Bizi insan yapan değerlerin başında farkındalık ve hoşgörü geliyor. İletişimin bireyler arasında doğru işlemesi için bizlerin başta farklılıklara açık, saygılı ve adil yaklaşmamız kuşkusuz çok önemli. İçinde yaşadığımız toplumun daha adil,daha eşitlikçi ve daha hoşgörülü olması; bizlerin uygarlık seviyesinin de bir kanıtı değil mi aslında? İşte bu yüzden çocuklarımıza “hoşgörü“ kavramını doğru bir biçimde anlatabilmemiz ve öğretebilmemiz çok önemlidir.
Sevgi ve hoşgörü bizleri birbirimize yaklaştıran, farklılıklarımıza sabır ve saygı göstermemizi sağlayan yapılardır.
Anne ve babalar olarak bizler, çocuklarımızı yetiştirirken onlara bilinçli ya da bilinçsiz rol model oluştururuz. İşte bu yüzden bizlerin sevgi ve hoşgörü kavramlarına olan bakışımız, katılığımız ya da tutumlarımız aslında ileride çocuğumuzun bu kavramlara olan bakışını büyük ölçüde etkileyecektir. Eğer bizler çocuklarımızın sevgi ve hoşgörüyü hayatlarında önemli bir değer olarak taşımasını istiyorsak; öncelikle kendi sevgi ve hoşgörümüzü çocuğumuza göstermeliyiz.
Anne-baba tutumları arasında “demokratik tutum” en doğru yöntemdir!
Bunun için en ideal tutum, sevgi, hoşgörü ve kabul etmeyi içine alan “demokratik tutum” diyebileceğimiz yöntemdir. Bu tutumda ebeveynler, çocuklarının istek ve ihtiyaçlarına karşı ilgilidir. Çocuklarının davranışlarını,olaylar karşısındaki tepkilerini ve eylemlerini anlayışla izlerler. Çocuklarının özgür iradesini desteklerler.
Peki ama ailede “demokratik tutum” nasıl sağlanır?
Bunun için öncelikle çocuklarımızın yaşına ve becerilerine uygun kendileri ile ilgili kararlar almalarını teşvik etmeliyiz. Bu aynı zamanda çocuğumuzun sorumluluk duygusunu da geliştirecek olan bir yöntemdir. Daha önemli konularda alınacak kararlarda ise, bu kararın nedenlerini ve olası sonuçlarını çocuklarımıza onların anlayabilecekleri şekilde anlatmalıyız. Bunu yaparken unutmamamız gereken en önemli şey; onun görüşlerine değer verdiğimizi çocuğumuza hissettirebilmemizdir. Böylece çocuğumuz ailesi içinde söz hakkı olduğunu kavrar. Bu bilinçle yetişen çocuğumuz böylelikle duygularını, görüşlerini ifade edebilmeyi çok daha sağlıklı bir biçimde gerçekleştirir. Aynı zamanda kendi duygularına saygı duyulduğunu bilen çocuğumuz, farklı düşünce ve görüşlere saygı duymayı olağan bir değer olarak alır.
En önemli yol iletişimdir!
Çocuklarımıza hoşgörüyü kazandırmak için çocuklarımızla doğru iletişimi kurmalıyız. Hoşgörü kavramını, hoş görmenin ne olduğunu, farklılıkların normal ve gerekli olduğunu, farklılıklara saygı duymanın doğru bir davranış olduğunu anlatmalıyız. Bunu yaparken önerim; masal, oyun,çizgi film gibi onlar için daha ilgi çekici araçlardan yararlanarak bu kavramları anlatmanız olacaktır. Kendi yaşantımızdan veya çocuğumuzla yaşadığımız bazı olaylardan örnekler vererek hoşgörü ve zıttı olan hoşgörüsüzlük kavramları hakkında çocuğumuzla konuşarak, bu kavramları pekiştirebiliriz.
Çevresinde olan bitene karşı duyarsız çocuklar, ileride bencil bireylere dönüşürler.
Çocuklarımıza öğretebileceğimiz en önemli değerler; adil olmak, karşısındakine saygılı olmak ve kendisi ya da bir başkası haksızlığa uğradığında hakkını savunma bilinci olmalıdır. Farkındalık hoşgörü eğitiminin özünü oluşturmaktadır. Bu yüzden farkındalık önce bireyin kendinde, sonra çevresinde olup bitenleri fark etmesiyle gelişir.
Bu değerler çocuğumuzu çevresine karşı duyarlı bir birey yapacaktır. Çünkü çevresinde olan bitene karşı duyarsız çocuklar, ileride bencil bireylere dönüşürler.
Hoşgörü ve farkındalık kavramları ile yetişen çocuklar, hem kendine hem ailelerine daha büyük bir güven geliştirirler. Böylelikle özgüven sahibi, kendini doğru ifade edebilen, çevresine değer veren, olumlu davranışlar sergileyen, karşılaştığı sorunları saldırgan bir tavırla değil de uzlaşmacı bir tavırla çözen, sosyal ilişkilerinde başarılı, yaratıcı, iletişim becerisi yüksek, olaylara farklı açılardan bakabilen ve farklılıkların farkında bireyler olurlar.
Unutmayın; çocuk varsa her zaman umut vardır!
Sevgiyle, hoşgörüyle kalın...