Bu hafta, yaşanması çok mümkünken yaşanamayan duygulara ya da yaşanıyorken kıymeti bilinemeyen anların esintisi için yazmak istedim.
Herhangi bir olgudan bahsediyorum. Sadece duygusal bir algıdan değil.
Zaman; anın sonsuzluğudur aslında.
Ben “imkansız”a inanmayanlardanım.
Aksine “mucize”lerin varlığından alıyorum gücümü.
Tabii; doğaya, çiçeğe, canlıya, bir insana… Her şeye teşekkür etmek istediğim nice anlar olduğu gibi, öfkemi bastırmaya çalıştığım nice durumlar da olabiliyor.
Tüm durumlarda; mutluluğuda, huzuruda kendim sağlıyorum.
Karşımıza çıkan her insanın bir sebebi var.
Teslim olmak değilde, doyasıya yaşamamız gerektiğini düşünüyorum.
Yormadan, yorulmadan…
Yapabilirsin, yapabiliriz…
Şimdiki “an” bize sunulmuş en büyük hediye.
Beynimiz, gerçek ve hayali ayırt edemez ancak şimdiki anı kusursuzca yaşayabilir.
O yüzden hayal et ve gerçekleşsin!
Tarafımdan bakıldığında, bol gülümseme ve iç huzur ile mucizevi günler yaşadığımı düşünüyorum.
Çabalayarak ve İNANARAK.
Kimsenin değil; benim doğru olduğuna inandım şeylerin peşinden sürüklenerek.
Evet, gözüm kapalı ilerleyerek.
Sende; korkma yaşamaktan ve aç kollarını hayata!
Kalbinde, uçsuz bucaksız mavilikler kadar gerçek hayallerle…