Türkiye’nin yaşadığı acı sadece Türkiye’yi değil, sadece Anadolu’yu değil, sadece Asya’yı, Avrupa’yı değil bütün dünyayı derinden üzdü.
Milyonlarca insanımızı etkileyen deprem yaraları, binlerce görevlimizin üstün gayretleriyle aşılmaya çalışılıyor.
Tek bir ilde, tek bir bölgede, tek bir seferde olsa belki bu kadar acı ve bu kadar zor olmazdı bazı şeyler.
10 ilimizde, iki üç bölgemizde ve iki sefer üst üste yaşadı güzel ülkemiz depremin en şiddetli halini.
Bu da bir sınavdı hepimiz için.
Öncelikle bütün görevlilerimizi, siyasi partilerimizi, bütün sivil toplum kuruluşlarımız, bütün insanlarımızı ve bütün gençlerimiz gösterilen birlik, beraberlik ve dayanışma ruhu için gönülden kutluyor ve ülkemin insanıyla gurur duyuyor, bu ülkenin vatandaşı olmaktan onur duyuyorum.
21 yıldır ülkemizin en üst düzey yöneticisi olarak sayısız hizmetleriniz, sayısız değişim kararlarını ve sayısız yeni yol haritalarınıza tanık olduk.
Her biri ülkemiz için, ülkemizin güzel insanlarının daha iyi yaşaması, daha iyi yaşantı içinde olması için olduğunun da gayet net farkındayız.
Bu yüzden size güvenimiz ülke olarak tam!
Bundan aylar önce bu ülkede konut fiyatlarıyla ilgili fahiş artışlara müdahale ettiniz ve bu alanın simsar sektörü olan emlakçılara yasal zorunluluklar getirildi.
Emlak fiyatlarındaki artış bir anda durdu, insanlar alamayacakları yükseklikte fiyatlara karşı yavaş yavaş güçlenmeye başladı.
Toplumun değişik kesimleriyle deprem öncesi ve sonrası yoğun şekilde yaptığımız görüşmelerde vatandaşların en büyük derdi konutların sağlamlığı.
Depremi televizyonlarından izleyen vatandaşlarınızı yoğunluğu oturdukları evlerin sağlamlığı konusunda ciddi endişe içinde, konutların yapılması konusunda ciddi sorgulama içindeler.
Hepsinin ortak beklentisi var.
Konutları yapan firmaların, inşaat konusunda eğitim görmüş, bu işin ehli insanlar olup, olmadığını tespit edilmeli.
Yanlarında çalışan olarak aldıkları ve ücretini verdikleri mimarların ismini kullanarak bu işin ticari kısmında yer alan insanlar, daha çok para kazanma dürtüsü içinde binaların sağlamlığından çok, binaların kendilerine kazandıracağı parayı düşünmekteler.
Konut üretme işi cebinde parası olup da, para kazanmak isteyenlerin elinde.
Bu da bugün ki Türkiye’deki hemen hemen bütün konutların sağlamlığı konusunu ciddi düşündürüyor.
Bu ülkede parasıyla da olsa bu konut üretim alanında çalışanların inşaat üzerine eğitimli kişilerin varlığının yasal olarak zorunlu kılınması, yapılan binalarla ilgili olarak sadece imza atan mimar, mühendis değil yapanların da dahil olduğu bir sigorta, sorumluluk ve garanti sistemi getirilmeli.
Binaları bitirip, satıp, parayı kazanç olarak cebine koyup kenara geçenlerin, sonrasında binaların sadece seyircisi olmalarına izin verilmemeli.
Binaların sağlamlık sorumluluğu, kontrolleri de kendilerine verilmek kaydıyla, belirli bir süre de olsa yapanlara hukuki zorunluluk olarak bırakılmalı.
Yaptığı binanın bittikten sonra da sorumluluğunu taşımak dürtüsü, daha sağlam binaların yapılması konusunu da beraberinde getirecektir.
Bina yapma, para kazanma dürtüsü ile vicdan duygusuna bırakılmamalı.
Yasalarla eğitim, sorumluluk, zorunluluk getirilmeli.
Yoksa bugünün çocuklarını ve gençlerini gelecekte ülkemizde daha çok acı yaşayacağı depremlerle karşı karşıya bırakmış oluruz.
Aklın yolu birdir!
Bir işin hukuki sorumluluğu, garantisi yoksa sonu da hiçtir!