Masallar ülkesinin başkenti Hallstatt… Ortaçağdan günümüze sürüklenmiş bir kasaba. Hangi evin önünden geçsek içeride bir masal kahramanı varmış gibi hissediyorsunuz. Kulağınıza Alp Dağlarının melodisi fısıldıyor. Daracık sokakları, orman ve gölün mükemmel ahengi ile hiç bitmesini istemediğiniz gizemli bir yolculuk Hallstatt.
Burası size nasıl anlatırım bilmiyorum ama sadece gördüklerimi ve bildiklerimi aktarmaya çalışacağım. Ama burayı anlamak için mutlaka görmeniz gerekir. Sözlerin kifayetsiz kaldığı yerdeyim.
Avusturya’da aşırı turizm alanı ilan edilen ilk yer neresi diye sorarsanız cevabı Hallstatt derim. Köyün 2001 yılı nüfusu 740 civarında. Ancak kasabaya günde 30.000 turist geldiği biliniyor. O kadar insan nasıl sığıyor derseniz cevabı basit sığmıyor tabiî ki. Gölün en uç noktasına kadar park alanları yapılmış. İnsanlar araçlarını park etmek için 3 km yol yürümeye razı oluyor. Ancak göl kenarında yapacağınız bu yürüyüş ömrünüzde yaptığınız en güzel 3 km’lik yürüyüş olabilir. Eğer isterseniz en uzaktaki park alanlarından sizi kasabaya taşıyan minibüsleri kullanabilirsiniz.
Kasabayı iki yoldan gezebilirsiniz. İlki göl kenarından diğeri ise üst taraftaki dar ve yokuş olan yollardan. Ben giderken üst yolu seçtim. Göl manzarası çok güzel olmasına rağmen üst taraftaki masalsı yokuşlar daha çok ilgimi çekti. Tüm evler pamuk prenses ve yedi cüceleri barındırıyor gibiydi. Çok dikkatli bakmama rağmen evlerin ne penceresi nede kapısı açık değildi. Üstelik her evin önünde lütfen rahatsız etmeyin şeklinde yazılar vardı. Yöre halkı turistlerden iyice bunalmış bir durumda.
Görülmesi gerekenler arasına Beinhaus kemik evi mutlaka yazılmalı. 1975 yılına kadar köyde ölenler 15 yıl toprak altında kalıp daha sonra yer olmadığı için kemik evine kaldırılıyorlardı. Ancak bu gelenek artık uygulanmıyor. İçeride 2104 adet kafatası bulunuyor. Ve hepsinin üzerinde hayatlarını nasıl yaşadığı anlatan dört sembolden biri resmedilmiş. Hem çok korkutucu hemde görmek için can attığınız bir kulübe.
Daha sonra fotoğraflara konu olan kaldırım kenarına ineceksiniz. Tüm Hallstatt fotoğraflarında gördüğünüz o muhteşem kareyi çekmek için insanlar adeta sıraya girmiş haldeler. O kadarki belgesel çekenler nikahlarını fotoğraflamak isteyenler, doğa fotoğrafçıları, televizyoncular aklınıza gelen her türden insan burada fotoğraf çekme yarışına girmişler. Yazın ayrı kışın ayrı bir güzel. Fotoğraflardaki o kule ise içine girdiğinizde daha iyi anlayacaksınız eski bir kilisenin tüm özelliklerini taşıyan bir yapı. İçerideki o mistik hava tüm mobilyalara yansımış.
Kulenin dibinde bir kafeterya var. Tam merkezde, yorulanlar yada mola vermek isteyenler için kasabanın tam ortasında. Ancak burayı bence daha özel kılan yaptıkları kahve olmalı. Bir çok yerde kahve içmeme rağmen buradaki tadı hiçbir yerde bulamadım. İçtiğim en güzel kahve bu olmalı. Birde Avusturya’nın kendine özgü pastası olan Sacher’in tadı inanılmaz nefisti. Karşınızda o muhteşem kilise yanınızda içilebilecek en güzel kahve ve karşınızda müthiş doğasıyla Hallstatter Gölü, insan daha ne isteyebilir.
Son olarak Skywalk’a çıkmalısınız. Finükler denilen tek vagonlu teleferikler sizi 3 dakika içinde 800 metre yüksekliğe çıkarıyor. Bulutlara doğru ilerlerken arkanızdan yükselen göl manzarasına hayran hayran bakakalıyorsunuz. En tepeye çıktığınızda ise birkaç köprüyü geçip Skywalk’a ulaşıyorsunuz. Buradan aşağıya baktığınız zaman kendinizi kuş gibi hissedeceksiniz. Çünkü altınızdaki platformdan uzandığınızda bulutlardan aşağıya baktığınızı göreceksiniz. Böyle bir anı her zaman yaşayamazsınız. Tabi korkmuyorsanız.
Eğer tüm bunları yaptıksan sonra vaktiniz kalırsa dünyanın en eski tuz madenlerini görebilirsiniz. Burası Skywalk’tan daha da yukarıda olduğu için gitmeniz biraz zaman alacaktır. Ama gidemediyseniz üzülmeyin. Orada bir mağazada burada üretilen tuzlardan yapılmış bir çok obje var. Hoşunuza gidenlerden bir tanesini alabilirsiniz. Süreyi çok geçirmemeye çalışın. Çünkü finükler en son saat beşte servis yapmak zorunda, hava koşulları nedeniyle.
Kelimeler ne kadar yeterli oldu bilmiyorum. Elimden geldiği kadarı ile size bu masal şehrinden notlar aktarmaya çalıştım. Fakat burası kelimelere sığmayacak kadar büyüleyici. Bir daha görmeyi umutla beklediğim bir yer. Bu defa gittiğimde mutlaka oradaki bir otelde kalıp sabah o göle karşı uyanmak istiyorum. Umarım bir gün tekrar giderim. Anlatmayı unuttuğum yada aklınıza takılan bir soru olursa youtube kanalımdaki Hallstatt ile ilgili videoma bakabilir yada bana mail yoluyla yazabilirsiniz. Youtube kanalım Aryana Sokak Gezi Yorum.
Her zaman dediğim gibi
Çok Gezin, Çok Okuyun ve Çok Sorun…