Gençlik nedir diye sorsalar, ‘Biz de bir zamanlar geçtik. Biliriz’ diyenlerimiz bir hayli fazladır.
Gençlik bir ekoldür, bir tarzdır, bir stildir, bir yaşam biçimidir, bir yaşama biçimidir, bir farklı biçimdir.
O yüzden bizim gençlik yıllarımız ile sonraki yıllardaki gençlerin yılları arasında her anlamda bir farklılık vardır, olacaktır, olmalıdır da.
Sorun gençlerin genç olarak farklı olmalarında değil.
Sorun gençliklerini tamamlamış olanların gençler gibi olmaya çalışmalarında.
Bizim zamanımızda erkekler açısından, uzun saçlar, altın kolye, bileklikler, İspanyol paça dediğimiz bol paçalı pantolonlar, yakası kayıt gibi gömlekler, şimdilerde abisinden ödünç alınmış gibi duran takım elbiseler, yüz metre öteden fark edilecek kadar parlak kösele, topuklu ve pençeli ayakkabılar vardı.
Bizim zamanımızda kadın açısından ise oldukça kısa düz elbiseler, yükseğinde yükseği kalın topuklu ayakkabılar, dize kadar gelen çoraplar, ince kaşlar, bigudilerden yeni çıkmış dalgalı saçlar vardı.
Yıl 2023!
Gençlerimiz nasıllar?
Erkekler için yazıyorum, dar mı darın da ötesi tişörtler, dar mı dar ötesi bacaları olan pantolonlar, küçük kardeşinden ödünç alınmış ceketler, yanları kazıtılmış, üstü kabartılmış saçlar, yakaları olabildiğince açık gömlekler ve kalın topuklu spor ayakkabılar.
Kadınlar için yazıyorum, mini mi mini etek veya tişörtler, bady tarzı vücudu saran taytlar, çeşitli renklere boyanmış saçlar, crop değimiz beli eksik tişörtler, kalın mı kalın kaşlar, patlak mı patlak renkli tişörtler.
Kadın ve erkek bir ortak tercih ise dışardan fark edilecek şekilde vücudunun her hangi bir yerinde veya yerlerinde dövmeler.
Bugünün gençliğinin tarzı, farkı, tercihi, beğenisi, özentisi!
Bugünün yaşını başını almış, gençliğini zamanında kendi gençliğinin farkıyla ve tarzıyla yaşamış, çocuğu ve hatta torununun yaşadığı gençlik farkını ve tarzını yaşamaya çalışanların hali inanın içler acısı.
Dayı gelmiş, geçmiş 50 yaşını, dövme yaptırıp, dar giyinip, spor ayakkabı giyinip, saçlarını uzatıp, demir kolye veya bileklik takıp, ‘Yıkılmadın ayaktayım’ diye bağırıyor!
Kime veya kimlere bilmem!
Teyze gelmiş, geçmiş 50 yaşlarını dar mı dar taytı çekmiş altına, üstüne crop yapmış ama keşke yapmasaydı da o halini görmeseydik diyecek kadar kötü halde, saçlarını rengarenk yapmış, olmadık estetiklerden geçip, gerdirdikçe gerdirmiş, şişirdikçe şişirmiş, oraya tampon, buraya takviye, şuraya boyalar sürdükçe sürmüş o da ‘Yıkılmadım ayaktayım’ diye bağırıyor.
Tamam kimse ölmeyi, ölümü kabul etmesin.
Her an yaşama tutunacak şekilde, yaşama sevinci ve heyecanı içinde yaşasın da, bunun için kimse olduğundan farklı, kendisinden 30-40 yaş küçüklerin akımına da kapılmasın.
Bakın son iki cümlemi kurayım sonra bitireyim yazımı.
Erkekler, vallahi de billahi de çok komik duruyorsunuz!
Kadınlar, vallahi de billahi de hiç çekici durmuyorsunuz!