesi gelmeye başlıyor. Adam almış kanunu kanun çalıyor. Biraz ilerde birisi ney çalıyor. Sabahın köründe sahilde rakı balık mı yapacağım ben? Sabah sessizliği keyfim sona eriyor. Mecburen kulaklıklarımı takıp müzik açıyorum.
Vapura biniyorum, herhangi bir saat. Sabah, öğlen, akşamüstü, gece.
Hoparlör düzenekleri kurulmuş. Epey kötü sesli müzisyenler şarkı türkü söylüyor. Kar kış soğuk demeden yukarı kaçıyorum.
Ney var, kanun var, gitar var. Neymiş para kazanıyorlarmış. Valiliğe gidiyor izin alıyorsunuz sonra istediğiniz yerde bağırabiliyorsunuz.
Senelerce vapur kullandım. İşten çıkıp kendimi vapura attığımda en büyük keyfim kitap okumaktı. Bazen de o kadar yorgun olurdum ki sadece otururdum öylece. Kafamı dinlerdim. O günlerde böyle bir şey olsaydı ne yapardım acaba? Ajda Pekkan vapurda bize konser verse dahi bazen sessizlik istemek hakkımız. Ayda yılda bir değil, her gün böyle artık.
Arkadaşımı aradım, arkada korkunç bir gürültü, vapurdaymış meğer. Birbirimizi duyamadık kapattık.
İşkence gibi bir şey.
Konakta her köşede acılı arabesk çalan müzisyen kişiler var. Her adım başında bir gürültü.
Müzik ruhun gıdasıdır evet de bu gıda ise eğer, mısır şurubu olsa gerek. Tamamen kalitesiz, kötü bir gürültü bu.
Karşıyaka'da yeni bir moda başlattı belediye. Kendince etkinlik yapıyor.
İlk işkenceyi mayıs ayında yaşattı bize. Bir yöresel etkinlik yapıp, bütün insanların tatil gününü zehir etti. Türküler, bir gürültü şeklinde müzikler. Bunu yaptıkları yer ise tam yerleşimin göbeği. Yaşlılar var, bebekleri olanlar var. Saatler süren gürültüyü çekmek zorunda kaldılar. O kadar şikayet gitti ki, sonraki etkinlikler iptal edildi. Aklın yolu bir.
Şimdi ben belediye olsam iki dakika düşünürüm.
Ben şimdi etkinlik yapacağım, kocaman dev gibi onar adet hoparlörü getirip yerleştireceğim, müziği sonuna kadar açacağım. Hemen on adım ötede oturan evler rahatsız olur muhakkak derim. Yani matematiğe çok da gerek yok.
Ama belediye benim gibi düşünmüyor anlaşılan.
Çünkü düşünseydi eğer, o kadar şikayet gelmiş bir alana bugün yine bir türkü günü etkinliği yapmazdı.
Peki bugün neler oldu?
Saat 14:00 de başladı gürültü. Evlerin içinde türküler çığırmaya başladı. Çünkü alana gidenler değil, bütün Karşıyaka dinlesin diye konser hoparlörleri getirilmişti.
Bebeği olan arkadaşım evden kaçtı. Diğer arkadaşlarım da iki saat sonra dayanamayıp evden çıktılar. Herkes birbirine soruyordu telefonda, bitti mi? Bittiyse artık eve dönelim. Ama yok bitmedi, saat sekiz olmuştu hala bağırıyordu türkücüler.
Bu kadar insanı rahatsız etmeye ne hakkınız var?
Gürültü istemiyoruz, bunu nasıl anlatabiliriz?
Evimizde gürültü olmaksızın oturmak istiyoruz. Sırf siz öyle istiyorsunuz diye yaptığınız etkinlik nedeniyle evlerimizden kaçmak istemiyoruz.
Ne yapacaksanız konser alanında yaparsınız. Bunun yolu budur. Yerleşim yerlerinin on adım yanında erkinlik yapılmaz. Ayıptır. Her ilçede spor salonları mevcut. Etkinliğinizi orada yapınız. Dinlemek isteyen koşsun gelsin, oynasın, zıplasın.
Kalite diye bir şey zaten kalmadı, onu gayet iyi anlattınız. Ama bari saygı gösterin. Yürüdüğümüz yolda, vapurda, evimizin tam önünde eline hoparlörünü alan bağırmasın artık. Lütfen!