Yıllar önce Konak Meydanı’nda toplanırdı birleri, birkaç kişileri.
Küresel ısınmaya, iklim değişikliklerine, dünyada çevreye verilen zararları anlatırlardı.
Bizlerde dinlerdik masal gibi.
Gelecek kuşaklar için uyarılarda bulunurlardı, 10 yıl, 20 yıl, 50 yıl sonrasındaki dünyanın düşeceği durumu anlatan bu çevreci insanlar, çevreyi daha doğrusu dünyayı kurtarmak için hareket geçmenin öneminden bahsederlerdi.
Biz gazetecilerde az biraz ilgi gösterip haber yapardık ama gazetelerin neredeyse okunmayan alanlarında bu haberler yer alırdı.
Haber yaptığı birkaç tanesinin haber sonuçlarına ben da şaşırmıştım.
Birileri dünya için, çevre için, insanlığın geleceği için açıklamalar, uyarılar yaparken, birilerinin bunu dikkate almaması, alsa daha usulen alması garibime gitmişti.
Sanki onlar uzaylı, açıklama yapanlar dünyalı gibi.
Aradan yıllar geçti, o denilen yakın yıllar başladı ve dünya çevre felaketiyle karşı karşıya kaldı.
Küresel ısınma, iklimsel değişiklikler, özellikle tarım ürünlerindeki değişimler insanların da hem genlerinde, hem de psikolojilerinden olumsuz şekilde hissedilmeye başladı.
Düne kadar sağlıklı gıdanın önemini bilmeyenler, bugün sağlıksızı veya az sağlıklısı da olsa bulsa diye arayışlar içinde olmaya başladı.
Düne kadar enerjinin ne olduğunu bilmeyenler, bugün ne yapsak da, kendi kendimize yetecek kadar enerji üreterek hayatımızı idame ettirsek diye düşünmeye başladılar.
İnsan olarak geldiğimiz yüz yılda, yaşadığımız sonuçlara hep birlikte katlanıyoruz.
Kirlilik havada, suda ve toprakta haddinden fazla ilerlemeye başladı.
Herkes yaşayabileceği küçük fanuslar yaratarak içinde mutluluk hormonu beslerken, insan dostu doğa aranır halde kalındı.
Yıllar önce kavrulan sıcakların yaşandığı Haziran ayında yağmur mu diyenler, yağmur suyunda ölmek mi diyen düşünenler, bugün doğanın değişimini, yağmurunun şiddetini, ölümün acısını yaşar oldu.
Bilim kurgu filmleri seyrederken hep dikkatimi senaryolar çeker.
Kurgu da olsa o senaryolarda aslında verilmek istenen net mesajlar vardır, bugünden tedbir alın misali.
O filmlerin birinde dünyanın battığı, fanus gibi bir kubbe içinde, katı kurallarla, haplarla yaşayan insanların varlığını, dış dünyanın ise yok edilmiş, yanmış, insanın yaşamayacağı bir dünya haline geldiği gösterilirdi.
Çevreye verdiğimiz zararı devam ettiren insanoğlu, film için kurguyu yapanı haklı çıkaracak sanırım.
İnsanoğlu, bir zamanlar gelecek fanus gibi yaşam alanların içinde yaşamak zorunda kalacak.
Düşüncesizliğinin, duygusuzluğunu, hırsının bedelini ödeyerek!
Sanırım yanılmıyor.