Madem sonbahar deyip gidiyorsun ya üşüyen mum savruluyor rüzgarlarda
Oysaki
Kulağımda vızıldayan sivrisineklerin yok olduğu zamanlardaydi gelişin..
Dünyadan fırlatılmış bir ben vardı bende
Kapı gıcırtısi gibi ruhumda dolanan insanlar duruyor ekini hasat edilmiş tarlalarda..
Ağaçların siyaha dönmüş dalları dökülüyor gövde diplerine..
Ayrılık bir kovadan dökülürcesine , dökülüyor kapı önlerine
Annemin eteklerine bu defa ben saklıyorum hıçkırıklarimi
Ve
Güz geliyor , içimden şiirler geçiyor
Nerden nereye gideceğini bilmeyen şiirler tutuyor ellerimden..
Ama ben kırmızı kurdelalı ,siyah önlüklü bir kız çocuğunun ardı sıra koşuyorum, taşları karartılmış kentin caddelerinde..
Sonrası
Balkonları kırmızı ,mor iplerle süslenmiş evlerin önünden bir çırpıda geçiyorum
Kollarıma siliyorum gözyaşlarımı ..
Oysa bir çocuk evcilik oynuyor kalbimin çeperlerinde..
Ayaklarım keder bağlamış mazgallara takılıyor , gözbebeklerimi bırakıyorum oralarda..
Birden
Ayçiçeği tarlaları çekiyor canım
Çatlamış topuklarımin arasına egzoz dumanları giriyor.
Yollara da sormayacagim artık hayalleri tutsak, gülüşleri kelepçelenmiş çocukları
Yazgısının ırzına geçilmiş ülkemin yasını da tutmayacağım bundan böyle..
Ellerimle toplayacağım ölümün ikiz kardeşi yaşamı .
Gökkuşaklarının altından geçip bütün renklerini zimmetime geçireceğim
Geceyi gönlümün efendisi yapıp
Son sigaramı da benden içre ben için yakacağım..