Hüner, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Ajansı (UNESCO), BM Genel Kurulu’nun 1993 yılında aldığı bir kararla her yıl 3 Mayıs Günü’nün Dünya Basın Özgürlüğü Günü olarak anıldığını, kutlandığını anımsattı.
3 Mayıs günün, dünyada ve Türkiye’de medya meslek kuruluşları ve organlarının, bir önceki yılın basın özgürlüğünün başına gelenlerin bilançosunu çıkardığını, raporlar yayımladığını, toplantılar düzenlediğini, böylelikle bilgilendirme, bilinçlendirme ve duyarlılık yaratma etkinlikleri gerçekleştirdiğini hatırlatan Hüner, şunları kaydetti:
'' Hangi ülkede kaç gazeteci öldürüldü? Kaç gazeteci hapse atıldı? Hangi Başkan Twitter ve Facebook’u yasakladı? Gazeteciler hangi memleketlerde yazdıkları, söyledikleri, gösterdikleri haber, yorum, fikir ve görüntü nedeniyle yargılandı ve mahkûm oldu? Bu bilgileri rapor ederek açıklıyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Örgütü, Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde bir dizi gösterge (çoğulculuk, medyanın bağımsızlığı, ortam ve oto-sansür, yasal çerçeve, şeffaflık, altyapı, ihlaller) aracılığıyla 180 ülkede gazetecilerin özgürlük alanını ölçüyor. Merkezi Washington’da bulunan düşünce kuruluşu Freedom House da dünyanın 196 ülkesini baz alarak her yıl ‘Basın Özgürlüğü Raporu’ yayımlıyor.''
Hüner, raporlarda genellikle ‘’Gazetecilerin temel sorunlarının’’ özetlendiğini ifade ederek, şöyle dedi:
‘’Nüfus ve yüzölçümü açısından dünyanın çoğunluğunu oluşturan ülkelerde gazetecilerin can güvenliği, despot iktidarlara karşı mesleklerini özgürce yapabilmek, mahkemeye, hapse düşmemek gibi sorunlarla boğuşuyor gazeteciler ve meslek örgütleri. Bu özgürlük, esas olarak ve sadece gazeteciler için elzem değil. Gazeteciler zaten toplumun nispeten küçük bir parçası. Düşünce, ifade ve basın özgürlüğü aslında toplum için, tek tek ve topluca tüm yurttaşlar için hayati bir hak ve özgürlük. Yaşam hakkından sonra gelen en önemli hak. Çünkü basın özgürlüğü, yani yurttaşın özgürce istediği tüm bilgi ve haberlere engel olmaksızın ulaşma hakkı ve istediği tüm görüşleri serbestçe toplumda yayma hakkı olmazsa, yurttaş kendi haklarından da haberdar olmaz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 7 Aralık 1976 Handyside-UK’de Basın özgürlüğü konusunda 'Toplumun geniş bir kesiminde infial yaratsa bile', hemfikir olmadığımız, hatta kesinkes karşı olduğumuz, 'tehlikeli' ya da 'zararlı bulduğumuz' tüm düşüncelerin özgürce dolaşabilmesi demek. (Şiddet ve ayrımcılık hariç) kararını almıştır.’’
''YURTTAŞA DOĞRU TARAFSIZ HABER''
Hüner, Türkiye’de örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılmaması, medyada sendikal örgütsüzlüğün basının temel sorunları arasında bulunduğunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Medya mülkiyeti, yandaş medya, havuz medyası, ihale karşılığı medya patronluğu gibi konuların biran önce ele alınıp çözülmesi, yurttaşların da anayasal hakkı olan bilgiye doğru ulaşmasını sağlayacaktır. Basın sektöründe çalışanların sendika çatısı altında örgütlenmesi kendilerine iş güvencesi, yurttaşa da ‘doğru tarafsız habere’ ulaşmayı getirecektir.
Türkiye’de son dönemde, bir çok gazeteci, iş güvencesinden ve iş güvenliğinden yoksun şartlarda, sosyal güvenlikten, toplu sözleşme hakkından, yıpranma hakkından mahrum bir şekilde sendikasız veya yetkisiz sendikaların elinde ekmek kavgasını sürdürmektedir. Bu acı tablo karşısında gazeteci her geçen gün biraz daha ezilmektedir. Üstelik mağdur milyonların sesi olurken kendi sesini ise maalesef duyuramamaktadır.
Basını baskı altına alan düzenlemeler ile gazetelerin haber merkezleri havuz sistemi ile küçültülerek işsiz gazeteci sayısını arttırmıştır, bu durumu son yıllarda kaygıyla izliyoruz.
Basın çalışanlarının sosyal güvencelerinin iyileştirildiği, baskı ve sansürün olmadığı, tek görevi haber alma ve kamuoyunu bilgilendirme olan gazetecilerin gazetede patronlarının insafına terk edilmediği bir gelecek umut ediyorum. 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü bu yılda basına açılan yüzlerce dava, 160’ın üzerinde tutuklu ve hükümlü gazeteciyle buruk kutluyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün belirttiği gibi 'Basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilmesi vasıtası, yine basın hürriyetidir'
ULUSLARARASI KURULUŞLARIN 2017 RAPORLARI
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) 2017 yılı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde (180 ülke) Türkiye’yi 155. sırada ve ‘’en çok gerileyen ülkeler’’ arasında gösterdi. Son 12 yılda 56 basamak düşüş kaydeden Türkiye, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da "gazetecilik yapmanın zor olduğu ülkeler" kategorisinde yer aldı.
Freedom House “Basın Özgürlüğü 2017” raporunu açıkladı. Raporda 199 ülke, basın özgürlüklerinin durumu açısından 0 (en iyi) ve 100 (en kötü) olmak üzere notlandırıldı. Buna göre Türkiye, 76 puanla dünyada 163’üncü, Avrupa’da ise 42’inci ve son sırada yer aldı. Raporda ülkeler ayrıca, basın özgürlüklerinde “özgür”, “kısmen özgür” ve “özgür olmayan” kategorilerine göre sınıflandırılırken, Türkiye “özgür olmayan” kategorisine dahil edildi.
Bunun yanında Türkiye, 2012- 2016 yılları arasında notu 20 puan düşerek bu tarih aralığında basın özgürlükleri en fazla gerileyen ülke oldu. Türkiye 2016 yılında da 5 puan daha düşerek, Burundi, Nauru ve Belize ile birlikte, 6 puan düşen Polonya’dan sonra en çok not kaybeden ülke oldu.