Türkiye Büyük Millet Meclisi 27. Dönem MHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Hasan Kalyoncu İzmir’in gündeminde yer alan çevre sorunları hakkında bilgi verdi.
İzmir yıllardır süren, özellikle yazları daha da artan bir koku problemiyle karşı karşıya. Bu sorun vatandaşların da giderek daha fazla şikâyet ettiği bir noktaya geldi. Temelinde İzmir Körfezi’nin kirliliğinden kaynaklı olan bu koku sorunu neden çözülemiyor? Nasıl tam anlamıyla bir çözüme kavuşabilir? İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin çalışmalarını bu konuda yeterli buluyor musunuz? Bulmuyorsanız yeterli olabilecek bir noktaya gelmesi için hangi çalışmaların yapılması gerek?
MHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Hasan Kalyoncu:
İzmir ve Körfez’de atık su arıtım problemleri var. Bu sebeple İzmir Körfezi kokuşma sürecine girdi. Sebepler ortada ve bunları defalarca çözümleri ile birlikte her platformda kamuoyu ile paylaştık. Bu sebeplerden ilki; İzmir’de atık su kanalları ile yağmur suyu kanallarının ayrıştırılmamış olmasıdır. İkincisi; atık su arıtım tesislerinin kapasite düşüklüğü ve modernizasyonunun yapılmamış olmasıdır. Ayrıca bugün yapılması gereken ve yapılmayan birçok atık su arıtma tesisin varlığı da bilinmektedir. Mesela Kemalpaşa ilçesi Yenikurudere ve Çambel paket arıtma tesisleri 2015 yılından beri, Dereköy paket arıtma tesisi 2014 yılından beri planlamada fakat yapılmadı. Üçüncüsü İzmir Körfezine dökülen akarsuların kirliliği ve yüzey sularının getirdiği kirliliktir. Bugün İzmir Körfezi’nde deniz marulunun aşırı büyümesi gözleniyor ise bunun sebebi körfeze azot ve fosfor girişimden dolayıdır. Her yağmur yağdığında arıtma tesislerine aşırı yük gelir ve çalıştırılamaz. Bu sebeple atık su Körfeze girer. Atık su arıtım tesisleri verimli çalışmadığından orta Körfez bölgesine yapılan derin deşarj kirliliğe neden olur. Bu kaynakların hepsini ortadan kaldırmadıkça yapılacak dip çamuru temizliği sorunu sadece geciktirir. Kalıcı çözüm olamaz. Ayrıca su sirkülasyonu sağlanır ve körfeze atık su girişleri kontrol altına alınır, arıtma tesisleri tamamlanır ve modernize edilir ise sorun ortadan kalkar. Tüm bunlardan sonra dip çamuru temizliği yapılırsa Körfez eski haline dönmeye başlar. Ayrıca limana gelen gemilerden kaynaklı kirlilik de sıkı bir şekilde denetlenmelidir. Tüm bunların yanında tarım alanlarında kaynaklanan kirlilik de iyi tarım uygulamaları ile kontrol altına alınmalıdır.
“YANAN ALANLAR TEKRAR AĞAÇLANDIRILIYOR”
Orman yangınları İzmir’de de, Türkiye’de de, dünyada da yazları yaşanan en büyük problemlerden biri. Ciğerlerimizin yanmasının iklimsel anlamda da büyük bir sorun teşkil ettiğini biliyoruz. Bu soruyu öncelikle İzmir ve Ege Bölgesi açısından soruyoruz. Orman yangınlarının verdiği zararın büyüklüğünü nasıl tarif edersiniz? Bu sorunun bir ayağını da halk arasında çok fazla dile getirilen düşünceyle soruyoruz. Türkiye’de daha önce de meydana gelen orman yangınlarında kaybedilen bölgelerin ranta açıldığı durumlar yaşandı. Siz yanan bölgelerin imara açıldığı suçlamalarına ilişkin ne düşünüyorsunuz?
MHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Hasan Kalyoncu:
Orman yangınlarında görülen artışların bir nedeni iklim değişikliği ve kuraklıktır. Bu konuyu mecliste de gündeme defalarca getirdik. İklim değişikliği nedeni ile özellikle Akdeniz Bölgesi’nde etkileri çok fazla. Bu durum kuraklık, yağışlardaki rejim değişikliği ve artan fırtına şiddetleri olarak hissedilmektedir. Nemdeki düşüş, aşırı sıcaklar, dikkatsizlik, sorumsuzluk ve sabotajlar orman yangınlarının sebepleri arasında yer almaktadır. PKK terör örgütü bitme noktasına geldi ve Türkiye’ye zarar vermek için ormanlarımızı yakmaktadır. Yangınlara devletimizin birimleri oldukça hızlı ve yeterli müdahale yapmaktadır. Kendilerine sizin aracılığınız ile teşekkür ediyorum. Yanan ormanlık alanlar tekrardan ağaçlandırılmaktadır. Başka amaçlar için kullanılmaları söz konusu değildir. Yangınlardan sonra doğa kendini yenilemekte oldukça hızlı davranır ve yaralarını da sarar ağaçlandırma çalışması yapılmasa bile. Bazı bitki ve ağaç tohumları yangın sonrası çimlenir. Bu alanlar tekrar orman vasfına kavuşturulur Tarım ve Orman Bakanlığı bu konuda çalışmalarını yürütmektedir. Kanunla da teminat altındadır. Ayrıca süreç tarafımızdan takip edilmektedir.
“İZMİR TURİZMDE HAK ETTİĞİ YERDE DEĞİL”
Çeşme’de 16 bin hektarlık alanda hayata geçirilmek istenen bir proje var. Bu projeyle zeytinliklerin, tarım ve mera alanlarının yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olunduğu bir görüş var. Siz bu projeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Ekonomik olarak kazandıracak olan bu projenin ekolojik olarak getireceği zararlardan bahsedebilir miyiz?
MHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Hasan Kalyoncu:
Çeşme’de yapılan proje, bizzat Bakan tarafından en baştan beri milletvekillerine anlatıldı ve gerekçeleri gelinen süreç hakkında ayrıntılı bilgi de verildi. Ben dâhil diğer milletvekilleri de görüşlerini anlattı. Benim görüşlerimi bakanlık dikkate alarak projeye dâhil etti. Mesela bunlardan birisi yağmur hasadı yapılarak tesislerin su ihtiyacının buradan karşılanabilmesi idi. Aslında İzmir’de turizm dendiğinde herkes İzmir’in hak ettiği yerde olmadığı konusunda hem fikir. Doğa, zeytinlik, ekoloji açısından değerlendirildiğinde herkes bir şey söylüyor fakat bu güne kadar yanlış şehirleşmeden, kaçak yapılaşmadan dolayı ne kadar doğal ve tarımsal alan kaybı var çeşmede bundan hiç kimse söz etmiyor. Mesela Çeşme Belediyesinin bunlara müdahale etmediği hatta çöplerini bile hukuksuz bir şekilde Alaçatı’daki eski çöp alanına boşalttığından kimse bahsetmiyor. Çeşme plansız bir tesisleşme ve şehirleşme yaşıyor. Eğer müdahale edilmez ise yarımada çok kötü bir hal alacak. Rant uğruna doğa da, Çeşme de harcanacak. Bu proje Çeşme’yi de turizmi de planlı şehirleşmeyi de getirecek ve Çeşme’yi dünyaya açacaktır. Ekolojik etkileri konusunda kapsamlı çalışma da yapılmış ve eksik alanlar da giderilmektedir.
“TÜRKİYE SU KITLIĞI YAŞAYACAK”
İklimsel krizin doğurduğu sonuçlardan biri de yazların artık çok daha sıcak geçmesi. Bunun sonucunda ise su sorunu ve kuraklıkla ilgili de çok fazla konuşuyoruz. Özellikle bu yıl iklim krizini de daha derinden hissettiğimiz bir noktaya geldik. Dolayısıyla sudan kaynaklı kuraklık da daha korkutucu bir hale gelmeye başladı. Barajlardaki doluluk oranlarının da geçen senelere oranla baktığımızda düşük olduğunu görüyoruz. İzmir bu sene ve önümüzdeki senelerde büyük bir su kriziyle karşı karşıya kalabilir mi? Su krizleri sizce aşılabilir bir durumda mı?
MHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Hasan Kalyoncu:
İklim değişikliği birçok yerde su sorunlarına sebep olacaktır ve nüfusun artışı ile birlikte su kıtlığı yaşayan ülkeler arasında olacağımız açıktır. Yağış rejimindeki değişiklikler ve yağan karın kalma süresinin azalması sebebiyle yer altı sularımızda azalma söz konusudur. Bugün ülkede ne kadar kuyu var ve ne kadar su çekiliyor bu net olarak bilinmiyor ve kaçak kuyu sayısı oldukça fazla ve her sene daha derinden su çekiliyor. Sağanak yağışlar yer altı suyunun beslenmesinde çok az etkili olmakta, yeryüzüne düşen su hemen akışa geçmektedir. Bu yağışlar barajların dolmasında etkili olmaktadır. Fakat yağışlardaki düzensizlikler kurak dönemlerin uzamasına sebep olmaktadır. Bunun yanında artan buharlaşma su sıkıntılarını ortaya çıkaracaktır. Bugün dahi yarımadada su sıkıntısı yaşanmaktadır. İçme suyu havzaları korunmazsa bu havzalar kirlenirse sorun daha fazla büyüyecek ve İzmir’i de ülkemizi de su sıkıntısı saracaktır. Mesela Tahtalı Barajına kurulduğu günden beri atık su girişi söz konusu. Gündeme getirdiğimiz ve Tahtalı Baraj Havzası içerisinde yer alan Değirmendere Mahallesinin foseptiği açıktan baraja gidiyordu. Ne foseptik çukurları var ne de kanalizasyon sistemi mevcut. Bugün yaptığımız baskılar sonucu İzmir Büyükşehir Belediyesi kanalizasyon çalışmalarına başladı. Suyumuza sahip çıkmazsak sorun oldukça büyük. Atık su arıtma tesislerinde arıtılan su mutlaka sisteme geri döndürülmelidir. Şehir içinde sulama vb alanlarda kullanılmalıdır. Bunun yanında yağmur suyu hasadı yapılmalı, su depolanmalı ve kullanıma sunulmalıdır. Ayrıca şehir içi sulamalarda kapalı basınçlı damla sulama sistemleri hem yolların çevresinde hem park bahçe ve yeşil alan sulanmasında kullanılmalıdır. Eğer yağmur suyu ve kanalizasyon sistemleri birbirinden ayrılmazsa hastalıkların yaygınlaşması da gözlenecektir.
“HEM CANLILARIN HEM ULAŞIMIN GÜVENLİĞİ SAĞLANIYOR”
Yanılmıyorsak 2018 yılında yaban hayvanları için ekolojik geçitlerin Türkiye’de de hayata geçirilmesini öngören bir kanun teklifiniz var. Türkiye’de bu konunun üzerinde çok durulmuyor. Sizin bu konuda şu anda devam eden başka bir çalışmanız var mı? Ekolojik geçit tam olarak nedir? Faydaları nelerdir? Şu anda ekolojik geçitler üzerine devam eden bir çalışmanız var mı ya da bu konunun üzerine daha fazla gitmeyi düşünüyor musunuz?
MHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Hasan Kalyoncu:
Ulaşım teknolojilerinin gelişimine bağlı olarak özellikle hız artmış ve yol şebekeleri genişlemiştir. Otoyollar ve demiryolları geçtikleri alanlarda habitatın suni olarak bölünmesine yol açmaktadır. Gerek bitki örtüsü gerekse hayvanlar açısından üremelerine, besin ve su kaynaklarına erişmelerine engeller üreten otoyollarda yaban hayatının kesintisiz bütünlüğünü sağlamak üzere ekolojik geçitler yapılması konusunu kanun teklifi haline getirip TBMM gündemine getirdik. Konu bir torba kanun içinde Cumhur İttifakının birlikte çalışması sonucu kanunlaştı. Bu geçitler, coğrafi duruma göre alt ya da üst geçit şeklinde planlanmakta ve hem canlıların hem de ulaşımın güvenliğini sağlarken doğal ortamın fauna ve florasında bütünlüğün yollarla kesilmesi engellenmektedir.
Ekolojik geçitlerin inşası konusunda hükümet imkânları ölçüsünde çalışmaktadır. Biz de bu anlamda çalışmaların takipçisi olmayı sürdürüyoruz. Ülkemizde tüm otobanlarda yaban hayatının bölünmesini engelleyecek şekilde planlanmış ve yapım işleri devam etmektedir. Bir kısmı tamamlandı bir kısmı yapılmaya devam ediyor. Örneğin Çeşme otobanında 1 ekolojik köprü tamamlandı, 2 tanesi yapım aşamasında. Çeşme otobanında yabani hayvanların bu geçitleri kullanması hem doğal hayatın korunması hem de insanımızın can ve mal güvenliği açısından oldukça önemlidir.
“ŞEHRE KATKI SAĞLAYACAK ÖNERİLERİ İZLİYORUZ”
İzmir milletvekili olarak şu ana kadar Meclis’te İzmir ile ilgili hangi sorunlara değindiniz? Bu sorunların çözümü noktasında ne gibi çalışmalar yaptınız?
MHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Hasan Kalyoncu:
Seçmenin teveccühü sayesinde Haziran 2018 seçimleri ile İzmir Milletvekili olarak göreve başladığım günden beri, TBMM çalışmalarında veya idare makamlarıyla kurduğumuz temaslarda, İzmir’e ait her konuya sahip çıkmak; sorunların takipçisi ve çözüme katkı sağlayan yapıcı bir siyaset anlayışı ile çalışmalarımı sürdürüyorum. Özellikle İzmir gibi yurdumuzun eşsiz güzellikteki bir şehrinin biraz önce dile getirdiğimiz kentsel sorunları benim de ağırlıklı olarak üzerinde durduğum hususları oluşturmaktadır. Çevre sorunları, küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkilerine uyum ve İzmir’in doğal afetlere daha dirençli ve yaşanabilirliği geliştirilmiş çağdaş bir şehir haline getirilmesi için önerilerimizi kamuoyuyla ve ilgili bakanlıklarla paylaşıyoruz. Belediyelerin faaliyetlerinde de şehre ve geleceğine katkı sağlayacak öneri ve öngörülerle izlemekteyiz.
Körfez kirliliği ile ilgili bir araştırma önergemiz var, özellikle Gediz, Küçük Menderes ve Bakırçay havzalarının kirlenmesi ile ilgili birçok soru önergemiz mevcut. Deprem ve sel yaşanmadan önce İzmir’in bu afetlere karşı hazırlıklı olup olmadığını belediyeye sorduk. Aldığımız cevap hazırlıklı olduğu yönündeydi fakat öyle olmadığını hep birlikte gördük. Harmandalı çöplüğünün meydana getirdiği sorunlar ve çöp bertaraf tesislerinin durumu ve belediyelerin illegal olarak çöplerini çöp alanları dışına dökmeleri gibi konuları da gündeme getirdik. İzmir’de trafik sorununu, içme suyu havzalarının korunması, su hasadı, çarpık yerleşme, kaçak yapılar, yeşil alanlar, şehir peyzajı, dirençli şehir olarak İzmir’in planlanması, deniz seviyesinin yükselmesinin İzmir’e etkileri ve çevre kirlilikleri konularını hem soru önergeleriyle, hem görsel ve yazılı basında, hem TBMM kürsüsünden çözüm önerileri ile birlikte dile getirdik.
Bunların yanında Türkiye geneli için gündeme getirdiğimiz ve İzmir’i de kapsayan önerilerimiz oldu. Bu konularda da çalışmalarımıza devam etmekteyiz. Bunlar arasında karşılaşacağımız su sorunlarının çözümü İçin yeraltı barajları ve yeraltı suyu besleme sistemlerinin oluşturulması, iklim değişikliğine bağlı olarak tarım alanlarında ürün desen değişiminin planlanması, iklim değişikliğine bağlı olarak patojenlerle ve istilacı türlerle mücadele eylem planları 11. Kalkınma planına tarafımızdan dâhil edilmiştir. Su hasadı ile ilgili önerilerimiz Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından karşılık buldu ve 2000 metrekare alan ve üzeri kapalı alanlarda zorunlu tutuldu ve daha küçük alanlar İçin belediyelere yetki verildi. Su ürünleri kanunun yeniden düzenlenmesi ve kaçakçılığın önlenmesi konusunda aktif rol oynadık. Tarım alanlarının korunması ve bölünmesinin engellenmesi konusunda verdiğimiz kanun teklifleri kanunlaştı. Bunun yanında hayvan hakları, müsilaj, iklim değişikliği konularında kurulan Meclis araştırma komisyonlarında aktif rol aldık ve ülke için faydalı birçok önerilerde bulunduk. Özellikle iklim değişikliğine karşı kırsalda önlem olarak Dirençli Tarım Kentleri ve şehirler açısından da Dirençli Şehirler önerilerimizi örnek gösterebiliriz. Bu öneriler tarımdan turizme, su sorunlarından çevre kirliliğine, planlı şehirleşmeden iklim değişikliklerine uyuma kadar birçok alanı kapsamaktadır.