Mehmet ÖZDOĞRU - İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nin (İGC) düzenlediği Lokal Sohbetler etkinliğinde İzmirli gazetecilerle buluşan Hakim Murat Aydın, 'Nerede o cesur savcılar, yargıçlar?' diye soranlara şu yanıtı verdi: Son 2 yılda HSYK, 30'un üzerinde kararnameyle hakimlerin yarısını sürdü. Aranan o cesur savcılar şimdi eşya topluyor, koli bantlıyor. Çocukları için okul nakil belgesi almaya çalışıyor.”
İGC Lokal Sohbetleri'nin ilk konuğu HSYK kararnamesiyle Trabzon'da görevlendirilen Karşıyaka 7. Asliye Hukuk Mahkemesi Başkanı ve YARSAV Başkan Yardımcısı Hakim Murat Aydın oldu. Etkinlikte konuşan İGC Başkanı Misket Dikmen, gazetecilere yönelik baskı ve saldırıların arttığını, dokunulmazlıkların kaldırılmasının ardından hakim ve savcı atamalarının yapıldığnı söyledi. Ülkede yaşananlar nedeniyle her gün kaygıyla uyandığını belirten Dikmen, hukukun önemine dikkat çekti. Hakim Murat Aydın ile İzmirli gazetecileri buluşturarak son dönem yaşanan gelişmeler hakkında bilgi paylaşımında bulunmak istediklerini de kaydetti.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar'a gönderdiği mektup ve Cumhurbaşkanına hakaretin suç olmaktan çıkarılması için Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı başvuruyla kamuoyunda tanınan, son kararnameyle İzmir'den Trabzon'a görevlendirilen Aydın, İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nin organizasyonunda bir grup gazeteciyle bir araya geldi. Aydın, yargıdaki büyük çaplı operasyona toplumun tepkisiz kalmasını eleştirdi.
Hakim Murat Aydın, “İnsanların 'cesur' dediği hakimler aslında az değil. Ama toplumun desteğini yanımızda görmüyoruz. Bir okuldan tayin edilen bir öğretmen için öğrenciler eylem yaptı, ama her 2 hakimden 1'inin yeri değiştirildi, toplumun sesi çıkmadı. Bu toplum yargı mensuplarına 'yalnız değilsiniz' duygusunu veremezse bunlar daha iyi günlerimiz olarak kalacaktır. Ama yapılan şey, hayatın olağan akışına aykırı ise sürdürülebilir değildir. Yargıda yapılanlar, hayatın olağan akışına uygun değildir” dedi.
Hakimlerin yarısının sürgün yemesine karşın mücadeleden vazgeçmeyeceklerini vurgulayan Aydın, “Bu sürgünler, bu kararnameler, bir havuç-sopa kararnamesidir. Gücün önünde boyun eğene havuç verilmiş, eğmeyene sopa vurulmuştur. Yine de mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. Bizim inancımız tamdır. Biz doğru bildiğimiz yolda ilerlemeye devam edeceğiz. Ancak toplumun da bize destek vermesi gerekir. Yargı, sadece bizim cesaretemize bırakılamayacak kadar önemlidir. Canım çok sıkıldığında Nutuk'un ilk iki sayfasını okurum. O sayfalarda “manzara-i umumiye şöyleydi” diyerek olumsuzlukları sıralar, kalanında milli mücadele kuvvetlerinin durumunu aktarır. Biz de kendimize ya yeni bir yol bulacağız, ya da yeni bir yol açacağız. Çünkü biz milli iradeyi temsil ediyoruz. Millet yetkisini üçe bölmüş, yargı yetkisini bize vermiş. Bu onurlu mücadeleyi bazı meslektaşlarımıza rağmen vereceğiz. Cumhuriyete, demokrasiye, laikliğe, Atatürk'e karşı çıkan insanlardan herhangi bir talebim yok. Ama yargıda yapılanları yanlış bulanlar, mutlaka tepkilerini göstermeli” diye konuştu.