Türkiye’nin iklim krizi ile daha güçlü bir şekilde mücadele etmesi için yıllardır kampanyalar yürüten genç iklim aktivistleri Atlas Sarrafoğlu (16) Seren Anaçoğlu (20) ve Ela Naz Birdal (17) Türkiye’nin iklim hedefi olarak sunmuş olduğu güncellenmiş Ulusal Katkı Beyanı’nın yetersiz kaldığını, bunun bir iklim eyleminden ziyade iklim eylemsizliği olduğunu öne sürerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na dava açtı. Bu beyanın hazırlanmasında şeffaf bir süreç işletilmediğinin altını çizerek Türkiye’nin bilimsellikten uzak, etkisiz ve yeterli olmayan iklim krizi ile mücadele hedefinin iptal edilmesini ve yenilenmesini talep ettiler. Gelecek haklarını savunan gençler ayrıca change.org/iklimdavasi adresinde bir de imza kampanyası başlattılar.
İklim Haber'in aktardığına göre, Dünyada bu davanın benzeri olarak açılmış birçok iklim davası mevcut. Altı Portekizli genç açtıkları davayla Türkiye’nin de bulunduğu 33 ülke hakkında şikayette bulunarak söz konusu ülkeleri seragazı emisyonlarını azaltmamakla suçlamıştı.
Atlas Sarrafoğlu, Seren Anaçoğlu ve Ela Naz Birdal Türkiye’nin güncellenmiş Ulusal Katkı Beyanı’nı Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) Sekretaryası’na sunmasının ardından, “Bu beyan ne yazık ki bir seragazı emisyonu azaltımı değil, artırım taahhüdü. Türkiye bir iklim afetleri ülkesi ve biz gençler olarak daha güçlü iklim hedefiyle geleceğimizin güvence altına alınmasını istiyoruz,” diyerek Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması kapsamında seragazı emisyonları hakkında aldığı kararlar ile ilgili Cumhurbaşkanlığı ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na açılan ilk iklim davasının öncüleri oldular.
Gelecek hakkı için mücadele eden genç iklim aktivisti Ela Naz Birdal açtıkları davaya ilişkin yaptığı açıklamada, iklim krizinin küresel bir kriz olduğunu hatırlatırken, bu mücadelede herkesin üstüne düşen önemli görevler olduğunu söyledi. Tüm ülkelerin ellerini taşın altına koyması gerektiğini aktaran Birdal, böylece ortak hedef olan 1,5 derece hedefine ulaşabileceğini söyledi ve Türkiye’nin iklim kriziyle daha güçlü bir şekilde mücadele etmesi ve sera gazı salımlarını azaltması için taleplerini şöyle sıraladı: “Ara hedef belirlensin. Kömürden çıkış tarihi açıklansın. Gerçek bir azaltım taahhüdünde bulunulsun. Bilimsel yöntemlerle Türkiye’nin karbonsuzlaşma politikası belirlensin ve bağlayıcı hukuk kuralları haline getirilsin. Biz iklim krizi ile mücadele etmek, kendi geleceğimizi garanti altına almak için bu davayı açıyoruz ve change.org/iklimdavasi adresinde başlattığımız imza kampanyamıza tüm genç arkadaşlarımızın da desteğini bekliyoruz! Karbonsuz bir gelecek için davacıyım!”
Atlas Sarrafoğlu, büyüklerinden daha farklı bir dünyaya geldiğini söylerken, bu dünyayı “birbirini tetikleyen bir sürü felaketin içinde kalmış” olarak nitelendirdi ve şöyle devam etti: “Bir varoluş krizi bu. Kendi elimizle gezegenimizi yakıyoruz. Fosil yakıtların kullanımı çok uzun zaman önce bırakılmalıydı. Hükümetler ve büyük şirketler sahip oldukları güç ve parayı insanlığın geleceğine tercih ettiği sürece bu krizin önüne geçebilmek mümkün olmayacak. Ben bir iklim aktivisti genç olarak, Türkiye’nin çok geç imzaladığı Paris Anlaşması’na uygun olarak emisyonların düşürülmesini istiyorum. Çocuklar ve gençler iklim krizine sebep olmadığı halde şu anda en büyük risk altında olanlar aslında. Dolayısıyla çocuk haklarının da hiçe sayıldığı bir ortamı kabul etmiyorum. Bu sebeple Türkiye’nin daha güçlü bir iklim hedefi vermesi için davacıyım.”
Hem Avrupa Birliği İklim Elçisi hem de hukuk fakültesi öğrencisi olan Seren Anaçoğlu ise, “Türkiye’nin iklim kriziyle mücadele kapsamında yayınladığı Ulusal Katkı Beyanı’nda, emisyon azaltım taahhüdünden ziyade 2030’a kadar %30’dan fazla artış sözü var. 2053 yılında karbon nötr olacağını ifade eden Türkiye’nin 2053’e kadar karbonsuzlaşmayı hâlâ nasıl hayata geçireceğine ilişkin tutarlı ve bilimsel bir yol haritası yok! Kömürden ve fosil yakıtlardan çıkış tarihi yok! Enerji ve maden sektöründe etkili iklim eylem planı yok! Ama ne yazık ki kömür ve maden lobisinin var olmayı ve bizi zehirlemeyi sürdüreceği bir sistem var! Gençler için gelecekte daha çok işsizlik, kirlilik, iklim afetine karşı savunmasızlık var! Biz gençlerin ve çocukların yaşam hakkının, gıda, su, hava gibi temel haklara erişim haklarının kısıtlanması hatta ortadan kalkması tehlikesi var! Bu sebeple gelecek hakkım için davacıyım” açıklamasında bulundu.
Gençlerin avukatı Deniz Bayram da şu açıklamada bulundu: “Türkiye’nin mevcut seragazı artırım kararının hangi bilimsel yöntemlerle yapıldığına dair belirsizlik, kömür gibi fosil yakıtlardan çıkış konusunda tarih belirlenmemiş olması, 2030 ve 2038 yıllarını hedefleyen yüksek karbon emisyon artırımı ve 2053 net sıfır kararı ile uyumlu değil ve çelişkiler içeriyor. Son yıllarda iklim değişikliğinin yıkıcı etkileri yaşama, sağlık, gıda ve suya erişim gibi temel insan haklarını ihlal olarak yoğunluğunu artırdığına tanık olduk. Bu davanın aciliyeti, Türkiye’nin bilimsel verilerle savunabildiği bir iklim planını sunmasının ve gelecek kuşakların insan haklarını korumasının aciliyetinden kaynaklanıyor. Dünyanın dört bir yerinde çocukların, gençlerin açtığı iklim davaları bize devletlerin suçu ve sorumluluğu birbirlerine atmayı bırakıp sorumlulukları ölçüsünde hakkaniyetli, açık, bilimsel ve hukuken belirli iklim planları yapmaları gerektiğini gösteriyor. Bu dava sürecinde ortaya çıkacak olumlu bir karar, sadece Türkiye için değil, özellikle tarihsel emisyonu yüksek olan ülkelerin iklim taahhütlerini daha da hırslı ve kararlı hale getirmesi yönünde pozitif bir etki oluşturabilir.”