Geçen yıl tartışmalı bir hamleyle Avrupa Komisyonu, karbon emisyon eşiğini karşılamaları koşuluyla, gaz santrallarına AB’nin yeşil finans taksonomisi kapsamında “sürdürülebilir” etiketi verdi.
AB, gaz santrallarının mevcut kömürle çalışan elektrik santrallarının yerini almaları ve “kademeli çıkış dönemlerine tabi olmaları” koşuluyla AB taksonomisi kapsamında “geçiş” teknolojisi olarak kabul edilmesini onayladı.
Bu karara dört çevre grubu itiraz etti: ClientEarth, WWF’nin Avrupa Politika Ofisi, Ulaşım ve Çevre (T&E) ve BUND (Dünyanın Dostları Almanya).
STK’lar, mevzuatın Avrupa İklim Yasası ile çatıştığını ve AB’nin Paris Anlaşması kapsamındaki yükümlülüklerine saygı göstermediğini ileri sürerek, bloğun sürdürülebilir finans kural kitabına fosil gazın dahil edilmesini durdurmak için Eylül ayında yasal işlem başlatmıştı.
Ancak Şubat ayında Komisyon taleplerini reddetti. Buna karşılık STK’lar ise Avrupa Birliği Adalet Divanı’nda dava açarak bu karara itiraz ettiler.
4 STK adına açıklama yapan bir sözcü, “Fosil gazı ‘sürdürülebilir’ olarak etiketlemek, hukuka aykırı olduğu kadar saçma. AB’nin kendi bilimsel tavsiyesine aykırı ve AB’nin iklim eyleminin güvenilirliğini temelden baltalıyor. Fosil gaz kirli, pahalı ve güvensiz bir enerji kaynağı” dedi.
STK’lar, gazın sürdürülebilir bir enerji kaynağı olarak kabul edilemeyeceğini ve yandığında yüksek karbon kaynağı olduğu için iklim değişikliği üzerinde büyük bir etkiye sahip olduğunu, çıkarılması ve taşınması sırasında da güçlü bir seragazı olan metan salımına yol açtığını savunuyor.
Fosil gazın ‘yeşil’ sınıflandırmaya dahil edilmesi, AB’nin ithal fosil yakıtlara olan bağımlılığını daha da kötüleştirerek AB üye devletlerini gelecekte daha fazla fiyat dalgalanmasına, üretici ülkelere bağımlılığa ve arz krizlerine maruz bırakacağını da ekliyorlar.
Avrupa Komisyonu’nun bir sözcüsü, AB yönetiminin “çeşitli STK’lar tarafından yürütülen yasal işlemleri not ettiğini” ancak henüz davanın özü hakkında yorum yapmak için erken olduğunu söyledi.
Duruşma 2024’ün ikinci yarısında yapılması, kararın ise 2025’te açıklanması bekleniyor.