İkilem iki kökünden gelmektedir. İki olumsuzluk arasında kaldığımız olası durumları ifade etmek için kullanılır. Olası durumlar olumlu olursa yaşanılan ikilem değil kararsızlık olur.
İkilem yaşanması için zihnen ikilik oluşması ve zihin, beden ve kalbin birlik içinde olmaması gerekir. Mantığın başka duyguların başka şeyler söylediği durumlarda sıkça başımıza gelir. Kalp ile zihin her durum için bir olmayabilir. Böyle durumları ifade etmek için sıkça; “ne seninle, ne de sensiz”, “yukarı tükürsem bıyık, aşağı tükürsem sakal” benzeri tabirler kullanırız.
Bir de seçimlerimiz vardır. İkilem yaşasak da kalmayı ya da gitmeyi, sevmeyi ya da terk etmeyi, olmayı ya da olmamayı seçeriz. Kişisel seçimlerimiz kim olduğumuzu, neye değer verdiğimizi ve konumumuzu bize gösterir. Bu seçimler bizim özgürlüğümüzdür.
Seçim özgürlüğünün olması iyidir, bununla birlikte seçeneklerin çok olması beklenildiği gibi insanı mutlu etmez.
Psikolog Barry Schwartz “The Paradox of Choise” yani “Seçme Çelişkisi” adlı kitabında bu konudan bahsederken “Yapacağımız en iyi seçim, yaptığımız seçimin en iyisi olduğunu ummaktır.” diyor.
Doktor Schwartz’a göre özgürlük mutluluğun, seçim yapabilme ise özgürlüğün bir şartıdır. Amerikalılar hiçbir topluluğun sahip olmadığı kadar seçme hakkına ve seçeneğe, dalayısıyla da özgürlüğe sahiptir. Psikolojik olarak durum ise bunun tam tersidir. Bu seçenek özgürlüğü mutluluk getirmez ve seçim paradoksu oluşturur. Yani daha çok olan aslında daha azdır.
Seçme paradoksu olumlu seçenekler çok fazla olduğunda kişinin seçtiğinden tam olarak tatmin olamaması ve keşke onu seçmeseydim de diğerini seçseydim diyerek mutsuz olması durumudur.
Yapılan bir araştırmada denekler iki ayrı dondurma dükkanına yönlendiriliyor. Her birinin bir külah dondurma alması isteniyor. Bir dükkanda 24 çeşit dondurma var ve diğerinde ise 6 çeşit dondurma var. Hangi çeşidi seçmeleri ise tamamen özgür iradelerine bırakılıyor. Denekler seçimlerini yaptıktan sonra seçmiş olduklarından mutlu olup olmadıkları soruluyor. Daha az çeşidin içinden seçim yapanların seçimlerinden gayet mutlu oldukları ve daha çok seçenek sunulan yerden dondurma alanların ise akıllarının diğer seçeneklerde kaldığı ve dolayısıyla seçimlerinden fazla mutlu olmadıkları görülüyor.
Öyleyse beklenildiği gibi çok seçenek insanı mutlu etmiyor. Hatta kararsızlık nedeniyle seçim yapma oranını da düşürüyor. Bu durumda seçenekleri aza indirmek insanların sonuçtan memnun olmasını sağlıyor.
İkilem ise, adı üzerinde ikiliğin oluştuğu ve olasılıkların ikisinin de olumsuz olduğu durumları ifade ediyor. İki olası olumsuz sonuç arasında kalmak olarak nitelendiriliyor.
Peki; ikilemleri doğru kararlara dönüştürebilmek mümkün müdür?
Aslında olasılıklarımızın olumsuz ya da olumlu olması bize bağlıdır. Çünkü iyi ya da kötü olacağını biz umarız. Ve gerçek olanın ötesinde bireysel ya da toplumsal doğrularımızla seçimler yaparız. Hakikat değişmez ama doğrularımız kişiden kişiye değişir ve özneldir.
Günlük hayatta etkilendiğimiz ve karamsarlığa ve mutsuzluğa sürükleyen yaşamdan ikilem örneklerini sizlerle paylaşmak istiyorum. İkilemlerin günlük hayatın içinde ne kadar sıradanlaştığını ve çokça yaşandığını fark ettiğinizde seçimlerinizin değişip değişmeyeceğini merak ediyorum.
•Vücudunun dinlenmeye ihtiyacı var, seninse bitirmen gereken işlerin var. Dinlenirsen işlerin aksayacak, iş yaparsan vücudunu zorlayacaksın; ikilem. Sonuç; dinlenmek için oturdun ama zihnin yapman gereken işlere takılı kaldı ve dinlenemedin.
•Çalışmaya başlıyorsun, zihnin odaklanmak istiyor ama sen dinlenmek istiyorsun. Çalışırsan performansın düşecek, dinlenirsen işlerin aksayacak; ikilem. Sonuç; çalıştın ama dinlenmen gerektiği için performansından memnun kalmadın.
•İş yerindesin ama bulunduğun yerden memnun değilsin. Çalışmaya devam edersen mutsuz olacaksın, işini bırakırsan geçim sıkıntısı yaşayacaksın; ikilem. Sonuç; çalışmaya devam ettin ve mutsuzsun.
•Eve geliyorsun ama aklın işe takılı kaldı. Yeni ve temiz bir alana ihtiyacın var ama zihin evini olumsuz ve eski düşüncelerle kirletiyorsun; ikilem. Sonuç; işten çıkarken dertlerini kapıdaki askıya as(a)madığın için mutsuzluk hissediyorsun.
•Yemek yiyorsun ama gözün telefon ya da televizyona takılı; ikilem. Ne yediğinden bir şey anlıyorsun, ne izlediğinden.
•Sevdiklerinle sohbet ediyorsun ama aklın başka bir konuda kaldı. Sohbet etsen diğer konuyu, konuya odaklansan sohbeti kaçıracaksın; ikilem. Sonuç; sohbetin kalitesi düştü çünkü sen zihnen orada değildin ve dinlemiyordun. Ne sen, ne de karşı taraf keyif alamadı.
Merak ediyorum çalışırken sadece çalıştığın, dinlenirken sadece dinlendiğin, tatildeyken sadece tatil yaptığın, yemek yerken sadece yemek yediğin; kısacası ne yapıyorsan sadece onu yaptığın bir zamanın var mı?
Bir ol; yaptığınla düşündüğün, düşündüğünle söylediğin, söylediğinle uyguladığın, uyguladığınla inandığın bir olsun.
Birlik içinde değilsen, ikilik içinde olmak; seni stresli, mutsuz, kararsız ve hasta eder.
Birlik içinde olmaksa; mutlu, kararlı, net ve sağlıklı olmana yardım eder.