HERKES GİBİ

Banu Pirinçcioğlu

Klişe deyip burun kıvırsak dahi, aslında biz hepimiz bütün klişeleri sevip uygularız.

Bazen adet deriz, bazen alışkanlık. Vaktinde birisinin yaptığı ve sonra gelenek olan şeyleri sürdürürüz. Çünkü büyürken öyle öğreniriz.

Mesela küçük bir çocukken, görüp öğrendiklerimizi büyüyünce yapmaya programlandık. Daha doğrusu onları istemeye.

O kadar doğal öğretildi ki bize, fikri sevmesek bile, kendimizi fikre kapılıp gitmiş bulduk.

Evcilik oynadık biz çocukken. Evcilik neydi? Ev hanımlığı, anne olmak. Çünkü annemiz, babamız ve evimiz ilk oyun alanımız ve oyun arkadaşlarımızdı.

Annecilik oynadık. Oyuncak tenceremiz, kahve fincanımız oldu.

Annemiz bize kızdıysa eğer, biz de oyuncak bebeğimize aynı şekilde kızdık. O zamandan öğrendik annecilik oynamayı.

İlk öğrendiğimiz şey aileydi. Aile olmanın, anne baba çocuk olmanın yapılması  gereken birşey olduğunu öğrendik böylece.

Sırf bu yüzden, büyüyüp evlilik çağına gelince, bütün tanıdıklarımız beklemeye başladı. Nikah tarihi ne zaman?

Haydi artık zamanın geldi, evlenip yuvanı kur önermeleri başladı.

Zaten aksi hiç düşünülmemişti. Birey başladı evleneceği uygun adayını aramaya.

Uygun aday bulunup işler ciddiye binince, olması gereken başka birşey sıradaki yerini aldı. Düğün.

Oynamalı, zıplamalı, muhakkak şekilli şemalli düğün.

Cepte para olsun olmasın, düğün yapılacaktı ve gerekirse bunun için kredi çekilecekti.

Kimsenin bir türlü memnun edilemeyeceği o dört saatlik düğün gecesi için paralar saçıldı.

Karşılıklı göbek atıp oynamak bu işin raconu diye, herşey ayarlandı.

Düğün bitti, gelsin balayı. O adetimizi de yerine getirip eve döndükten bir süre sonra, yapılması gereken bir başka şeye geldi sıra. Nedir o? Çocuk tabii ki.

Henüz evlilik yolun başında, krediler bitmemiş. Ama olsun.

Allah rızkını verir mantığı girer devreye. Olması gereken çocuk da yapılır. Ve nihayet herkes rahatlar.

Hangi çocuk bunun aksi bir planla büyütüldü? Ben bile böyle büyütüldüm. Kimse bana net cümlelerle bunu anlatmadı belki, ama bilinçaltıma yerleştirildi. Büyünecek, okul bitecek, evlenip, çocuk yapılacak.

Çünkü böyle olması gerekiyor.

Ne büyük hata. Ne saçma bir bilinç.

Neyse ki, modern çağ anneleri, babaları çocuklarını böyle beyin yıkamadan büyütüyorlar artık.

Serdar Erener, oğlunu okula göndermek yerine çiftçi mi yapsak diye ciddi ciddi düşünmüş. Herkes eleştirse de ben bayıldım. Herkes okuyup büyük adam olmak zorunda mı?

Herkesin yaptığını yapmak zorundamısınız? Herkesin yaptığının doğru olduğunun yazdığı bir el kitabı mı var?

Klişelere bir son versek artık.

Okul, üniversite, evlilik, çocuk olmak zorunda değil herkesin hayat planı.

Gelinlik de beyaz olmak zorunda değil.

Bugün evlenecek olsam pembe giyerim mesela, beyaz değil.

Çünkü daha çok hoşuma gidiyor.

Bir kışlık evin oldu mu yazlığın da olması şart değil. Tatil ille de denize girmek değil ki. Belki senin canın tatilde şehir şehir gezmek istiyor. Adetten diye yazlığa gidip mangal yapmak zorunda mısın?

Elalem ne der, ayıplar mı diye düşünmeden kendi istediği gibi olabilmek lükstür.

Size öğretilen şeylerin çok farklı olasılıkları var aslında. Hiç aklınıza gelmiş miydi?