İzmir Barosu tarafından 10 Aralık İnsan Hakları Günü dolayısıyla bir basın açıklaması gerçekleştirildi. İzmir Barosu Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen basın açıklamasını okuyan Baro Başkanı Av. Aydın Özcan, “hak arama mücadelesinde insan haklarından yana tavır alan ve bu yönde hak mücadelesi veren biz avukatlar ve barolar bugün de aynı onurlu mücadelenin içerisindeyiz. İzmir Barosu kurulduğu tarihten bu güne yürüttüğü temel hak ve özgürlük mücadelesini yılmadan devam ettirecektir” dedi.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 69. yıldönümü nedeniyle yapılan basın açıklamasında, OHAL ve KHK süreçlerinden, kadın ve çocuklara yönelik şiddet ve istismar vakalarına, iş kazalarından, basın özgürlüğüne, çevre hakkı ihlallerinden Diyarbakır Baro Başkanı Av. Tahir Elçi cinayetinin üzerinden iki yıl geçmiş olmasına karşın hala aydınlatılmamış olmasına ve ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ün resmen İsrail’in başkenti olarak tanınmasına ilişkin açıklamalarına kadar birçok konuya değinilen basın açıklamasının tamamını aşağıda bulabilirsiniz.
Basına ve Kamuoyuna;
İkinci Dünya Savaşının hemen ertesinde iki büyük savaştan edinilen acı deneyimlerin üzerine, ortak bir değerler sistemi oluşturmak amacıyla 1945 yılında Birleşmiş Milletler kurulmuş,10 Aralık 1948 yılında da İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi kabul edilmiştir. Evrensel değerler olarak nitelenen insan hakları ve özgürlükleri, bireylerin insan olmaları nedeniyle doğuştan sahip oldukları temel hak ve özgürlükler bütünü olup onurlu bir yaşamın vazgeçilmez ögeleridir.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 69.yıldönümünü kutladığımız ülkemizde;
· 15 Temmuz darbe girişimin ardından OHAL-KHK süreçlerinin, giderek demokrasinin alternatifi olacak "özel bir rejime" dönüşmüş olması, son derece kaygı vericidir. Özellikle yargı mensuplarının güvenceden yoksun kılınması, baskılardan sonuç alınmasını sağlayan kararların verilmesine neden olmaktadır. Bu durum halkın adalet arayışını ve yargıya güvenini ciddi olarak etkilemektedir.
· Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet artarak devam etmektedir. Çocuklar bireysel silahlanma, intihar, trafik kazaları, ev kazaları, yangınlar, afetler, toplumsal olaylar, aile içi şiddet, akran şiddeti gibi önlenebilir sebeplerle yaşamlarını kaybetmeye, şiddete, istismara maruz kalmaya, devam etmektedir. Basın yayın organlarına yansıdığı kadarı ile bu yıl içerisinde 365 çocuk önlenebilir nedenlerden dolayı hayatını kaybetmiş, 267 kadın ise erkekler tarafından katledilmiş, yüzlercesi fiziksel şiddete maruz kalarak yaralanmıştır.
· İş kazalarında Avrupa birincisi ve dünya üçüncüsü olan Türkiye’de iş cinayetleri de bitmek bilmemektedir. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre Kasım ayında en az 170, 2017'nin ilk 11 ayında ise 1851 işçi hayatını kaybetmiştir. İşyerlerinde sağlık ve iş güvenliği açısından etkin denetim mekanizmaları işletilerek işçi cinayetlerinin sona ermesine amacıyla siyasal iktidar ciddi çaba sarf etmeli, etkin tedbirler almalıdır.
· Basın özgürlüğünün güçlendirilmesi için dünya çapında çalışmalar yürüten sivil toplum kuruluşu Sınır Tanımayan Gazetecilerin yayınladığı 2017 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ne göre Türkiye, geçen yıla göre 4 sıra daha gerileyerek 180 ülke arasında 155'inci sırada yer almıştır. Böylece, Türkiye'nin "kara liste" olarak isimlendirilen en kötü durumdaki ülkelerin arasına girmesine sadece dört sıra kalmıştır. Son 12 yılda 56 basamak düşüş kaydeden Türkiye, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da "gazetecilik yapmanın zor olduğu ülkeler" kategorisinde yer almaktadır. Ülkemizde halen 212 gazete çalışanı cezaevindedir. Düşünceyi açıklama özgürlüğünü engelleyen uygulamalara derhal son verilmeli, buna yol açan tüm yasalar sonuçlarıyla birlikte yürürlükten kaldırılmalıdır.
· Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) verilerine göre Türkiye'de her 28 kişiden biri mültecidir. AB ülkeleri “İkinci Ülke” veya “Güvenli Bölge” gibi tampon bölgeler oluşturarak Merkez Avrupa’yı mültecilere kapatan politikalar üretmektedir. Yıllık Küresel Eğilimler Raporun da belirtilen rakamlara bakıldığında Türkiye'nin 2,9 milyon kişiyle dünyada en fazla sayıda mülteci ağırlayan ülke olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız. Temel insan hakkı olan iltica hakkına saygının geliştirilerek sürdürülmesi, pratikte karşılaşılan zorlukların ve özellikle avukatların mültecilere erişiminde karşılaşılan engellerin kaldırılarak adalete erişimlerinin sağlanmasında Baromuzun son derece etkili çalışmaları bulunmaktadır.
· Anayasa’mızda, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerde ve ulusal mevzuatta sağlıklı çevrede yaşama hakkı, temel bir insan hakkı olarak kabul edilmiştir. Ancak siyasal iktidarın “ne pahasına olursa olsun kalkınma” anlayışının sonucu; tarım alanları talan edilmekte, nükleer santral projeleri hayata geçirilmek istenmekte, doğada onarılamayacak bozulmalara yol açan madencilikle ilgili projelere izin verilmekte, ormanlar ve kıyılar yapılaşmaya ve işletmeciliğe açılmaktadır. İnsanlığın ortak kültür mirasını yok edecek bu girişimlere karşı hukuktan aldığımız güçle, açtığımız davalarla, mücadele etmeye devam edeceğiz.
· 28 Kasım 2015 tarihinde Sur ilçesindeki Dört Ayaklı Minare'nin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi'nin failleri aradan geçen iki yıla rağmen bulunamamıştır. Bu durum yargı sürecinin adilane işleyeceği konusunda kamuoyunda ciddi kaygı uyandırmaktadır. Bu nedenle tüm sorumluları ortaya çıkarmaya yönelik etkin ve kapsamlı bir soruşturma yapılarak, adil bir yargılama ile cezasızlığın önüne geçilmelidir.
· Kudüs, insanlık tarihinin en eski şehirlerindendir. Üç semavi dinde de kutsal sayılmaktadır. ABD Başkanı Donald Trump,ın ''artık resmi olarak Kudüs'ün, İsrail'in başkenti olarak tanınmasına karar verdim,” açıklaması büyük bir talihsizliktir. Bu açıklama İsrail ile Filistin arasındaki barış sürecini ciddi surette sekteye uğratacak bir hamledir. Emperyalist çıkar savaşları, tarihsel süreçte Ortadoğu’da barışın hüküm sürmesini imkansız kılmıştır. Umarız bu açıklama uluslararası hukukta kabul görmez. Aksi takdirde tarih tekerrür edecek ve Ortadoğu yeni çatışmalara ve savaşlara sahne olacaktır.
Hak arama mücadelesinde insan haklarından yana tavır alan ve bu yönde hak mücadelesi veren biz avukatlar ve Barolar bugün de aynı onurlu mücadelenin içerisindeyiz. Bu mücadelede fikren ve ruhen daha zinde, daha güçlü olmamız için insan hakları konusunda mücadele yürüten yurttaşlarla, sivil toplum kuruluşları ve meslek örgütleriyle argümanlarımızı ve güçlerimizi birleştirmek, güçlenmek ve ortak mücadele ile hareket etmek zorundayız. İzmir Barosu kurulduğu tarihten bu güne yürüttüğü temel hak ve özgürlük mücadelesini yılmadan devam ettirecektir. Kamuoyunun bilgisine sunarız. 08.12.2017
Saygılarımızla.