‘’Bunu da bitireyim öyle evime gideyim. ‘’ dedi kadın. Çünkü iş bırakmayı sevmiyordu. Öyle öğrenmişti, iş ne olursa olsun bitmeliydi. İşler aksamamalıydı. Modern metropol insanı her yere koşarak gitmeli hep aceleyle işlerini halletmeliydi. Sonra yeni bir sözcükle tanıştık: Pandemi. Evlerimize izinsizce girip yerleşti. Artık bizden biriydi. Her şeyimizi ona göre yaşamayı öğretti.
16. yüzyılın büyük denemecisi Montaigne, Ölüm beni bahçemde lahana ekerken bulursa, öldüğüme değil işime bitiremediğime yanarım derken, o günün çalışma disiplinini çok güzel özetliyordu. 16. yüzyılın yeniden doğan ve kendini keşfeden insanı, iki yüzyıl sonra Sanayi Devrimine hazırlanıyordu. Hayatın hızlı akışı başlayacak ve insanlara çalışmanın bir erdem olduğu felsefesi empoze edilecekti. Açın bakın o dönemin kitaplarına çalışmanın üretmenin faziletlerinden bahseden birçok aforizmayla karşılaşacaksınız. Doğrudur da ancak yeterli midir insan için, işte orada bir duralım. Bugün çalışan ama sadece çalışan çok büyük bir kesimden bahsedebiliriz. Çalışma düşüncesinin yerleştiği çağdan beri çalışan didinen.
O çağlar geride kaldı. Hayat bize yeni bir şeyler inşa ettirirken bizden çok fedakarlık ister. Hep çalışırız, sevdiklerimizi az görürüz, sağlığımızı hiçe sayar, kötü besleniriz. Sonuçta güzel bir şeyler elde ederiz ancak bize sağlık sorunları da eşlik eder hale gelir çoğu zaman. artık farklı bir çağı deneyimliyoruz. Yine çok çalışma ilk önceliğimiz ancak bununla birlikte ruhumuzda doyurulmayı bekleyen bir ‘’ben’’ var. Bu ben’imizi doyuramadığımız sürece yaşanamamış bir hayatın vesveselerini de yükleniyoruz.
Tolstoy, ‘’İnsan Ne ile Yaşar’’ da kendi yüzyılındaki manevi değerlerden dem vuruyordu. Biz ise kendi yüzyılımızda ne için yaşayacağımıza karar vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Bunun için de elimizde çok geçerli bir malzeme var: covid. Bir anda çok hızlı bir yaşamın içinden çekip aldı bizi. Daha kendi içimize dönmemizi sağladı. Belki de yıllardır sorgulamadığımız pek çok şeyi gözden geçirmemize olanak sağladı. İşte bu noktada işaretleri doğru okuyalım. Bu dönemin bize ne anlatmak istediğini bulalım. Bu sorgulamaları yaparsak belki de çalışma hayatı içinde kaybolmuş bizler, kendimize yeni bir çıkış noktası bulabiliriz.
Çağımızın adı olmuş hiçlik. Hem çok şey hem de hiçbir şey. İnsanın bu çağda yaşamasının amacını bulması, daha anlamlı bir hayat sunabilir diye düşünüyorum bize. Evet çalışmalıyız, evet ama içini daha çok doldurabileceğimiz bir yaşam da elde etmeliyiz. Dediğimiz gibi yoksa gerisi hiç.