Düzenlenen toplantıda açıklamalarda bulunan Hasan Kalyoncu şunları belirtti;
Milliyetçi Hareket Partisi Doğru Politikalarda Destekçi, Daha Doğrusu İçin de Yol Göstericidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak Cumhur İttifakının kurucularından birisi olarak millet hizmetini sürdürüyoruz. Bunun “önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben” anlayışımızdan kaynaklandığını dışımızdan bakanlar anlayamaz. Çünkü onlar siyaseti, makam ve menfaat peşinde koşmak için yaparlar. Genel başkanımız defalarca Cumhur İttifakının bir paylaşım koalisyonu olmadığını söylese de, yapıcı bir muhalefet sürdürdüğümüzü ifade etsek de anlamazlar. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, hendeklerde kaybolan huzurun sürekli olacak şekilde temini ve 15 Temmuzda işgalin eşiğine gelen vatanın ve milletin bekasını korumak amacıyla doğru politikalarda destekçi, daha doğrusunu yapmaları için de yol gösterici bir siyaset izliyoruz.
Muhalifler işte bu desteğimizi eleştirmektedir. Fakat onların gözden kaçırmaya çalıştıkları ama bizim unutmamamız gereken nokta şudur:
Ne liderimizin ne de Milliyetçi Hareket Partisinin düşüncelerinde zerrece değişiklik yoktur. Doğruları yapan ve bu yolda titizlik gösteren iktidarı eleştirmemiz için bir sebep yoktur. Terör bitme noktasına gelmişse, bugün inlerinde bile saklanamayacak duruma gelmişse, Milliyetçi Hareket Partisi bunu niye eleştirsin? Terörün sözcüsü HDP’nin kapatılması için hazırlanan iddianame Anayasa Mahkemesinin önüne gelmişse, Milliyetçi Hareket Partisi buna niye karşı çıksın? Sınırlarımızda ABD ve AB destekli terör devleti projesi suya düşürülmüşse Milliyetçi Hareket Partisi bunu niye eleştirsin? Doğu Akdeniz’de sergilenen münhasır ekonomik bölge politikası ile Yunanistan ve hempalarının hukuk dışı girişimlerle Türkiye’yi Akdeniz’de çevrelemesi engellenmişse, Milliyetçi Hareket Partisi bunu niye eleştirsin? Kıbrıs Türklüğünün bağımsız siyasi varlığının tüm dünyaya ilanı noktasına gelindiyse, Milliyetçi Hareket Partisi buna niye karşı çıksın? Ukrayna ve Rusya’yı barış görüşmeleri için Antalya’da bir araya getirmişse ve dünya ölçeğinde diplomatik alanda öncülük aldı ise, Milliyetçi Hareket Partisi buna niye karşı çıksın? Savunma sanayinde devrim yarattıysa, kendi uçak ve savunma sistemini geliştirme noktasına gelmişse, Milliyetçi Hareket Partisi buna neden karşı çıksın? Türkiye Cumhuriyeti, Dağlık Karabağ’da onlarca yıldır devam eden Ermeni işgaline son veren Kahraman Azerbaycan Türklüğünün yanında, gerçek bir kardeş gibi durmuştur. SİHA’larıyla ve dualarıyla Azerbaycan ordusunun yanında durmuş, “İki Devlet Tek Millet” sözünün ne kadar doğru olduğunu dosta düşmana göstermiştir. Bizden buna karşı çıkmamızı mı bekleyecekler? Sırf muhalefet etmek için, “Türkiye Karabağ’a cihatçı grupları gönderdi” diyen zilletin çukuruna mı düşelim?
Türk’ün ve Türkiye’nin varlığını tehdit eden birçok atak savuşturulmuşken, “şunlar oluyor, bunlar oluyor” tarzında bir muhalefet, evde yangın varken saçını tarayan geline yakışır. CHP’ye, İP’e yakışır onların masa etrafında topladıkları dostlarına yakışır. Onların utandıkları dostları, masanın altında sakladıkları HDP’ye yakışır. Türkiye dört bir yandan baskı ve abluka altındadır. Ne yazık ki bu saldırıların yerli işbirlikçileri de, demokrasi ve hukuk gibi makyajlar arkasında faaliyet gösteriyorlar. Türkiye’nin ABD, AB, Rusya veya diğer ülkelerle kurduğu her temasta devletin politikalarını sabote etmeye yönelik açıklamalar ile sahneye çıkıyorlar. Bunlar iktidarı yıpratabilmek için devletin zarar görmesine aldırmayacak kadar gözleri dönmüş durumdadır. Dövizde yaşanan dalgalanmanın da 2018 yılından başladığını ve Cumhur İttifakına karşı açılan ekonomik savaşın uzantısı olduğunu da görmek gerekir. 15 Temmuz olayında açıkça Türkiye Cumhuriyeti Devletine saldıranlar, gün ışığına çıkmış ve bu savaşı ekonomi üzerinden devam ettirmektedir. Bunun yanında küresel etkiler, salgından ve Ukrayna- Rusya arasında savaşın etkilerinden dolayı oluşan ekonomik sıkıntılar ülkemizi de etkilemektedir. Bu etkilerden dolayı bir ekonomik mücadele ve ekonomik savaşın içindeyiz. Her savaşta kayıp yaşanması doğaldır. Ekonomik savaşta da kayıplarımız vardır fakat sonuçta Türk milleti kazanacaktır. Bu konuda hükümet gerekli önlemleri almaktadır. Bu savaşı da devlet ve millet olarak hep birlikte göğüslemek ve zafer ile çıkmak zorundayız ve Allah’ın izni ile de başarılı olacağız.
CHP Yönetimleri Atatürkçülük Adını Korumuş Ama Atatürk’ten Uzaklaşmıştır!
Ülkemizde tüm bunlar yaşanırken CHP bir helalleşme süreci içerisine girmiş, kendince bir liste oluşturmuştur. Kılıçdaroğlu’na kendi partisinin geçmişini hatırlatıp hangi derin yaralarla hesaplaşması gerektiğini gösteren bir hesap cetveli de biz çıkaralım. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve Meclisin Başkanı sıfatıyla Gazi Mustafa Kemal Paşa bir program ilan ederek Halk Fırkasını kuracağını açıklamış. Bu programı benimseyen herkesi de partisine davet ederek aday listesini duyurmuştur. Yani CHP devlet partisi olarak kurulmuştur. Cumhuriyetin ilanı, Lozan Barış Anlaşması, inkılaplar ve kalkınma hamleleri ve demokratikleşme denemeleri Atatürk’ün yönettiği CHP eliyle yapılmıştır. Bu dönem CHP, bağımsızlık davasını kazanmış ve kalkınma yolunda atılımlar yapan bir tek parti iktidarı yaşamıştır. Yine bu dönemde, ihanetler ve isyanlar ile sınanan Türkiye şükür ki, Atatürk gibi bir liderin rehberliğinde yoluna devam etmiştir. Her fani gibi Mustafa Kemal Atatürk’te de Rahmeti Rahmana kavuşmuştur. Ruhu şad, mekânı cennet olsun! Onunla beraber, partisindeki tam bağımsızlık idealinin de ölümüne şahit oluyoruz. Atatürk’ü yıkmak, adını kullanıp ülkülerinden vazgeçmektir. CHP yönetimleri Atatürkçülük adını korumuş ama Atatürk’ten uzaklaşmıştır. Atatürk’ü sadece bir slogan ve maske yapmış, Atatürk’ün anlaşılıp anlatılmasını gölgelemiştir. Dondurulmuş bir Atatürkçülük, CHP’nin Türk milletine en büyük kazığı olmuştur. Bugüne kadar da CHP’nin anlayışında bir değişiklik olmamıştır. Altı okundan biri milliyetçilik olup milliyetçilere düşman olabilmek bunun göstergesidir. Milliyetçi olup Türk milletine düşmanlık yaparak etnik köken ve kimlik siyasetine ve sonuçta bölücülüğe alan açması bunun göstergesidir. Cumhuriyeti kuran siyasi parti olarak kuruluş değerlerinden bu kadar uzaklaşmış olan bir partinin günümüzdeki Genel Başkanı, hatırasına ihanet ettikleri milli mücadelenin şehit ve gazileri ile helalleşmeyi mi planlamaktadır?
Tarihimiz Kirli Diyen Kılıçdaroğlu Türk Milleti İle Nasıl Helalleşecektir!
Atatürk’ü sadece bir büst ya da heykel figürüne indirgedikleri için Atatürk’le mi helalleşecektir? İhanetin o zamanki aktörleri, Şeyh Sait ile mi, Seyit Rıza ile mi helalleşilecektir? Bu hainlerle helalleşmek için şehit payesi de verilecek midir? Kendisi de Tuncelili olan bu Genel Başkan, Dersim İsyanını bastırma operasyonuna katliam adı verenleri baş tacı yaparak, terörle mücadele şehitleriyle nasıl helalleşecektir? Roboski ile helalleşmeyi düşünen CHP Genel Başkanı, Uludere adını PKK ağzıyla değiştirerek düştüğü zillet için nasıl ve kiminle helalleşecektir? CHP kendi içinde dilediği gibi helalleşsin. Ancak 12 Eylülün astıklarıyla helalleşmeden önce, partisinin himayesindeki aşırı sol teröristlerin okuma haklarını gasp ettiği gençlerle, şehit ettiği ülkücüler ile helalleşmeyi düşünüyor mu? Eskiden bir vesile ile Milliyetçi Hareket Partisi’nde yer almışları yanında gezdirerek helalleşeceğini mi sanmaktadır? Bugün kendisinin terörün partisiyle kurduğu samimiyet devam ederken, geçmişte SHP listesinden ihanetin meclise taşınması konusunda helalleşme nasıl olacaktır? Kendisi “Suriye’de ne işimiz var” derken, “Kızılelma’ya gidiyoruz” “beklemeyin” diyen aziz şehidimizle nasıl helalleşecektir? CHP’li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı halen Türkiye’yi Kıbrıs’ta işgalci olarak görürken, Kıbrıs şehit ve gazilerinden nasıl helallik dileyecektir? Atatürk’ün adından haz etmeyen il başkanları ile Atatürk’ün partisi edebiyatı yaptığı için kendi seçmeniyle nasıl helalleşecektir? Kılıçdaroğlu, gerçekten helalleşme yolculuğuna çıkmıştır. Bu yolculuk onu, Diyarbakır’da terör örgütünün çaldığı yavrularını bekleyen annelerden kaçmaya ama terörist elebaşıları Selahattin ve Nurettin Demirtaş’ın babasının yanına taşımıştır. HDP’yi terör örgütü olarak görmeyerek, Demirtaş’ı mağdur kabul ederek PKK ile helalleşmektedir. Kavala kavalını öttürerek Soros ile helalleşmektedir. KHK mağdurları diyerek FETÖ ile helalleşmektedir.
Kendince helal ettiği haklar milletin yekûnunun haklarıdır. Biz milletin bir ferdi olarak da, Türk milletinin direnç noktası olan Milliyetçi Hareket Partisi olarak da ihanetle helalleşmeyi reddediyoruz. İhanetin sadece cezası olur! Ancak Kılıçdaroğlu’na kalırsa barışmak istiyormuş. Kürt sorununu çözmek istiyormuş. Türkiye’de hiçbir etnik kökenin ayrıcalığı olmadığı gibi, hepimiz birlikte büyük Türk milletiyiz. Atatürk’ün gösterdiği yolda, “Ne mutlu Türk’üm diyene” bayrağının altında toplanmış Türkleriz. Devletin yürüttüğü terörle mücadele sonunda sadece terörün sonlanması olabilir. Terörist kendisiyle barış masası kurulacak bir muhatap değildir.
Bu Memleket Tarihte Türk’tü, Halde Türk’tür ve Ebediyen Türk Olarak Yaşayacaktır!
Atatürk adına sığınan gafillere hatırlatmak isterim. Büyük Atatürk daha cumhuriyet ilan edilmeden önce Adana gezisinde veciz biçimde ifade etmiştir: “Bu memleket tarihte Türk’tü, halde Türk’tür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır!.” Bunun dışında bir gelecek tasarlayanlar, sık sık Atatürk’ten bahsetseler de onun düşmanlarının safındadır, milliyetçilik yarışına girseler de Türk’e hasımdır, dinden söz etseler de dinin dışındadır. Her halükarda millet ve onun öz şuuru olarak Milliyetçi Hareket Partisi onların önünde bir kale gibi duracaktır. Milletin geleceğine ipotek koymak isteyenler, yeri geldiğinde demokrasiden dem vururlar. Doğruyu görmek işlerine gelmez. Biz her bir ihanet girişiminin farkındayız. Türkiye Cumhuriyeti güçlenerek geleceğe hazırlanmaktadır. Bunun önüne geçmeye hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.
İzmir 40 Asırlık Türk Yurdudur!
Bu güzel şehir, İzmir Atatürk’ün ifadesi ile 40 asırlık Türk yurdudur. Tarihi ve doğal güzellikleri ile Ege’nin incisidir. Fakat bu güzel şehir hak ettiği gibi yönetilmemektedir. Trafik sorunları, su sorunları, altyapı sorunları, imar sorunları, şehir planlaması sorunları, su kirliliği, körfez kirliliği ve doğal felaketlerden kaynaklanan sorunlar ve bir de yönetim sorunları ile boğuşmaktadır.
Bu sorunların hepsinin kaynağı bu şehri yönetemeyen belediye başkanlarından kaynaklanmaktadır. Belediye başkanları zeytin derler, zeytin ağaçlarını katlederler. Sadece Karaburun ilçemizde Tarım İl Müdürlüğüne zeytinyağı tesisleri ve zeytin işleme tesisi yapımı için yapılan 28 başvuru, amaca uygun yapılaşma yapmamış ve bu tesisler yerine yüzme havuzlu villa yapılmıştır. Tıpkı Tunç Soyer’in Seferihisar’da yaptığı gibi. Bu yapılara belediyeler kayıtsız kalmakta ve alınan yıkım kararlarını uygulamamaktadır. Durum böyle iken bu belediye başkanları zeytin ağaçlarının korunmasından bahsederler. Tunç Soyer şov yaparken dirençli şehirden bahseder, eyleme gelince yeşil alan oluşturmak yerine Kültürpark’ta palmiyeleri keser. Sonra da çevreden, doğadan söz eder. Tıpkı CHP yöneticileri gibi! Bunlar söylemleri ile insanlarımızı kandırmaya çalışırken uygulamaları ile çevreyi katlederler. Bu şehrin bu beceriksizlerden ve şehri mahvedenlerden kurtulması gerekmektedir.