Acil Tıp Uzmanı Dr. Mehmet Canacankatan, Ramazan döneminde insanların beslenme alışkanlıklarında ve yaşam şekillerinde değişiklikler olduğunu söyledi. Bu dönemde özellikle sıvı tüketimine dikkat edilmesini öneren Canacankatan, Ramazanda sıvı alımında sıkıntılar yaşanabildiğini, bunun da istenmeyen sağlık problemlerine sebep olabildiğini belirtti.
"RAMAZANDA SAHURU ATLAMAYIN"
Canacankatan, sahurda yenilen yiyeceklerin oruç süresini daha sağlıklı geçirmeye yardımcı olacağını söyledi. Bazı vatandaşların sahuru atlayarak oruç dönemini tamamlamak istediklerine dikkati çeken Canacankatan, "Veya uyumadan önce bir bardak su içerek, iftarda yedikleri yemeklerin yeterli olduğunu düşünerek sahuru atlayıp oruç dönemini tamamlamak istiyorlar. Bu dönemde sahur atlanarak oruç tutulacak olursa açlık süresi uzuyor. Açlık süresinin uzadığı dönemlerden sonra da iftara oturulduğunda maalesef iştah dürtüsünü kontrol edemeyen vatandaşlarımız daha fazla yemek yiyor. Bu da bir takım sağlık problemlerini sebep olabiliyor. Biz sahurun atlanmamasını tavsiye ediyoruz" diye konuştu.
Ramazanda tam tahıllı beslenmenin yararlı olacağını ifade eden Canacankatan, özellikle de tam tahıllı ekmek, kepekli etmek, çavdar ekmeği tüketilmesini tavsiye etti. Ramazan pidesiyle ile ilgili sorular geldiğini vurgulayan Canacankatan, "Sahurda el büyüklüğünü geçmeyecek şekilde Ramazan pidesi yiyebiliriz. Fakat burada miktar çok önemli. Bu bize hem bedensel hem de ruhsal yönde bir takvim de sağlayacaktır" ifadelerini kullandı.
"İFTARDA AZ AZ VE YAVAŞ YAVAŞ YİYİN"
Canacankatan, yaklaşık 14 saatlik aranın ardından iftar sofrasına oturulduğunda, kan şekerinin düştüğünü, aşırı açlık duygusu yaşanacağını ve yeme isteğinin yoğun olacağını söyledi. Bu durumda bazı vatandaşların iştahını kontrol edemeyerek çok fazla yemek yiyebildiğini belirten Canacankatan, vatandaşlara iftarda 'az az ve yavaş yavaş' yemeyi önerdi.
İftara bir tas çorba ve bir dilim ekmekle başlamanın yerinde olacağına işaret eden Canacankatan, "Ve yahut da bir bardak su ile bir iki tane hurmayı yiyerek de iftarımızı açabiliriz. Öncelikle bunu yaparsak mideyi sakinleştirmiş oluruz. Yediğimiz hurmayla veya bir tas çorbayla kan şekerimiz biraz yükseldiği için açlık duygumuz baskılanır ve daha kontrollü yiyebiliriz. Ve bu süreçten sonra 15 dakikalık bir ara vermeyi vatandaşlara öneririm. Çünkü doyma sinyali beyne 20 dakikadan sonra gidiyor. Verdiğimiz 15 dakikalık mola hem iştahımızı daha kolay kontrol etmemizi, hem de doyma sinyalleri beyne gitmeye başladığı için daha kontrollü yemek yemeye başlamamızı sağlayacaktır" dedi.
"İFTAR TABAĞINI 4'E BÖLÜN"
Canacankatan, vatandaşlara iftar tabağını 4'e bölmelerini önerdi. Tabağın dörtte birlik kısmında haşlama, fırınlanmış sebze veyahut da çiğ sebzeler tavsiye eden Canacankatan, şöyle devam etti: "Bu çiğ sebzeler mevsim salataları, mevsimsel içerikli yeşillikler olabilir. Diğer dörtte birlik kısımda ızgara, buğulama veya fırında pişmiş tavuk, balık ve yahut da et olabilir. Bunların protein içeriği çok yüksektir. Protein içeriği yüksek olan besinlerle beslenelim ki vücudumuzda uzun süreli açlıklardan sonra kas yıkımı olmasın, vücut direncimiz düşmesin. Geri kalan dörtte birlik kısımda da bulgur pilavı olabilir, makarna olabilir, pilav olabilir. Onlara yer ayrılması uygun olacaktır. Yoğurt tercih etmek istiyorsak; 3-4 kaşık yoğurt da ekleyebiliriz. Ve son kalan dörtte birlik kısma ise mevsim salatalarından tavsiye ediyorum. Bu salatanın içerisine bir tatlı kaşığı zeytinyağı da konulursa hem salatamızı tatlandıracak, hem de yağda eriyen vitaminlerin emilmesini sağlayacaktır."
"İFTARDAN SONRA ÇAY KAHVE YERİNE REZENE TÜKETİN"
İftardan sonra şerbetli tatlıları tavsiye etmeyen Canacankatan, yerine sütlü tatlıları önerdi. Sütlaç, güllaç gib gibi sütlü tatlıların da iftar açıldıktan en az 2-3 sonra tüketilmesi gerektiğini vurgulayan Canacankatan, "İftardan 2-3 saat geçtikten sonra meyve, mevsim meyveleri veyahut meyveli yoğurt tavsiyesinde bulunabiliyoruz. Bu dönemde çay ve kahve içilmesini çok tavsiye ediyorum. Çünkü çay ve kahve bildiğiniz gibi diüretik etki gösteriyor, vücudumuzdan su kaybına sebep oluyor. Zaten iftar ve sahur döneminde çok fazla su tüketemediğimiz için vücudun su dengesi azalıyor. Bu süreçte rezene, rezeneli çay, rezeneli limonata, ıhlamur, kekik gibi bitkisel çayları tavsiye edebilirim" diye konuştu.
KRONİK HASTALIĞI OLANLARA HEKİMLERE DANIŞIN ÖNERİSİ
Ramazanda sağlıklı vatandaşların yanı sıra çeşitli rahatsızlıkları bulunanların da oruç tuttuğunu aktaran Canacankatan, kronik hastalıkları olanların hekim onayı aldıktan sonra Ramazana hazırlanmalarının yerinde olacağını vurguladı. Kronik rahatsızlıkları bulunan vatandaşlardan kendilerini takip eden hekimlere danışarak oruç tutmasını tavsiye eden Cancankatan, "Kronik hastalıklar, kardiyovasküler hastalıklar, kronik sendrom, insülin direnci, diyabet dediğimiz şeker hastalığı olan vatandaşlarımıza ramazandan önce özellikle kendilerini takip eden hekimlere müracaat etmelerini, onlardan oruç tutabileceklerine dair onay almalarını öneriyorum. Onayı aldıktan sonra bireysel tedavi ve bireysel beslenme metotlarıyla oruçlarını rahatlıkla tutabileceklerini ifade etmek isterim" dedi.
"ŞEKER HASTALIĞI OLANLAR MUTLAKA SAHURA KALKMALI"
Özellikle şeker hastalığı olan vatandaşların mutlaka sahura kalkmalarını öneren Canacankatan, "Sahurda da protein içeriği yüksek olan peynir, et, et ürünleri ile artı protein değeri yüksek yağlı tohum ürünleriyle zengin beslenerek açlık süresini daha dolu dolu geçirmelerini isterim. Çünkü şeker hastaları hipoglisemi dediğimiz kan şekerinin ani düşüşleriyle hayatı tehdit eden tablolarla acilimize gelebilmekte. Bu süreçte yine bol sıvı ve su içmelerini öneririm. Şeker hastalarına iftarda aşırı yemek yememelerini özellikle tavsiye ediyorum. Çünkü bazen iştahını kontrol edemeyen şeker hastaları acilimize kan şekeri 500-600'lere çıkmış hiperglisemi tablosuyla, yüksek kan şekeri komasıyla gelebilmekte" diye konuştu.
"HİPERTANSİYON VE KARDİYOVASKÜLER SİSTEM HASTALARINA UYARI"
Ayrıca hipertansiyon ve kardiyovasküler sistem hastalarını da uyaran Canacankatan, şöyle konuştu: "Bu hastalar, 'ben tansiyon hastasıyım ama ilacımı zaten kullanıyorum, rahatlıkla oruç tutabilirim' diye düşünmesinler. Mutlak bir şekilde kendilerini takip eden hekimlerle temas halinde olsunlar. 'Hocam ben tansiyon hastasıyım, ilaç kullanıyorum, orucumu tutabilir miyim?' diye sorsunlar. Çünkü bazı tansiyon ilaçlarının içerisinde hem tansiyon düşürücü, hem de idrar söktürücü, hastayı idrara çıkararak tansiyonu dengeleyici kombine ilaçlarımız var. Bu süreçte vücudumuzdan su kaybediliyor, suyla beraber tuz da kaybediliyor. İçtiğimiz su da kısıtlı olduğu zaman hastalarımızda baş dönmesi, senkop dediğimiz tablolar oluşabiliyor. Onun için kendilerini takip eden doktorlarla görüşürlerse idrar söktürücü olan kısmını çıkarıp sade tansiyon ilacı verebilirler. Bu süreçte orucu tutacak ve daha rahat su dengesini koruyacak şekilde ilacı değiştirirler veya da doz ayarı yaparlar."
Tiroit hastalıklarından guatr ya da tiroit bezinin az çalıştığı dönemlerde kullanılan ilaçları genelde aç karnına tavsiye ettiklerini ifade eden Cancankatan, "İlacın biyoyararlanımı ve etkinliği bu dönemde daha fazladır. Onun için bu ilaçları ya sahura uyandıklarında mide boşken aç karnına içmelerini veyahut da yemek yedikten en az 2-3 saat geçtikten sonra kullanmalarını tavsiye ediyoruz" ifadelerini kullandı.
Canacankatan, ayrıca kronik hastalıkları bulunanların oruç dönemini bitirdikten sonra da hekimlerine kontrole gitmelerini ve herhangi bir tedaviden sapma, vücutta herhangi bir sıkıntı olup olmadığını tespit edip ona göre ilaçların doz ayarının yapılmasını tavsiye etti.