10 Kasım 1938, bugün Atam’ı sonsuzluğa uğurladığımız gün. İlkokula başladığım ilk yıl öğrendim onun bedenen aramızda olmadığını. Öncesinde evimde, anne ve babamdan öğrendiğim onun ilkeleri, nasıl bir kahraman olduğu ve bize hediye ettiği bayramlardı. Okula başlamadan önce dahi ona olan saygımızdan saat 09:05 te anneannemle birlikte saygı duruşunda bulunurduk. Küçük yaşım daha fazlasını algılayacak kadar olgun olmadığından onunla tanışmak isterdim. Neden beni görmeye gelmediğini sorardım. Çünkü “Çocukları çok seviyor.” diye anlatırdı annem. Evimiz okula o kadar yakın ki her sabah çocuklarla birlikte ben de okurdum andımızı, koltuğun kolçağında bağıra bağıra.
Sonra anneme “Atatürk’ü seviyorum ama insan hiç tanımadığı birini nasıl sevebilir?“ diye sordum. Onun anlattıklarını tam hatırlamıyorum ama sonrasında onu aslında tanıdığımı anladım.
Bedenen aramızda olmasa da onu büyürken sahip olduğum okuma imkanımdan tanıdım, kız çocuk olarak sahip olduğum haklarımdan, bastığım toprağın üzerinde kendi bayrağımızın dalgalanmasından ve sayamadığım binlerce sebeple her gün daha iyi anladım.
Ve onu anlama serüvenim hiç bitmedi. Bugün 30 yaşında hala onun yaptıklarını anlamlandırmaya devam ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti içinde doğan her çocuğun Atatürk’le tanıştığını düşünüyorum. Tüm Dünya çocuklarına armağan edilen 23 Nisan’ı her kutladığımızda ona tekrar teşekkür ediyorum.
Çocuklar söyleneni değil gördüğünü örnek alır derler. Matematik seven, kitap okuyan, yüzen, dans eden, ata binen, çocukları seven, doğayı seven, çalışkan, ileri görüşlü olan Atam’ı ben de evladıma öğretiyorum. Fotoğraflarını gösteriyorum. Oğluma Atatürk’ü sorduklarında “Kalbimizde yaşıyor.” diyor. 5 yaşında bir çocuğun kalbinde yaşayan bir kahramanın hatırlanmaya ihtiyacı yoktur ki. O zaten hep bizimledir.
Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü bir kez daha minnetle ve özlemle anıyoruz.