Daha önce de yaptığı açıklamalarda seçim gecesi kaçırıldığı iddialarını net bir dille yalanlayan İnce, Uğur'a Twitter üzerinden 'ispat' çağrısında bulundu.
İnce, paylaşımında şunları söyledi:
Fuat Uğur denen gazeteci bozuntusu seçim gecesi ile ilgili yazdıklarını ispatlamazsan alçaksın, namussuzsun, şerefsizsin! Senin gibi alçaklar köşelerinden böyle yalanlarla havladıkça mücadele azmim artacaktır.
İşte o köşe yazısının ilgili kısmı:
Bu bir şaka değil, kimseyle de dalga geçmiyorum.
Tamamen hakikat.
Sayın Muharrem İnce’nin, ertesi gün düzenlediği basın toplantısında “şizofren” diye nitelediği CHP’li sosyal medya kullanıcılarının dedikleri doğruydu.
Buradan da o hakikati açıklıyorum:
Muharrem İnce kaçırılmış ve susturulmuştu.
O geceyi, gündüzünden itibaren hatırlayalım ve olan biteni anlatalım.
Önce bilinen kısmı:
Muharrem İnce seçim sabahı oyunu Yalova’da kullanmış ve Ankara’ya gelmişti. İnce önce YSK’ya gidip basına beyanat vermiş ve sonra da minibüsüyle oradan ayrılmıştı.
Şimdi bilinmeyen sonrası.
Muharrem İnce ve ekibi YSK’nın ardından yanındaki ekiple birlikte en yakındaki bir otele gidip 8. kattaki süit dairelerinden birine yerleşti. Bu otel kimine göre Kent Otel, kimine göre de Swiss Otel’di.
Oteldeki görünüm şöyleydi. Muharrem İnce televizyonun tam karşısındaki koltukta, ayaklarını uzatmış olarak oturuyor, ekibi ise çevredeki koltuk ve sandalyelere dağılmış olarak kendisine eşlik ediyordu. Yanında eşi, ağabeyi, kız kardeşi, hatta annesi, TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün, CHP’nin Meclis Grup Başkan Vekili Engin Altay’ın da olduğu söyleniyordu.
Bu arada içkiler ve çerezler gelmiş, sehpaların üzerinde kullanıma hazır hâle getirilmişti.
İnce çok neşeliydi. Seçimin ikinci tura kalacağına kesin gözüyle bakıyordu. Karşılıklı verilen gazlar havada uçuşuyor, kadehler peş peşe havaya kalkıyordu.
Sonuçlar 18.45 itibarıyla açıklanmaya başladığında heyecan tavan yapmıştı. Çünkü o saate kadar kendilerine gelen ilk sonuçlara bakılırsaİnce ikinci tura kalacak gibi görünüyordu. Ancak resmî olarak ilk bir saat içinde gelen oylar moralleri bozdukça bozdu. Erdoğan ile İnce arasında dramatik bir fark vardı ve böyle giderse kapanacak gibi de görünmüyordu.
Sonuçları pür dikkat izleyen, hafiften sinirlenmeye başlayan İnce, yanındaki en sert içkilerden art arda deviriyordu. Adamlarına kızıyor, CHP Genel Başkanı’na, Bülent Tezcan ve ekibine saydırdıkça saydırıyordu. Hiç desteklememişlerdi onu. CHP’nin hazırladığı reklam filmlerinde bile yoktu Muharrem Bey. Haksız sayılmazdı.
Gecenin ilerleyen saatlerinde durum tam anlamıyla netleşmişti. Muharrem Bey telefonunu sessize almıştı ama bir yandan art arda arayanları görüyordu. Susmuyordu cihazı. Mesaj yağıyordu üstelik. Hiçbirine cevap vermeye niyeti yoktu çünkü öfke içindeydi.
Alınan alkol damarlarındaki hızlı bir dolaşımdan sonra beyin kılcallarında etkisini göstermeye başlamıştı. Muharrem İnce “Kaybettik işte, kaybettik seçimi. Benim oyum arttı, ama CHP’nin hâline bak. Çıkıp konuşacağım” demeye başlamıştı. Yanındakiler, ailesi, ekip ve danışmanları, yardımcıları hep birden “Aman Muharrem Bey, aman abi yapmayın böyle bir şey, şu anda sinirlisiniz ağzınızdan bir laf kaçar, toparlayamayız” diyor ama söz geçiremiyorlardı.