Yakarı mahalleden bir ses gelir aşağı mahalleye, iki gözüm sana kurban olsun İki Gözüm. Bana aşk ne diye sorsalar kilometrelerce uzaklıkta bir yerde bir insan var ve işte orada atan kalbin atması ile benim kalbim atıyor, orada nefes alması ile benim ciğerlerime nefes akıyor, der susarım.
Hani sen dedin ya, sen gittikten sonra ben yok oldum diye. Ben de şimdi diyorum sen bana geldikten sonra ben var olmuşum, sende kendimi bulmuşum, senden önce yaşamıyormuşum. Sen yok ol desen, yok olurum, heder olurum. Bana aşk diye insanlar dem vurup duruyorlar. Onlar aşkın ‘a’ sını bile anlayamamış. Eğer aşk ile ölümün kıyısına kalbini indirip üstüne mavzerlerle basmaya, çivilerle dikmeye, kerpetenlerle üzerindeki donmuş kanları sökmeye, beklide kalbin üstüne sifon çekmeye hazır değillerse aşktan konuşmasınlar bir zahmet.
Can parçam diyorsun bana, bir canım var anasını satayım senin için vermezsem şerefsizim. Baş tacım diyorsun bana, başım seninle kesilsin, canım diyorsun bana, sanki o sözcük yüreğinden geliyor kulağıma, sen bana her canım dediğinde, bir can daha geliyor canıma, adeta kan akıyor damarlarıma, güneş doğuyor sabahlarıma, bülbül konuyor dallarıma. Ne kadar güzel geldin sen bana. İki gözüm diyorsun bana, inan bu kör gözlerim bir anda her şeyi görüyor. Şuan hüngür hüngür ağlıyorum bu sözleri yazarken sana. Eğer kabul edersen beni, senden başka herkesi haram kılacağım bu cana. Sen ki hayatıma giren tarifi, benzeri olmayan bir rümeysa. Senin ismini tek rehberime değil, gönlümün ince kıyılarına kayıt ettim güllerin en güzelisin sen hümeyra. Senden başkasını görmedi gözlerim, çok ayrı bir duygusun sen rüveyda.