Müslüman âleminin ramazan ayı mübarek olsun.
Bu ay da tutulan oruçlar, yapılan ibadetler kabul olsun.
Ramazanın 32, 33 yılda bir aynı mevsime denk geldiğini düşünürsek, şu an 30 yaşın üstünde olanların, bir kaza veya bela olmadan, sağlıklı şekilde yaşasalar bile Nisan ayında bir Ramazan daha göremeyecekler.
Türkiye’de ölüm yaşı ortalamasının 65 olduğunu düşünürsek, 30 yaşın üstündeki her insan için Nisan da Ramazan, son Nisan Ramazanı gibi.
Ramazanın gelişi ondan çok güzel olduğu kadar gidişi de garipleştirir insanı.
Benim için Ramazan dendiğinde çocukluğum aklıma gelir.
Annemin, ablam ve yengemle birlikte hazırladığı, içi sevgiden zengin sofra aklıma gelir.
Küçük yüreğimizle tuttuğumuz orucu açmak için ezan sesini, sokak başında beklediğimiz an gelir aklıma.
Bir de rahmetli babamın, oruç tuttuğumuz için, bizi sevindirmek için çarşıdan aldığı, ince odun parçasının üzerine konmuş horoz şeklindeki, kırmızı şekerler gelir aklıma.
O şeker ki, iftar sofrasında bir an önce yemeyi beklediğimiz, yemeğin tadını, adını unutturan şeker.
Sahurlar bizim oralarda, bizim zamanımızda bir başka oluyordu.
Evdeki kadınlar, iftardan iki saat önce kalkıyor ve yemekleri yapmaya başlıyorlardı.
Öyle akşamdan yapılan, sahura dolaplarda saklanan yemekler yoktu sahurda.
Kalkılıp, hazırlanıp, sıcak sıcak yenirdi her şey.
Evdeki kadınlar sofra için kalkarken, evin erkekleri de günümüzdeki çoğu erkeğin yaptığı gibi uyuyup, sofra hazır olduğunda uyananlardan değillerdi.
Onlar da iftardan iki saat önce uyanırlardı, evin kadınları gibi.
Yemek yapmaz, sofra hazırlamazlardı ama sahura neşe, heyecan, hareketlilik katarlardı.
Davul ve zurna işliğinde mahalleyi sahura uyandıran ekibin önüne keser, iki halay, bir oyun havası çaldırıp, oynarlardı.
Sahura, uykulu gözlerle değil, heyecan dolu, neşe dolu, hareket dolu girerlerdi.
Nerede o eski Ramazanlar diyenlerdenseniz, eminiz sizin de çocukluğunuzu süsleyen, özlemle andığınız, olmadığı ve olamadığı için canınızın hafif cız ettiği Ramazanlar vardı.
Ama Ramazan bu, her haliyle güzel, her haliyle maneviyat dolu, her haliyle huzur verici.
Yeter ki, elinize, dilinize ve belinize sahip olacak şekilde geçirin.
Bu yazıyı sahura kadar yazdım.
Sizler de dilerim iftara kadar orucunu tutup, okuyanlardan olursunuz.
Hayırlı Ramazanlar.