Kimi zaman kalemimden dökülen kelimeler, cümlelere dönüşürken içimde var olduğunu hiç hissetmediğim duyguları uyandırıyorlar.
Kafam cam kırıklarıyla dolu doktor. Bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor, anlıyor musun?
Oğuz Atay
Hayat insanı öyle bir yere getiriyor ki; başladığı yeri unutturuyor fakat geçtiği yolları, sınandığı acıları unutturmuyor. Kime sorsak yüreği yaralarla dolu. Öyle insanlar var ki hayat yorgunluğundan hayallerini bile hatırlayamaz, düş bile kuramaz hâle gelmiş.
İnsan, en çok içinde kelimeler biriktikçe sessizliğe gömülürmüș.
Sıradan insanların genellikle göründüğünün aksine, sıra dışı hayatlarının olduğunu düşünmüşümdür hep. Daha derin ve daha dolu hikayeleri vardır. İçi gizemlerle, sırlar doludur. Sesi içine kaçan, kelimelerini hep sınırlı tutan ve gözleri uzaklara dalıp giden insanların zihni ve yüreği naftalin kokan kocaman bir sandık. Açıp bir baksak kim bilir neler çıkar o sandıklardan. Ne hayaller, ne umutlar, ne acılar... En çokta yarım kalan cümleler.
"Ne arıyorsun?" diye sordu genç. " İçimde biriken kelimeleri kusacak yer arıyorum." diye cevapladı ihtiyar.
Sahi yarım kalmamak için nereye bağlanmalıydı o cümleler? Sanki gökyüzünde asılı kalmış gibi, yüreklerimizde asılı duruyorlar. Ara ara hatırlayıp tozunu alıyoruz ve tekrar bırakıyoruz. Dalıp gittiğimiz yerlerden bedenimize geri dönerken, bir sökük daha açılıyor dikiş tutmaz acılarımızdan.
Dışımızda renkler varken, içten içe kuruyoruz.
Sıradan görünen bir hayatı, sıra dışı bir hikayeyle yaşıyoruz.