Belki sosyal medyada veya haberlerde denk gelmişsinizdir.
Pazar gecesi yağan yağmur sonrası Pazartesi sabahı Mavişehir’i sular seller basmıştı.
Sokak lambaları yanmıyordu, evlerinden işlerine, okullarına gidemiyordu insanlar. Işık sorun değildi ama yerdeki sular çekilmeyince yolda yürümek imkansız hale gelmişti. Sadece kayıkla ulaşımı sağlayabilirlerdi ancak kimsede kayık yoktu. Bu nedenle birçok kişi evinden çıkamadı. Mutlaka yetişmesi gereken yeri, çok önemli işi olanlar çıktı. Dizlerine kadar poşet bağladılar yürümek için. Arabalarına binemediler ama, çünkü araçları yarıya kadar su doluydu. Taksi de çağıramadılar, taksi şoförleri dellirmemişti henüz, araçlarını tehlikeye atacak değillerdi. Daha az su basmış yerlere doğru yürümek gerekiyordu. Insanlar öyle yaptılar.
Oysa ki, ne hayallerle satın almışlardı evlerini. Trilyonluk evlerde oturuyorlardı. Kirada oturanlar da aylık beş bin lira kira veriyordu üç odalı evlerine. Az buz para değildi tabii. Insan bu kadar para verince bir takım güzellikler bekliyordu karşılığında. Bunların arasında suya batmadan yürümek de vardı.
Arabalarına yüzerek değil, yürüyerek ulaşabilmek vardı.
Zaten yüzmek istelerdi iskelenin yanında ev alıp, önüne de tekne bağlardı bu insanlar.
Tam on sene önceydi. Bir gece arkadaşımla yemek yerken apartman görevlisi arayıp sular bastı koş gel arabanı kurtar demişti. Yazık koşarak evine gidip arabası yarıya kadar su dolmadan çekmişti.
Yepyeniydi site. Kapılar, camlar pırıl pırıl, dokunmaya kıyamazdın. Ama alt yapı yetersizdi işte. Trilyonluk evleri yapıp satanlar alt yapısını yapmayı unutmuştu.
Insanlar birkaç sene bu dolup taşan sularda yaşamak zorunda kaldılar. Yağmurun daha bulut halini görenler tsunami gören Balili vatandaş gibi paniğe kapılıyordu. Yağmur bastırmadan evlerine koşup arabalarını güvenli bir alana çekiyordu. Belki birkaç gün evden çıkamayız diyerek mutfak erzaklarını dolduruyordu.
Trajikomik değil mi?
Sonra duyduk ki alt yapı kuvvetlendirildi, bir daha su basmayacağı garantisi verildi. Insanlar rahatladı. Raicin yarısına düşen ev fiyatları normale döndü.
Ancak ne olduysa dün gece yine ortalık Venedik kanallarına döndü.
Insanlar sokağa çıkamadı, evde hapis kaldı.
Izmir’in kalbinde, trilyonluk evlerin, villaların, alışveriş merkezlerinin olduğu bir yerde alt yapı patladı.
Belediyenin sayfasından alıntı yaparak paylaşıyorum şimdi nedenlerini;
“2. Etap Konutları’ndaki yağmur suyu projesi, bölgenin deniz seviyesinin altında olması nedeniyle, ortalama +1.70 koduna göre hazırlanarak İZSU tarafından onaylandı. Ancak Emlak Bankası, proje gereği yapılması gereken zemin dolgusunu gerçekleştirmediği gibi, yağmur suyu şebekesini de olması gereken kodlarda yapmadı. İZSU da yaptırılan yağmur suyu tesisini “proje kotlarında olmaması” nedeniyle teslim almadı. Söz konusu İMALAT HATASI nedeniyle, denize deşarj olan yağmur suyu hatları, deniz seviyesinin yaklaşık 40 santim altında kaldı. Bu yüzden, özellikle yağışlı günlerde rüzgarın da etkisiyle kabaran deniz, bölgede su baskınlarına yol açıyor. Mevcut zemin kotları yükseltilemeyeceğinden İZSU bölgedeki su baskınlarını önlemek için proje geliştirdi. Bölgenin planlama yetkisini elinde bulunduran TOKİ ile yapılan görüşmeler sonucu özel bir protokol imzaladı. İZSU Genel Müdürlüğü, bölgedeki su baskınlarını önlemek için geliştirilen projenin ihalesini tamamlayarak imalat çalışmalarına başladı.”
Bu açıklama 2009 senesinde yapılmış. Bir hafta sonra 2020 ye gireceğiz.
Demek ki 11 senedir bu projenin imalat çalışması bitmemiş. Bugünkü manzaradan bunu anlıyoruz.
Koskoca Emlak Bankası bir hata yapmış, onu da denetleyen olmamış. Sonuçta İzmir’in en havalı semtinde çok pahalı ama iki damla suda eriyip gidecek bir proje ortaya çıkmış.
Trilyonluk evlere trilyon fiyat biçenleri, oralara bu paraları verenleri anlamaya çalışıyoruz.
Her zaman yaptığım gibi yine düşünmeden edemiyorum. Böyle bir durum örneğin Londra’da yaşanmış olsaydı neler olurdu? Yağmur şehrinde bir bina yapımında zemin dolgusu unutulmuş olsaydı, ne olurdu?
Başka sorum yok hakim bey...